Stres ve Başa Çıkma Yolları / Psikolojik Sorunlar
Stres konusundaki çalışmaların bazıları strese sebep olan olaylara yönelmiş, bazıları ise bu olayların fizyolojik ve psikolojik tepkileri üzerinde yoğunlaşmıştır.
Akademik olarak stresi meydana getiren olayları ?stres vericiler? (stressor) bu olaylara insanın fizyolojik ve psikolojik düzeyde verdiği tepkilere de ?stres? (stres) terimi ile ifade etmeyi tercih etmekteyiz.
Stres konusundaki ilk çalışmaların yapıldığı en önemli alanlardan biri stres vericilere karşı canlının fizyolojik tepkilerinin araştırılmasıdır.
CANLININ ?SAVAŞ VEYA KAÇ? TEPKİSİ
Stres organizmanın bedensel ve ruhsal sınırlarının tehdit edilmesi ve zorlanması ile ortaya çıkan bir durumdur. Tehdit ve zorlamalar karşısında canlı kendini korumaya yönelik bir tepki zincirini harekete geçirme özelliğine sahiptir. Bu özellik, tehlike ile karşılaşınca ? savaş veya kaç? diye adlandırılan cevabın ortaya çıkmasıdır. Bir tehlike ile yüzyüze gelen canlı başa çıkamayacağına inandığı bu tehlikeden uzaklaşmaya çalışır, başa çıkacağına inandığı tehlike ile savaşır ve böylelikle yeni duruma bir uyum sağlar.
Organizmanın tehdit karşısında olduğu stres durumunda insanlarda hem bedensel hem psikolojik düzeyde bir dizi olay meydana gelir.
Stres altında insan: Kişi bireysel bütünlüğüne yönelen tehditlere karşı özellikle zihinsel düzeyde başarılı bir mücadele vermezse, başa çıkamadığı streslerin biriken ve yoğunlaşan etkileri sonucu davranış düzeyine yansıyan bazı belirtiler şunlardır:
-Önemli veya önemsiz daha önceden kolaylıkla verilebilen kararları vermekte güçlük,
-Değersizlik, yetersizlik, güvensizlik ve terkedilmişlik duyguları,
-Alışılmış davranış biçimlerinde önemli değişiklik,
-En iyi olanı değil, garanti olanı seçmek,
-Uygun olmayan durumlarda ortaya çıkan öfke, düşmanlık ve kızgınlık dalgaları,
-Sigara ve içki içme eğiliminin artması,
-Kişisel hata ve başarısızlıkları sürekli düşünmek
-Aşırı hayal kurmak, sık sık düşünceye dalıp gitmek
-Duygusal ve cinsel hayatta düşüncesiz davranışlar
-Birlikte olunan kimselere aşırı güven (veya güvensizlik),
-Alışılmıştan daha titiz veya işin gerektirdiğinden daha fazla çalışmak
-Konuşma ve yazıda belirsizlik ve kopukluk
-Nispeten önemsiz konularda aşırı endişelenme veya tam tersine gerçek problemler karşısında ilgisizlik,kayıtsızlık
-Sağlığa aşırı ilgi
-Uyku bozukluğu (zor uyuma veya gece boyu sık sık uyanma)
-Ölüm ve intihar fikirlerinin sık sık tekrarlanması
Öte yandan bireyin streslere açık olmasında rol oynayan iki faktör vardır. Bunlardan ilki streslerle karşılaşmanın sıklığı ve karşılaşılan stresin süre ve anlam bakımından niteliğidir. Bireyin strese açık oluşunda rol oynayan ikinci faktör streslerle başa çıkabilmek konusundaki kişilik donanımıdır.
STRES VE PSİKOLOJİK ÖZELLİKLER
STRESİN PSİKOLOJİK YÖNÜ
Psikolojik açısından stres, onu zihninde taşıyan kişiye aittir. Hepimiz günlük, basit gözlemlerimizden aynı olaya farklı kişilerin farklı tepki ve yaklaşımlarının olduğunu biliriz. Bu farklılık zihinsel şartlardan sosyal şartlara kadar uzanan değişkenlerden kaynaklanır. Hatta biliriz ki biz bir gün dış ortamdan gelen uyaranlara gülüp geçeriz. Bir başka gün aynı olaylara sert tepkiler verebiliriz. Bu sebeple stres olgusu incelenirken stres verici durumlar kadar onlarla karşılaşan bireyin psikolojik özelliklerininde ele alınması ve değerlendirilmesi önem taşır. Stres ve stres vericilerin insana etkisi söz konusu olunca insanın psikolojik bütünlüğünü oluşturan düşünce, duygu ve davranışlarını anlamaya tanımaya gerek vardır.
Stres tepkisi ortamda ne olduğuna bağlı olarak değil insanın olana nasıl tepki verdiğine bağlı olarak ortaya çıkar. Hissettiklerimiz esas olarak düşündüklerimiz paralelindedir. Bu sebeple stres belirli insanla belirli olayın etkileşiminde ortaya çıkar. Yani olay tek başına belirleyici değildir. Burada kilit nokta o belirli durum ile o belirli kişi arasındaki işlevdir.
STRES KARŞISINDA KADIN VE ERKEK
Yapılan araştırmalar kadın ve erkeklerin stres tepkilerinde aşikar farklar olduğunu ve bu farkların çocukluk döneminde daha açık olarak gözlendiğini ortaya koymuştur. 1978 yılında Londra da yayınlanan bir bültende erkek çocukların çeşitli stresler karşısında kız çocuklardan daha çok saldırganlık gösterdiklerini bunu karşılık kız çocukları stres karşısında daha çok kaygı ve çökkünlük gösterdiklerini bildirmiştir.
