Obsesif Kompulsif Nevrozda Psikoterapi Kullanımı / Psikolojik Sorunlar
Obsessif-kompulsif hastalığına yakalanan bireyler, bir türlü önünü alamadıkları, görünüşte anlamsız ve mantıksız, kendilerini oldukça rahatsız eden düşünce ve eylemlerin önüne bir türlü geçemezler. Obsesyon olarak kafalarına takılan düşüncelerin anlamsızlığını ve mantıksızlığını kavradıkları halde bunları düşünmekten kendilerini bir türlü alıkoyamazlar.
Aynı zamanda kompulsif olan hastalar da mantıksız görünen bazı hareket ve eylemleri sürekli tekrarlamak ihtiyacını hissederler. Herhangi bir sıkıntı ve gerilim yaşamada bu düşünce ve eylemleri durdurmak onlar için mümkün görünmemektedir.
Literatürde geçen Lady Macbeş'in sürekli el yıkama ihtiyacını duyması çok iyi bilinen bir örnektir. Kralın öldürülmesinden duyulan suçluluk kompleksinin sembolik ifadesi olarak, vicdanını rahatlatmak için devamlı elini yıkamaktadır. Bu tip hastalar belirli durumlarda belirli ritüalistik hareketleri tekrarlamaktan ve belirli düşüncelere takılmaktan bir türlü kendilerini alamazlar.
Mesela bir kısım yazarlar, kurşun kalemle yazı yazmadan önce mutlaka kalemlerinin uçlarını açmak ve sivriltmek ihtiyacını duyarlar. Bu eylemi yapmadan bir türlü yazı yazmaya başlayamazlar. Sanki bu eylem ile dış dünyadaki olayları kontrol altına almaktalar ve anksiyetelerini bu şekilde gidermektedirler. İşte farkına varamadığımız bu tip bazı davranış ve düşüncelerimiz, her gün yaşadığımız günlük eylemin küçük bir parçası olarak iç dünyamızdan bizi etkilemektedir. Burada gözlenen bir olgu şudur. Obsessif - kompulsif nevrozda yaşanan anksiyete ve gerginlik içe dönük (introvert) olarak ortaya çıkarken, histerik nevrozda yaşanan anksiyete ve gerginlik dışa dönük (extrovert) eylemler şeklinde tezahür etmektedir.
Obsessif-kompulsif nevrotik bireyler genellikle hipnotik transa kolayca girebilen süjelerdirler.
Muhtemelen bu durum, iç dünyalarındaki aşırı karışıklık ve zayıf düşmekten kaynaklanmaktadır.
Yine burada literatürden bir örnek aktaracağız. Obsessif - kompulsif bir hastanın hipnoz ile nasıl tedavi edildiğini göreceğiz. Zaman zaman kitabımızda bahsettiğimiz gibi vaka takdimlerini literatürden aktarmaktayız. Kendi orjinal vakalarımız bulunmasına rağmen, hastalarımızdan bu konuda izin alamadığımızdan veya hastalarımızın sırlarının bu şekilde açığa çıkarılması onları psikolojik olarak rahatsız edebileceği endişesi ile yer vermemekteyiz. Ancak durumu uygun olan vakaları isim zikretmeden aktarmaktayız. Durumu uygun olan bazı hastalarımızdan aldığımız izinler veya kısmi çarpıtmalarla ilgili vaka bant kayıtlarımızı ilerideki detaylı çalışmalarımda ayrı bir kitap halinde takdim edeceğimi umuyorum.
Takdim edeceğimiz hasta, mücevher işyerine sahip bir mücevheratçıdır. Hastamız akşam olup, işi bittikten sonra vitrindeki mallarını toplamakta, kasasına kilitlemekte ve evine dönmektedir.
Ancak evine geldikten sonra işyerindeki kasayı ve dış kapıyı kilitleyip kilitlemediği konusunda zihninde kuşkular yaşamakta ve sıkıntı içerisine girmektedir. Kasayı ve kapıyı kilitlediğini hatırlasa bile, bundan emin olamamakta ve bir türlü tatmin olmamaktadır. Gecenin bir saatinde kafasına takılan bu düşünceyi ne kadar anlamsız bulsa da, bir kontrol etmek ihtiyacını duymaktadır. Yatağından kalkmakta, elbisesini giymekte ve gecenin geç saatlerinde işyerinin yolunu tutmaktadır. Ancak sonuç her zamanki gibidir. Yani işyerinin tüm kilitleri kitlenmiştir.
Bu hastanın, iş hayatında babası kadar başarılı olamayacağı ve tutunamayacağı konusunda da endişeleri vardır. Semptomlar, babasının ölümünden bir yıl sonra başlamıştır.
Hastanın hipnotik transa alınması esnasında bu semptomları izah edecek herhangi bir bilinçaltı neden de bulunamamıştır. Bir kaç kez seansa alınmış, ancak pek kayda değer bir bulgu elde edilememiştir.
Bir keresinde, babası hayatta iken, dinsel bir kıymete haiz bir eseri kaybetmişti. Babası ona çok sinirlenmişti ve yeteri kadar korunmayan şeylerin tanrı tarafından yerlerinin değiştirilebileceğini söylemişti. "Kıymet verdiğin ve yeteri kadar koruduğun şey ancak senindir. Değilse, tanrı onu senin elinden alacaktır" diye söylenmişti.
İkincisi olarak hatırladığı olay; babasının ölümünden kısa bir süre önce, her hafta sonu ravraya giderek dini toplantılara düzenli olarak katılıp, ibadetine devam etmeye babasına söz vermesidir.
Babasının ölümünden sonra, babasına verdiği sözü yerine getirememiştir. Bu da kendisinde, babasının mallarını ve değerlerini çalan bir hırsız gibi hissetmesine neden olmuştur. Bu da garip mekanizma doğurmuştu. Kendi kendinin malını çalan bir hırsız duygusu yaratmış. Sonuçta obsessif-kompulsif bir kişilik gelişmiştir. Bu tip kompleks ve karışık savunma mekanizmaları bilinçaltında oluşurken, hipnoanaliz yöntemi ile hastanın bu tip düşünceleri anlaması sağlanır. Bu da sonuçta tedaviye neden olur. Burada dikkat edilmesi gereken bir hususu obsessif-kompulsif nevrozda uygulanan hipnotik tedavi yöntemi hipnoanalizdir. Semptom baskılama, semptom değiştirme veya direk telkin bu tip vakalarda kullanılmamalıdır. Amaç içsel düşüncenin psikodinamiğini ortaya çıkararak, bilinçaltı ile bilinci yüzleştirmektir. Şartlı refleks haline dönüşen eylem ve düşünceleri de otohipnoz yöntemi ile zamanla tedavi etmek gerekmektedir.
www.psikoterapi.com
Okunma Sayısı: 5917 / Yorum Sayısı: 0
Bu yazıya daha önce yorum yapılmamış ?