İçimizdeki Cyrano / Psikolojik Sorunlar
"Tırmanma! Varsın boyun olmasın söğüt kadar / Bulutlara çıkmazsa yaprakların ne zarar? / Kavaklar sıra sıra dikilse de karşına / Boy ver, dayanmaksızın, yalnız ve tek başına!" diyor şair, silahşör, fizik bilir, musikişinas, burun soytarısı ve yüce âşık Cyrano de Bergerac.
Edmond Rostand'ın bu ölümsüz klasiği önceki gün İstanbul Devlet Tiyatrosu'nda Işıl Kasapoğlu rejisiyle 'perde' dedi. Kalabalık bir oyuncu kadrosuyla sahnelenen 'Cyrano de Bergerac'ta Cyrano'yu Bülent Emin Yarar canlandırıyor.
Erdemin, ezilenin yanında kocaman yüreği ile dimdik ayakta duran Cyrano'yu bu kadar ölümsüz kılan ne? Bu soruya Kasapoğlu şu yanıtı veriyor: "Bireyler olarak doğumdan ölüme kadar hepimiz Cyrano'yuz.
O Cyrano'luğumuz daha kreşten başlıyor. Arkadaşınızın oyuncağı kırılınca kendinizinkini vermeniz, Cyrano'luğun ilk aşaması belki de. Cyrano hepimizin içinde var. Yeter ki bu Cyrano'ların varlığını kabul edelim. Kendi içimizden öte karşımızdakinin Cyrano'sunu fark ettiğimiz anda dünyayı
daha iyi yaşayacağız."
Oyunu Sabri Esat Siyavuşgil'in 1941'deki çevirisiyle sahneleyen Kasapoğlu bir yandan Cyrano bir yandan da S. Esat'ın tercümesiyle karşılaştığını söylüyor. Kasapoğlu çeviri için; "Bu aslında bir çeviri değil neredeyse bir uyarlama yeniden yazma. O anlamda beni çok ilgilendirdi. Sanki Türkçe eski bir oyun yapıyormuşum gibi ." diyor. Siyavuşgil'in çevirisindeki eski Türkçe kelimelere Kasapoğlu hiç dokunmamış. Bu kelimelerin bütün içinde anlaşıldığını ve şiiri de bozmak istemediğini belirten Kasapoğlu'na göre her kelime çok düşünülmüş. Bunu bir yandan heyecan verici, bir yandan da zor diye niteleyen Kasapoğlu, kelimeleri değiştirmese de onların anılarda kalmış sözcükler olarak anlaşılabileceğini düşünüyor.
Büyük bir prodüksiyon olan 'Cyrano de Bergerac'ı sahneleme aşamasında oyuncu bulmakta zorluk çeken Kasapoğlu bunun nedenlerini şöyle açıklıyor: "Herkes tiyatro yapmak istiyor. Gerçek anlamdaysa bu böyle
değil. Herkes televizyonda
kendini gösterme hevesinde. Devlet Tiyatroları gibi bir kurumda yardımcı oyuncu
ya da figüran aradığınızda bulamıyorsunuz. Çoğunun okul döneminde bile televizyonda programları, dışarıda işleri var. Çok az insan gerçek anlamda tiyatro yapmak istiyor. Oyunu yapmaktan daha zordu genç arkadaşlarımızı oyuna motive etmek."
Oyunu metne sadık kalarak dört saate yakın bir sürede sahneleyen Kasapoğlu, sahne üstünde kolay kolay metinlerden fedakârlık edemeyen biri. Yazılmış metnin sahnede oynandığında edebi eser olmaktan çıkıp tiyatro oluduğunu söyleyen Kasapoğlu; "Oyuncuların ağzından metni duyduğumda benim kesmeye kalktığım birçok yerin kesilmemesi gerekliliği ortaya çıkıyor. Klasiklerde yazar mutlaka bir şeyler anlatıyor bizim okurken fark edemediğimiz, ancak sahnede fark edebileceğimiz." diyor.
ŞEHNAZ PAK
Okunma Sayısı: 6557 / Yorum Sayısı: 0
Bu yazıya daha önce yorum yapılmamış ?