Orta yaş döneminde geri çekilme veya bastırma mekanizmaları devreye girerek cinsiyetlere ait bu özelliklerin çarpıcı olarak bölünmesi güçleştirmektedir. Özellikle saldırganlık tepkiler araştırmaların yapıldığı ülkelerde uyarandan bağımsızlaşarak farklı boyutlarda gözlenmektedir.
ZEKA VE STRES
Bir çok konuda olduğu gibi zeka ve stres arasında da iki yönlü bir ilişki vardır.
İnsanın düşünme yeteneğinin bütünü ?onun zekası olarak ele alınırsa stresten etkilenmek veya strese karşı koyabilmenin önemli ölçüde yüksek bir zeka ile doğru orantılı olduğu düşünülebilir. Öte yandan yüksek stres ortamı insanların rahat ve doğru karar vermelerini zihinsel potansiyellerini en üst düzeyde gerçekleştirmelerini engeller. 1970 li yıllarda S.Begab ve arkadaşları bedensel psikolojik veya sosyal streslerin kişinin zihinsel kapasitesini ve buna bağlı olarak da çevresinin isteklerini başarılı bir şekilde karşılayabilme yeteneğini etkilediğini ortaya koymuşlardır.
Yüksek ve sürekli stres ortamı zihinsel etkinlikleri üst düzeyde ve verimli bir biçimde sürdürmeye hem doğrudan hemde duygu ve davranışlardan meydana gelen aksamalar sebebiyle dolaylı olarak engeller.
Organizmanın stres tepkisi daha önceki pek çok tanımlamada da belirtildiği gibi bir uyum belirtisidir. Öte yandan zekanın çok çeşitli tanımları arasında ?yeni durumlara ve uyaranlara uyabilme yeteneği vardır. Bir başka ifadeyle zeka, yaşanan olaylarda, akılcı davranış sürecini organize eden bir sistemdir.
Zeka Stresi Alteder:
Zihinsel değerlendirmeyi yürüten etkinlikleri ?yalın? ve ?karmaşık zihinsel süreçler? olarak iki alt gruba ayırabiliriz. Yalın zihinsel süreçler tanıma, algı,dikkat, vb; karmaşık zihinsel süreçler, kıyaslama, yorumlama ve değerlendirmedir.
Bunlardan birincisi anlama, diğeri cevaplama sistemidir. Her birey kendi potansiyelini geçmiş yaşantıları ile destekler, farklı sonuçlar çıkarır ve dolayısıyla farklı uyumlar gösterir. Organizmanın bedensel düzeydeki uyumun ne kadar türe özgüyse, psikolojik düzeydeki uyumu o kadar toplumsal düzene ve bireye özgüdür. Kişinin kendisini dış tehdit ve zararlardan korumak ve kurtarmak için göstereceği zihinsel ve davranışsal gayret, potansiyel olarak kendisinde var olan yetilerini kullanabilme becerisine bağlıdır.
Genetiğimiz ve geçmiş yaşantılarımız belirlenmiş ve sabittir. Ancak var olan potansiyeli en üst düzeyde geliştirme ve kullanabilme şansı bize aittir.
Başarı, stresli ortamlarda zihinsel organizasyonun özellikle bireysel bütünlüğü, ardından da yakın çevre ilişkilerini koruyucu ve kollayıcı yaklaşımları sağlayabilmesidir. Kısaca stresle karşılaşan kişi önce kendini, sonrada yakın çevresini koruyup kollayabilmelidir.
HAYATI KOLAYLAŞTIRAN VE ZORLAŞTIRANLAR
Stres alanında çalışan bilim adamlarının fikir birliği içinde olmadıkları bir konu vardır. Bazı bilim adamları insanın sağlığını bozan stres verici olayların insan hayatındaki önemli değişiklikler olduğunu savunmaktadır. Buna karşılık bazı bilim adamları da, insan sağlığını esas bozan esas gündelik hayatın küçük problemleriyle etkili şekilde başa çıkamamak olduğuna inanırlar. Onlara göre, yaşarken önemli gelen, ancak yaşadıktan sonra unutulup giden günlük olaylar insan sağlığını törpüler.
Kanner ve Lazarus insanları rahatsız eden ve yarattıkları zorlamaya, hem günlük hayatın stresleriyle başa çıkmayı zorlaştıran, hem de kendileri bir stres olarak sağlığı olumsuz etkileyen faktörleri şöyle sıralanmıştır;
1)Çok fazla sorumluluk altında olmak,
2)Fiziki görüntü ile ilgili endişeleri olmak,
3)Yetersiz kişisel enerji,
4)Mesleki ilerleme ile ilgili endişeleri olmak,
5)İş tatminsizliği içinde olmak,
6)Dinlenme ve eğlenceye ayıracak zamanın olmaması,
7)Yapacak çok fazla şeyin olması,
8)Yalnız olmak,
9)Reddedilme korkusu,
10)Hayatın anlamıyla ilgili endişeler.
Buna karşılık aşağıdaki sıralanan doyum sağlayıcı yaşantıların (UPLIFT) insan hayatında bulunmasının, hem bunları yaşamanın yarattığı haz ve keyif açısından , hem de bu keyfin doğurduğu olumlu duygular açısından günlük hayatın stresleriyle başa çıkmayı kolaylaştıracağı söylenmiştir.
1)Eşle iyi ilişkiler içinde olmak,
2)Aile ile birlikte olabilmek,
3)Çocuklarla birlikte olabilmek,
4)Doyumlu bir cinsel hayata sahip olabilmek,
5)Umulmadık zamanda para elde edebilmek,
6)Müzikten zevk almak ve dinleyecek imkana sahip olmak ,
7)Sevdiklerini ziyaret edebilmek, telefon ve mektupla arayabilmek,
8)Boş zamanı olmak,
9)İstediklerini yapacak yeterli zamana sahip olabilmek,
10)Dinlenme ve eğlenmeye imkan sağlayacak yeterli paraya sahip olmak.
