Aile İçi Şiddet / Psikolojik Sorunlar
Aile içi şiddet , bir aile üyesinin; diğer üyesi veya eski üyesine karşı fiziksel ya da psikolojik olarak hükmetme ya da zarar vermesidir.
Fiziksel istismar ve çocuk istismarı; aile içi şiddetinin de bir parçası olabilir. Ancak çocuklara karşı yapılan şiddet eylemleri, çocuk istismarı altında incelenir. Her ne kadar göz ardı edilse de; fiziksel ve cinsel şiddet istismarlarının %90'ı aile bireyleri tarafından yapılmaktadır.
Yurt dışında; ve Türkiye'de Aile içi şiddet'e bakış açısı oldukça değişiktir. Bir çok toplum ve dini inanışlar arasında da farklılıklar bulunmaktadır.
Diğer ülkelerdeki aile içi şiddete karşı tutum
Amerika Birleşik Devletleri'nde aile içi şiddette mağdur %35 oranında erkektir; ancak büyük bir çoğunluğu şikayette bulunmazlar. İngiltere'de ise bu rakam %16.6 civarındadır. Amerika'da mahkemeye intikal etmiş şiddet eylemlerin %95'i kadınlara karşıdır.
Bir çok modern toplumda; aile içi şiddet fiziksel seviyede ise kriminal bir suç olarak değerlendirilir. Ekonomiksel, duygusal, zihinsel, sosyal ve ruhani baskıların karşılığı olarak da yüksek tazminat bedelleri ödemeye mahkum edilirler.
1992'de Avrupa Birliği'nde yapılan araştırmaya göre; her 4 kadından 1'i hayatları süresince en az bir kez aile içi şiddetle karşılaştığını söylemiştir.
Avrupa Birliği standartlarına göre her 7500 kadına bir sığınma evi kurulması mecbur tutulmuşken; Türkiye'de toplam dokuz kadın sığınma evi vardır. Bu da ortalama 3 milyon kadına bir sığınma evinin düştüğünü gösterir. SODEV araştırmasına göre; mevcut sığınma evleri de güç koşullar altında çalışmaktadır. Belediyeler ise; açılan bir çok sığınma evini kapatmıştır.
Bu vesile ile Türk Kadınlar Birliği, Türk Anneler Derneği, Çağdaş Eğitim Vakfı, AÇEV, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı, Türkiye Aile Sağlığı ve Planlama Vakfı, Roteryenler, Lions ve Soroptimistler gibi dernekler kendi özverileriyle Türkiye'de mağdur kadınlara yardım etmeye çalışmaktadır.
T.C. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu'nun 1995'de yaptığı araştırma doğrultunda; aile içi şiddete uğrayanların %80'i yapacak fazla bir şey olmayacağına inanır. İlkkaracan'ın 2000 yılında yaptığı araştırmaya göre de; Türkiye'nin doğu ve güneydoğu'sunda kadınların %50.8'sinin rızaları olmadan evlendirildiğini söylemiştir.
4320 Sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun
14 Ocak 1998 tarihinde kabul edilen 4320 sayılı kanun aile içi şiddete karşı ülkemizde aile şiddeti mağdurları için yazılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk 75 yılında ise benzeri bir kanun varolmamıştır, mevcut olan kanun da aile şiddeti mağdurları tarafından genelde bilinmemektedir.
Bu kanuna göre; aile şiddetinde mağdur olanın Cumhuriyet Başsavcılığına bildirmesi ve Sulh Hukuk Hakimi'nin kabulü doğrultusunda kusurlu eş hakkında kanunumuza göre sırasıyla şu işlemlere başvurulur:
Diğer eşe veya çocuklara veya aynı çatı altında yaşayan diğer aile bireylerine karşı şiddete veya korkuya yönelik davranışlarda bulunmaması,
Müşterek evden uzaklaştırılarak bu evin diğer eşe ve varsa çocuklara tahsisi ile diğer eş ve çocukların oturmakta olduğu eve veya iş yerlerine yaklaşmaması,
Diğer eşin, çocukların veya aynı çatı altında yaşayan diğer aile bireylerinin eşyalarına zarar vermemesi,
Diğer eşi, çocukları veya aynı çatı altında yaşan aile bireylerini iletişim vasıtalarıyla rahatsız etmemesi,
Varsa silah ve benzeri araçlarını zabıtaya teslim etmesi,
Alkollü veya uyuşturucu herhangi bir madde kullanılmış olarak ortak konuta gelmemesi veya ortak konutta bu maddeleri kullanmaması.