İŞ VE STRES
İş, günümüzün insanın yaşamında önemli bir yer tutar. İnsanlar, zamanlarının oldukça büyük bir kısmını işde veya işle ilgili etkileri düşünerek geçirirler. Özellikle yönetim basamaklarında, işin düşünülmediği, tümüyle bireye kalmış bir zaman dilimini bulmak oldukça zordur.
Stres kaynağı olarak iş konusunda çok fazla araştırma yapılmıştır. İş stresi, özel yaşamın getirdiği sorunlar ve zorluklarla birleştiğinde birey ve örgüt için daha da önemli sonuçlar doğurabilmektedir. İş stresi; psikolojik, fizyolojik ve örgütsel davranış yönlerinden önem taşır. Steers'e göre stres, çalışanlar özellikle yöneticiler üzerinde fizyolojik ve psikolojik yıkım yapabildiğinden onların sağlığını ve örgütsel başarısını olumsuz yönde etkileyecektir. Ayrıca stres, iş gücü devrenin (turnover) ve işe devamsızlığın (absanteeism) en önemli nedenidir. Çalışanlardan birinde görülen stres diğer çalışanlar veya toplumun güvenliğini de etkileyebilir. Örneğin tehlikeli bir aracı yada makineyi kullanan bir işçi veya bir hava trafik kontrolörü stresli bir anında toplumun güvenliğini tehdit edebilir.
Bir iş; zorluk, karmaşıklık ve iş yükü öğelerini içinde taşır. Bu nedenle, işin kendisi streslidir. Öte yandan bir çok iş tam olarak tanımlanmış değildir, bu ise farklı tepkilere neden olabilir.
Yukarıda değindiğimiz stres çemberi ile ilgili işlevsel ilişki şöyle özetlenebilir:
1)İşin bizzat kendisi bir stres kaynağıdır ve çalışan kişide onun yeteneklerini sınırlayıcı ve zorlayıcı bir etki yapar.
2)Öteki bir kaynaklardan doğan stres etmenleri belli bir süre içerisinde işde de etkili olurlar.
3)Kişi yaptığı işle birlikte bazı stresli durumları azaltmaya veya ortadan kaldırmaya çalışabilir.
4)İş başarımı veya bundaki bir azalma stres göstergesi olarak değerlendirilebilir. Bir başka deyişle yapılan iş, bir stres ölçüsü olarak da görülebilir.
Bu dörtlü ayırım , stres yoğunluğu ile işteki başarı düzeyi arasında bir ilişkinin olduğunu göstermesi açısından da yararlıdır.
İş, stres ve davranış arasındaki ilişkilerden ortaya çıkan bazı önemli noktaları şöyle özetleyebiliriz:
İlk önce işin yapılması sırasındaki işin stres çemberi tarafından etkilenmesi yani değerlendirme, karar verme, işin yapılışı ve sonuç olarak dört aşama devreye girmektedir. Bu aşamalar aynı zamanda rol ve davranış kalıplarını da etkilemektedir. İkinci olarak örgütsel yaşamda bu işin o işi yapan kişiye ne denli uygun düştüğü ve bu uygunlukla birlikte nasıl bir stres yarattığı düşünülebilir. Stresli durumla ilgili olarak bir tek iş değil ama bir çok iş devreye girmiş olabilir ve böylece stresle işin yapılışı düzeyi arasında bir ilişki görülebilir. Değindiğimiz stres çemberi ve dört aşama arasında organik bir ilişkiden de söz edilebilir. Ayrıca stres çemberindeki dört aşamanın işin yapılmasına etkisi, (algılanan sonuçlar, belirsizlik ve yeniden canlandırma gibi kavramlarla) birlikte düşünülmelidir.
Örgüt psikologlarının stresin etmenleri ve sonuçları üzerinde giderek daha fazla durmalarının başlıca iki nedeni vardır. Biri stresle ilgili hastalıkların her geçen gün daha çok yaygınlaşması, öteki ise stresin verimliliği düşüren ve bir çok harcamaya neden olan işte hata ve kazaları arttıran bir etmen olmasıdır. Gerçekten bugün Amerikalıların %25 ?inin oldukça yoğun bir biçimde stresin etkisinde olduğu bilinmektedir. Bugün ABD' de doktora gidenlerin en az yarısının stres nedeniyle doktora gittikleri en az yarısının stres nedeniyle doktora gittikleri, fiziksel rahatsızlıkların büyük bir kısmında psikosomatik kökenli olduğu kabul edilmektedir. Ülke çapında Blue Cross- Blue Shield tarafından yapılan bir araştırmada kendilerine soru sorulan 6 işçiden 5'i iş yaşamlarındaki en büyük sorunun olduğunu söylemişlerdir. Çalışanlar ayrıca işten doyum sağlayamama ve özgüven (kendine güven) duygusunun düşüklüğünü de stresle ilgilendirmişleridir. Ayrıca çalışan kadınlar üzerinde yapılan bir araştırmada da çalışan kadınların % 33'ünün işlerini çok fazla stresli, % 62' sinin ise kısmen stresli buldukları ancak % 5' inin işlerinin stresli olmadığını söyledikleri saptanmıştır. Ayrıca stresle ilgili fiziksel bir takım rahatsızlıklarda dikkat çekmiştir. Ülser ve Kolit gibi sindirim sistemi hastalıkları, kalp damar hastalıkları, deri ve alerji ile ilgili sorunlar baş ağrısı, boyun ve sırt ağrıları ile kanser türleri.
Öte yanda stres, güdülemeyi ve işi tam olarak yapmayı olumsuz yönde etkileyen hata ve kazaları, artıran bir etmen olarak da üzerinde durulması gereken bir konudur. Stres, sağlıkla ilgili harcamaların artmasına neden olmaktadır. Stresle ilgili yalnızca iki hastalık (kalp damar hastalıkları ve ülser) ABD' de yıllık ortalama 45 milyar dolarlık bir harcamaya mal olmaktadır. Şirketler içi,n stres kazalardan daha fazla masrafa (gidere) yol açmaktadır. İşle ilgili bir kazada ölen her işçi, 50 işçinin türlü biçimlerde kalp hastalığına uğramasına neden olmaktadır. ABD ve İsviçre' de 960.000 ?i aşkın işçi üzerinde yapılan çalışmalar çok stresli işlerde çalışanların ötekilere göre dört kez daha fazla kalp hastalığına yakalandığını göstermiştir. Bugün ABD'de stres nedeniyle uğranılan yıllık kayıp; sağlık giderleri, işe devamsızlık ve verimlilikteki düşmeler göz önüne alındığında yılda yaklaşık 150 milyar dolar civarındadır. Bir kişinin stres nedeniyle; örneğin iş arkadaşları, yöneticileri, hizmetten yararlananlar vb. gibi başkaları üzerinde yarattığı olumsuz etkilerin ölçümü ve hesaplanması ise oldukça zordur. Bir zamanlar bu etkilerin yalnızca tıp alanı ile ilgili yönleri üzerinde durulurken, şimdilerde tıp alnı ile ilgili yönleri üzerinde durulurken, şimdilerde psikolojik yönleri de ağırlık kazanmıştır. Bu konuda psikologlar özellikle örgüt psikologları hem çalışanlara hem de işverenlere (kurumlara) yardımcı olarak, çalışma ve iş yaşamının kalitesinin yükseltilmesine katkıda bulunmaktadırlar. Dünya çalışma örgütü (ILO) de, 1970'lerde iş ve çevresi koşulları konusunda yeni bir yaklaşımı benimsemiştir. Kısaca PIACT olarak adlandırılan bu yaklaşımda, iş koşullarının insancıllaştırılması için uluslar arası bir program önerilmektedir. Bu programla amaç hem emek girdisinin verimliliğini en üst düzeye çıkarmak hem de insanın çalıştığı iş çevresi ve koşullarını inceleyerek işçinin sağlığını korumak, güvenliğini sağlamaktır.
Yapılan bir araştırmada öğretmenleri en çok etkileyen sırasıyla şunlar olduğu saptanmaktadır:
1)Yönetsel destek
2)Meslekten kaynaklanan sıkıntılar
3)Mali yönden güvenlik içinde olup olmama
4)Öğrenci disiplinine ilişkin sorunlar.
Araştırma sonucuna göre yönetsel destekten yoksun olma, Şili öğretmenlerini en çok etkileyen bir stres etmeni olarak algılanmıştır. Bu çalışma ABD' de E. Clark tarafından yapılan çalışmaya benzer sonuçlar vermiştir. Gerçekten E. Clark'ın çalışması da öğretmenlerle ilgili olarak beş önemli stres etmenini saptamıştır. Bu etmenler şunlardır;
1)Mesleki yetersizlik
2)Öğretmen-Yönetim ilişkileri
3)Arkadaşlarla ilişkiler
4)Grup yapısı
5)İş yükü
STRESİN ORTAYA ÇIKARDIğI PROBLEMLER
1) Stres ve Aile:
İnsanların kalplerinin kırılmasının onları ölüme sürüklediği yolundaki eski inanç, bugün bilimsel olarak bir ölçüde doğrulanmaktadır.
Eşini kaybetmiş 55 ve daha yukarı yaşta kimseler arasında yapılan bir araştırmada, 6 ay içinde meydana gelen ölümlerin bir problemi olmayan aynı yaş dilimi içindeki insanlara kıyasla % 40 daha fazla olduğu bulunmuştur. Bu ölümlerin en başta gelen sebebi de, tahmin edilebileceği gibi kalple ilgili rahatsızlıklardır.
Avusturyalı Bartrop'un bir araştırmasında ise eşlerini kaybetmiş erkek ve kadınlarda, 8 hafta sonra bedeni bağışıklık cevabının son derece azalmış olduğu ortaya konmuştur. Böyle önemli bir kaybın meydana getirdiği stres, insanlarda sadece hormon sistemini etkilememekte, aynı zamanda bedeni dışardan gelecek (enfeksiyona bağlı hastalıklar gibi) her türlü tehlikeden koruyacak olan direnç sistemini de (bağışıklık sistemini) etkilemektedir.
Görüldüğü gibi aile ilişkileri yolun sonunda bu kadar önem taşımaktadır.
2) Kaygı:
Genel olarak olumsuz duyguların yaşandığı durumlar kaygının ortaya çıkmasına sebep olur. Kaygıya ait belirtiler, kaygıyı oluşturan dış şartlardan onu yaratan kişiye doğru yaklaştıkça ağırlaşır. Duruma bağlı kaygı o şartlar içinde yaşanır ve kişiyi zorlayan durumun bitişi ile birlikte kaygıya ilişkin belirtilerde ortadan kalkar. Halbuki sürekli kaygı kişiye ait bir vasıf olarak var olur ve çeşitli durumlarda daha fazla hissedilmekle beraber hayatın bütününü kaplar. Böyle bir kişide gerçek tehlike ile uyuşmayan tepkiler ortaya çıkar.
Kaygılı olduğunu söyleyen bir insandaki ortak bedensel tepkiler; hızlı kalp atışları, titreme (özellikle bacaklarda), ağız kuruluğu, kısık ses, aşırı terleme ve buna bazen eşlik eden idrarı tutamamadır.
Öte yandan kaygılı bir kişinin dış görünüşü, aynı zamanda her tarafa yetişmek isteyen ama bir türlü seçimini yapamayan haldedir. Yüz ifadesi acil yardıma ihtiyacı olan panik halindeki bir insanı yansıtır.