Aile içi şiddeti mağduru 6 ay daha eşiyle beraber yaşaması önerilir, ve bu 6 içerisinde durum değişmezse tutuklanacağı eşine iletilir.
Ancak; eşin şiddeti tekrarlaması halinde, mağdur tekrar Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurur; ve Sulh Ceza Mahkemesi'nce kamu davası açılır. Bu durumda da eş 3 ila 6 ay arasında hapis cezası ile cezalandırılır, 3005 sayılı Meşhut Suçların Muhakeme Usulü Kanunu'na göre de; çoğu zaman bu suç para cezasına çevirilir.
İstanbul Barosu Kadın Hakları Uygulama Merkezi; mevcut kadınların aile içi şiddeti mağdurlarını korumadığını; aksine ölümlerine sebebiyet verecek şekilde uluslararası standartlardan uzak olduğunu iletmiş; bir çok kez kanunun geliştirilmesi ve değişmesi için başvurularda bulunmuştur.
Benzeri girişimlerde bulunan İzmir Barosu Kadın Hakları Danışma ve Uygulama Merkezi ise; baro tarafından kapatılmıştır.
Avrupa Birliği ile uyum süreci içerisinde; Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu yardımı ile aile içi şiddeti hakkında niteliksel ve niceliksel araştırmalar yapılacaktır ve Ulusal Eylem Planı geliştirilecektir. Bu proje; Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu ile yapılacak ve Kasım 2006'da başlaması öngörülmektedir. 4320 sayılı kanun ile sonuçlanan son Başbakanlık araştırması 1995 yılında yapılmıştır.
Aile içi şiddet şekilleri
Aile içi şiddeti 4 ana başlık altında toplayabiliriz.
Fiziksel şiddet
Direk fiziksel temas; istenilmeyen fiziksel kontaktan, tecavüze ve öldürmeye kadar yapılan şiddet eylemleri.
Direk olmayan fiziksel temas; eşyaların yok edilmesi, bir eşyanın mağdur olan kişiye bir eşya fırlatması, hayvanlarına zarar verme.
Aile içi ensest ilişkide bulunulması.
Ekonomik/Sosyal kötüye kullanma
Mağdurun maddi varlığını kontrol edilmesi, mağdurun arkadaşlarını ve akrabalarını görmesini engellemesi, aktif olarak mağdurun sosyal ilişkilerini kontrol etmesi ve sosyal yaşamdan mağduru izole etmesi.
Ruhani kötüye kullanma
Mağdurun dini inanışı ve davranışı hakkında baskı uygulanması.
Mağdurun dini toplantılarına katılmasını engelleme ya katılmaya zorlanması.
Mağdurun dini ile dalga geçme.
Aile içi şiddetin sebepleri
Aile içi şiddet, başlıca üç başlık altında incelenir. Sosyal, Psikolojik ve Biyolojik olarak da incelenebilecek bu kategoriler; tam açıklaması ile Fakirlik (Sosyal), Güç ve Kontrol isteği(Psikolojik), ve Biyolojik (Alkol ve Uyuşturucu) başlıklarında incelenebilir.
Fakirlik
Ekonomiksel güçlük çeken ailelerde, diğer ailelere nazaran çok daha fazla aile içi şiddeti gerçekleşmektedir.
Fakirliğin getirdiği sosyoekonomik sorunlar doğrultusunda; birey tepkisini ailesine karşı göstermektedir.
Güç ve Kontrol
Toplumsal bakış açısı doğrultusunda, erkeğin egemen olmasını öngören toplumların alışkanlıklarında ve geleneklerinde kadınlar mağdur durumdadır. Bunun dini ve kültürel boyutları da mevcuttur; ancak erkeğin aile reisi görevini üstlenmesi ve bunu hor görmesidir.
Aile içerisinde her bireyin eşit görevlere dağılmaması ve güç sahibi olanların mantıksal olarak bunu kaldıramaması.
Alkol ve Uyuşturucu
Uluslararası araştırmalar doğrultusunda; alkolik ve uyuşturucu bağımlısı olan bireylerin %25'e yakını aile içinde şiddet uygulamaktadır
Bazı kurumlar tüm kötü alışkanlıkları (kumar vb.) bu kategori içerisine ekler.
Kaynakça
İngilizce Wikipedia Makalesinden
Uludağ Üniversitesi Aile içi şiddet araştırması
SODEV araştırması
Okunma Sayısı: 0 / Yorum Sayısı: 0
Bu yazıya daha önce yorum yapılmamış ?