2.a) Korku-Kaygı:
Kaynağı belirsiz korkuya ?kaygı? denir. O zaman akla ?Korku nedir?? sorusu gelmektedir. Korku insanın canının, malının, sevdiklerinin, inançlarının ve toplum içindeki yerinin tehdit edildiği durumlarda yaşanan, bedensel belirtilerin eşlik ettiği duygusal bir tepkidir.
Korku sırasında duygusal tepkinin şiddeti tehditle orantılıdır ve tehdidin varolduğu süreyle sınırlıdır. Korku sırasında insan, bedensel ve zihinsel güçlerini, korku yaratan tehdidi ortadan kaldırma amacına yönelik olarak uygun biçimde kullanır. Bu sebeple korku normal bir tepkidir.
Kaygı durumuna ise duygusal tepkinin şiddeti hem tehditle orantılı değildir hem de tehdidin varlığından bağımsız olarak devam eder. Bu durumda da insan bedensel ve zihinsel güçlerini yaratan tehdidi ortadan kaldırma amacına yönelik olarak kullanamaz.
3) Depresyon:
?Depresyon? kelime olarak ?çöküş? anlamındadır ve belirli bir düzeyden alçalmayı ifade eder. Depresyon yeni bir hastalık değildir. Ancak endüstrileşmiş ve şehirleşmiş toplumlarda bugün tarihin hiçbir döneminde görülmediği ölçüde yaygınlık kazanmıştır. Dünya Sağlık Teşkilatı (WHO) dünya nüfusunun % 3-5!inin yaklaşık 150-200 milyon kişinin çeşitli düzeylerde depresyon belirtilerine sahip olduğunu bildirmektedir.
DEPRESYON BELİRTİLERİ
Şimdi depresyonda görülen belirtileri en objektif (gözle görülür) alandan en az objektif alana doğru sıralayalım.
İştah azalması ve kilo kaybı: Yemek yeme isteğinin zamanla azalması ve buna bağlı olarak kilo kaybı. Bu kayıp haftada birle ayda bir kilogram arasında değişebilir. Bu durumda ender olarak bazı kimselerin iştahlarında aşırı artış görülebilir.
Uyku Bozukluğu: Uykuya dalmada güçlük, uykunun sık sık kesilmesi, yetersiz uyku, sabah uyanılması gereken saatten çok önce uyanmak ve bir daha uyuyamamak veya zamanın bütününe yakın bölümüne uykuda geçirmek depresyonunun önde gelen belirtilerinden biridir.
Hayattan alınan zevkin azalması ve ilgi kaybı: Depressif insanlar ? herhangi bir şeyle ilgilenmeye? karşı ilgilerini kaybederler. Bu insanlar sürekli olarak yorgundurlar ve eskiden ilgi duydukları konulara bile isteksizdirler.
Hareketlerde yavaşlama veya yerinde duramayacak şekilde huzursuzluk: Bazı kimselerde düşünce akışında ve hareketler de büyük bir yavaşlık görülür. Düşünce akışındaki yavaşlık en basit konularda bile ?karasızlığa? yol açar.
Depresif kişi mümkün olduğu kadar az hareket etmek ve davet, spor gibi faaliyetlerden uzak durmak ister. Konuşması bile yavaş ve isteksizdir.
Bu kimselerde görülen bir başka özellik dikkati toplamakta güçlüktür. Bu sebeple bir macera romanını, gazetedeki bir yazıyı başından sonuna okumak, televizyonda bir filmi izlemek konusunda güçlük çekerler.,
Cinsel isteksizlik: Hayatın bütün alanlarına yayılan isteksizlik kendini cinsellikle ilgili konularda da gösterir ve hastalar, erkek veya kadın olsunlar, cinsel bir istek ve ilgi duymazlar.
Değersizlik ve Suçluluk duyguları: Depressif hastalar, sebebe ve akıl yürütmeye dirençli, kendilerini suçlayan değersiz bulan inançlara sahiptirler.
Bu inançlara örnek olarak genç yaşlarda görülen utanç, suçluluk ve değersizlik duyguları; orta yaşta görülen hastalık korkuları ve sağlıkla ilgili evhamlar; ileri yaşlarda görülen fakirlik ve güçsüzlük fikirleri verilebilir.
Depressif kişi, hastalığın kendi kusuru olduğunu, kişiliğin zayıf olduğunu, geleceğinin umutsuz olduğunu, geçmişinin değersiz ve anlamsız olduğunu düşünür.
Umutsuzluk ve keder duyguları: Normal umutsuzluk ve kederden farklıdır. Bunu ayırmak için üzüntü ve kedere sebep olan olaya bakmak gerekir. Normal olmayan olumsuz duyguların boyutunun, bu duygulara sebep olan olaydan çok büyük olması, süresinin çok uzamış olması, üzerinden geçen zamana rağmen yoğunluğunu kaybetmemiş olmasıdır.
Yukarıda sayılan belirtilerin bütününe sahip olanların, eğer bu belirtileri kısa süre içinde geliştirmişlerse bir psikiyatri uzmanı ile işbirliği yapmaları çok yerindedir. Çünkü depresyon ilaçla tedavide çok iyi cevap veren ve onunda bütünüyle iyileşme görülen bir hastalıktır.
Depresyon artıyor: Endüstrileşme ve şehirleşmenin getirdiği aşırı rekabet, çok yüksek bir tempoda çalışma zorunluluğu, duygusal bağ ve ilişkilerin azalması sürekli olarak daha çok şeye sahip olma istek ve tutkusu, günümüzde yukarıda belirtilenlerin bir bölümünü, zaman içinde yavaş yavaş terleştiği ve insanların büyük çoğunluğu tarafından paylaşılan bir durum (mizaç özelliği) haline gelmiştir.
4) Uyku bozuklukları:
Sebebi ne olursa olsun insanın ruh sağlığındaki en küçük dalgalanma bile kendisini uyku düzenindeki bir bozuklukla ortaya koyar. Kişinin karşı karşıya bulunduğu rahat güçlüklerini ve ne kadar stres altında olduğunu araştıran bütün test ve ölçeklerde ?uyku? ile ilgili sorular büyük önem taşır
Uyku: İnsan hayatının temel ve vazgeçilmez faaliyetlerinin en başında gelir. Genel sağlıktaki bir aksama ilk olarak kendini uykuda ortaya koyduğu gibi, uyku düzenindeki en küçük bir aksama da genel sağlık ve günlük hayat üzerinde kesin ve doğrudan etkilere yol açar.
5)Stres ve Koroner Kalp Hastalığı:
İnsan ister bedensel (elektrik şoku gibi), ister psikolojik (kişiliğine yönelmiş bir suçlama gibi) bir tehdit karşısında kalsın, buna sonuç olarak kalp-damar sistemiyle cevap verir. Bu sırada bedenin bütün temposu değişir. Nabız hızlanır, kan basıncı yükselir, eller serinler, kan beden yüzeyinden içeri çekilir vb.
Bir dönüm noktası: Muhasebeciler araştırması:
ABD' de muhasebecilerin işlerinin en çok yoğun olduğu iki dönem vergi formlarının verildiği Ocak ile, vergi iadelerinin hesaplandığı Nisan ayı içindeki birer haftalık dönemlerdir. O tarihlerde müşteriler mutlaka öngörülen tarihlere yetiştirilmesi gereken belgelerle, muhasebecilerinin kapısını çalarlar.
Friedman grubu yaptıkları araştırmada, bir grup muhasebecinin 6 ay süreyle, ayda iki defa serum kolesterol düzeylerini ölçmüşler ve söz konusu iki kritik dönemde de yemekleriyle ilgili kayıt tutmalarını istemiştir. Sonuçta muhasebecilerin serum kolesterollerinin Ocak ve Nisan aylarında vergi formalarının tarihinden önceki 15 gün içinde Şubat ve Mart aylarına kıyasla çok yüksek olduğu görülmüştür.
Bu araştırmanın ortaya koyduğu ilginç bulgular arasında, herkesin stresten aynı düzeyde etkilenmediği ve serbest yağ asitlerinde tespit edilen fırlayışın alınan gıda, kilo ve yapılan egzersizden bağımsız olarak gerçekleştiği vardır.
Bu araştırmada da, laboratuar bulgularını da açık seçik desteklediği biçimde, herkesin stresten farklı düzeyler de ve şekillerde etkilendiğini ortaya koymuştur. Bunun üzerine Friedman ve Rosenman hangi kişilik özelliklerinin strese ve zararlarına daha yatkın olduklarını araştırmaya yönelmişlerdir.
6)Stres ve Baş Ağrıları:
Gerginlik ve stresin ağrıya yol açma biçimi :
Stres ve stresin doğurduğu gerginlik ve ağrı arasında önemli bir ilişki vardır. Stresin sebep olduğu gerginlik damarların daralmasına, kafanın belirli bölgelerine giden kan akımının bozulmasına ve o bölgeye giden kanın bir hayli azalmasına yol açar. Diğer taraftan bir dokunun kansız kalması doğrudan ağrıya sebep olur. Çünkü muhtemelen bir taraftan dokunun zaten yetersiz kanla (dolayısıyla eksik oksijenle) beslenmesi özel ağrı alıcılarını uyarır.
Bir başka ifadeyle gerginlik, öncelikle kasılan kas içinde kan damarlarını sıkıştırıp kan akımını azaltır. Ayrıca gerginlik kasın oksijen ihtiyacını artırır. Böylece oksijen ihtiyacı artmış dokuda kansızlığın yaratacağı etki büyüyerek ağrıya duyarlı özel alıcıların uyarılmasına ve böylece ağrının doğmasına sebep olur.
Bu arada adrenalin ve noradrenalin gibi stres sırasında sinir sistemini etkileyen maddelerde salgılanmış olur. Bunlarda doğrudan veya dolaylı olarak kasların gerginliğini artırır ve hızlandırır. (klasik stres tepkisinde tehlike sırasında gerginliğin koruyucu özellik taşıdığını hatırlayın) böylece ağrı gerginliğe, gerginlik kaygıya, kaygıda ağrının şiddetlenmesine yol açar.
7)Bağışıklık Sistemi ve Kanser:
Yoğun ve uzun süreli stresin etkileri ve kanser:
Psikolojik ve Fizik (gürültü,soğuk vb.) stres konusundaki çalışmalar uzun süren yoğun bir stresle karşılaşıldığı zaman hormonal dengeye bağlı olarak bağışıklık cevabında bir düşüş olduğunu ortaya koymuştur. Kanser dahil bir çok hastalığın ortaya çıkış ve şiddetinin hayat stresleriyle ilişkili olduğu bilinmektedir. Fakat stres verici şartlar her insanın sağlığı için aynı ölçüde Zaralı olmamakla ve verilen bedensel tepki bireyin olaya yüklediği duygusal anlama ve bireyin gücüne göre değişmektedir.
İKİNCİ BÖLÜM
YAŞAM BİÇİMİ VE STRES
Yaşama biçiminiz, stresten şikayetçi olup olmayacağınızı belirleyen en önemli etkendir. Bugün artık yaşam biçiminin stres seviyesi üzerinde olduğu herkes tarafından kabul edilen bir gerçektir. Buna katkıda bulunan etkenler ise kendinize karşı tutumunuz diğer insanlara davranışınız, yaptığınız işin türü, günlük yaşamınızda neler yaptığınız, spora, dinlenmeye ve iyi beslenmeye gerekli zamanı ayırıp ayırmadığınızdır.
Bütün bu etkenler karşılaşacağınız baskıları nasıl göğüsleyeceğinizi ve stres yaşayıp yaşamayacağınızı belirleyecektir.
YAŞAM BİÇİMİ VE STRES ARASINDAKİ İLİŞKİYİ KEŞFETMEK
Amerikalı kalp uzmanları Meyer Friedman ve Ray Rosenman kalp rahatsızlığına yakalanıp yakalanmayacağınızı belirleyenlerin başında yaşam tarzının geldiğini söyleyen ilk bilim adamlarıydı. Stres hiç şüphesiz kalp hastalıklarının en önemli etkenlerinden birisidir. Friedman ve Rosenman, kalp rahatsızlıklarından yakınana bir çok hastanın benzer kişilik, yaşam tarzı ve dünyaya bakış açısına sahip insanlar olduklarını belirlediler. Bu iki hekimin, geliştirdikleri A ve B tipi tutumların tanımı, davranış ve stres arasındaki ilişkiyi anlamak için sıkça kullanılan modeller oldu.
A ve B tipleri zamanla, günümüz tıp ve yönetim yazışmalarında bilinçli olarak kullanılan ve tanımları herkesçe bilinen deyimlere dönüştüler.
İKİ İNSAN TİPİ:
A tipi davranışın başlıca özelliği aceleliktir. A tipi bir insan karşımıza genellikle saldırgan, rekabetçi ve hırslı birisi olarak çıkar.
B tipi ise hayata karşı çok daha rahat yaklaşımıyla tanınır. Genellikle B tipi bir insanın daha yavaş, sabırlı rahat ve keyifli olması beklenir. Rosenman ve Friedman inceledikleri kişilerden 50'sinin A, yüzde 40'ının da B tipi olduğunu, geri kalan yüzde 10'unda aralarda bir yerde bulunduğunu belirlediler.
Sözünü ettiğimiz bu istatistik değerler hem kadınlar, hem de erkekler için geçerlidir.
Kardiyolog Dr. Meyer Friedman ve Dr. Roy H. Rosenman A tipi davranış ve Kalbiniz adlı kitaplarında, A tipi olarak adlandırdıkları kişilerin B tipi davranış kişilerinden üç misli aha fazla kalp krizi geçirme olasılığına sahip olduğunu belirlemektedir. Friedman ve Rosenman'ın bu savı, 30 ile 60 yaş arasındaki sağlıklı 3 bin 500 Franciscolu iş adamını on yıl süreyle gözledikleri bir çalışmadan kaynaklanıyor. Hayat bilimleri inceleyen iki doktor, genellikle kalp hastalığı etmenleri olarak sayılan sigara, yüksek kolesterol düzeyi, yüksek kan basıncı ve benzerlerinin A tipi kişiliğin yan ürünleri olabileceğini ileri sürüyor. A tipinin yarışmalı bir oyuna girmesi, doğrudan ve ? neredeyse anında? yüksek kolesterol düzeylerine yol açıyor. Ve bu yükselme kolesterol da herhengi bir diyete bağlı değişiklik olmadan gerçekleştiriyor.
Örneğin A tipi gevşemek ve gerilimini azaltmak için jogging yapar, fakat kendisine zaman ve mesafe hedefleri koyarak yaptığı işin olası yararlarını ortadan kaldırır. Tipik A tipi joggingcinin, diğer koşucular tarafından geçildiğin de canı sıkılır ve neşesikaçar. A tipinin rekabetçi ruhu nereden gelirse gelsin hiçbir meydan okumayı yanıtsız bırakmaz.
A Tipi Davranış Biçiminin Özellikleri:
1) Hareketçilik: A tipi davranış biçimi benimsemiş bir kişinin kesin bir konuşma biçimi vardır. Bu kişiler konuşmalarını belirli bir noktaya yönelik olarak sürdürürler ve bazı kelimeleri patlayıcı olarak vurgular, sık ve kuvvetli jestlerle konuşurlar. Cümleler arasında kuvvetli nefes aralıkları bulunur. (Friedman bu özelliği? tükenişin ölümsel işareti? olarak adlandırılmıştır.)
2) Dürtü ve İhtiras: A tipi davranış biçimine sahip kimseler, kendileri ve başkaları için yüksek bir beklenti (ideal amaç) düzeyleri koyar ve bunun gerçekleşmemesi durumunda kuvvetli bir rahatsızlık duyarlar. Bu kimseler ?başarıların? az ve kısa bir mutluluk verdiği, harekete (eyleme) yönelik insanlardır.
3) Rekabet, saldırganlık ve düşmanlık duyguları: A tipi davranış biçimi içindeki birey, kendisi ve başkalarıyla sürekli bir yarış içindedir. Zaptetmek için gösterdikleri gayrete rağmen, düşmanlık, öfke duygu ve davranışları kolayca ortaya çıkartabilir.
4) Tek açılı kişilik: A davranış biçimine sahip bir kişi çoğunlukla kendisiyle meşgul ve ?ben merkezci? dir. Bu kimseler büyük çoğunlukla, hayatın düğer cephelerini ve ailelerini ihmal edecek ölçüde kendilerini işe vermişlerdir.
5) Aynı anda iki veya daha çok işi düşünmek yada yapmak da bu işlerin özellikleri arasındadır. Belli bir zaman dilimine iki veya daha çok işi sığdırmak; bir şeyler yerken araba kullanmak, bir kişiyle konuşurken başka bir şey düşünmek gibi zaman baskısı bu kişilerin yaşamında önemli bir belirleyicidir. Örneğin bir günde olabildiğinden çok etkinlikte bulunmak, bir çok işi birden yapmak ve her dakikadan yararlanarak hep dolu olmak.
6) Birkaç saatlik dinlenme anı veya bir tatil bu gibi kişilerde suçluluk duygusu yaratabilir. Kendilerinin de çalışmayan ve katkıda bulunmayan öteki insanlar gibi olduklarını düşünerek mutsuz olmalarına yol açar. Bu durum özellikle yönetsel düzeylerde açık bir biçimde görülebilir.
7) A tipi davranış biçimine sahip insan, iş yaşamını, başarılarını ve olayları sürekli olarak rakamlarla anlatmaya ve öğünmeye çalışır. Örneğin böyle bir yönetici kendi maaşı veya şirketin karı konusunda övünürken, bir cerrah kaç ameliyat yaptığını, bir öğrenci ise ne kadar çok pekiyi aldığını vurgular. Bu insanlar yaşamın nicel yönleriyle daha çok ilgilenirler. Yalnız kendilerinin değil, başkalarının yaşamında da bu tür sayısal değerlendirmelere önem verirler.
8) A tipi davranış biçimi sürekli tikler ve sinirli hareketlerle de çevreye yansır. Bir görüşü vurgulamak için yumruğun masaya vurulması, ani el ve kol hareketleriyle anlatım gibi.
9) Bu tip insanlar için gerilim yaşamlarını bir parçasıdır ve işleri çok stresli olmasa bile kendi stresleriyle hep beraberlerdir. Yapılan araştırmalar bu davranış özelliklerinin erken yaşlarda yerleştiğini göstermektedir.
Oysa bu tip davranış özelliklerine sahip olmayan B tipi olarak adlandırılan insanlar ise daha sakin daha yavaş, rekabetten daha az hoşlanan, durgun ve sabırlı kişilerdir.
Yönetsel kademelerde zamana karşı yarış ve belli bir zaman dilimine birçok işi birden sığdırmaya çalışmanın yöneticilerde stres yarattığı genellikle kabul edilmektedir.zamana bağlı olan stresin şu yöntemlerle hafifletileceği düşünülebilir;
1)Bir yönetici, zamanın kendisini pençeleri altına almasına izin vermemelidir.
2)Yönetici kendi hızıyla ve düzenli bir biçimde çalışmalıdır.
3)Zamanını, yapmak istediği işlere ve önem derecelerine planlamalıdır.
4)Günlük çalışma programında, nefes almak ve dinlenebilmek için aralar bırakmaya özen göstermelidir.
5)Programlarını, çok katı bir biçimde değil ama her zaman değişebilecek gibi hazırlanmalıdır.
6)Her günü bir defa yaşadığını unutmamalıdır.
7)Yaptığı işler üzerinde yoğunlaşabilme alışkanlığı kazanmalıdır.
Hangi tip daha başarılıdır?
Rosenman ve Friedman'ın incelemesi, çok büyük şirketin en tepe noktalarındaki yöneticilerin büyük bir çoğunluğunun B tipi olduklarını ortaya koydu. Aynı sonuç, başka araştırmacılarca da doğrulanmaktadır.
Şirketin basamaklarını tırmanmanız için A tipi olmanız gerekebilir, ancak tepeye vardıktan sonra rahatlayabilir, insanlara daha hoşgörülü yaklaşabilir ve kendinize karşı daha rahat olabilirsiniz.
Bazı yaşam tarzları belirli davranış biçimlerine yol açmaktadır. İş hayatında karşılaştığınız insanlardan çoğu, başarılı olabilmek için A tipi gibi davranmak zorunda olduklarını düşünmektedir.
Kuruluş Biçimleri:
Aynı sınıflandırma şirketleri ve kuruluşları da kapsayacak şekilde genişletilebilir. Bir kuruluşun kültürü, yönetim biçimi ve çalışma şekli yukarıda belirtilen iki davranıştan birisini yansıtacaktır. Seksenli yıllarda , doksanlı yılların başında şirket kültürünün genel eğilimi, A tipi çalışma yönteminin daha doğru olduğuydu.
Şirket kültürünün sizin kişiliğinize uymadığı bir kuruluşta çalışmak stres yaratıcı olabilir. B tipi bir insan kendini hırslı ve iddialı bir ortamda çok mutlu hissetmez. A tipi biriside rahat bir çalışma biçimine uyum gösteremez.
1)Doğruda Etki Modeli: Bu model şekilde de görüldüğü gibi stres, A tipi davranış ve stresle başaçıkmanın her birinin, sonuç üzerinde, bağımsız bir biçimde ve ayrı ayrı etkilerinin olduğunu kabul eder. Stres ve a tipi davranış bu belirtileri artırırken, stresle başaçıkma yönündeki girişimler stres belirtilerinin azalmasına neden olur. Stres A tipi davranış ve stresle başaçıkma konularındaki ilk araştırmalar bu modelin çeşitli şekillerinden oluşmuştur. Ayrıca bu model, araştırmalar tarafından oldukça desteklenmiştir. Örneğin stres dolu hayat olayları veya yaşam biçimi sürekli olarak psikolojik belirtilerle ilgili sonuçlar arasında oldukça zayıf bir ilişkin olduğu görülmüştür. A tipi davranışla fiziksel belirtiler ve özelliklede kalp rahatsızlıkları ilgili bulunmuştur. Ancak en son bulgular bu konuda daha az kesin ifadeler kullanmaktadır. A tipi davranışla ilgili psikolojik belirtiler ise karmaşıktır. Ancak birkaç çalışma sinirlilik, kaygı ve depresyonla bu tür davranış arasında olumlu bir ilişkinin olduğunu göstermiştir.
Stresle başaçıkmada doğrudan etkili olan çalışmaların özellikle stresi yenmeye yönelik stratejilere bağlı olarak olumlu ve olumsuz yönlerinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Stresle başaçıkmada durumu değiştirmeye yönelik stratejilerin örneğin, soruna dönük yaklaşımların stres belirtilerini azalttığını, oysa duygusal yönü ağır basan yada duygusal yönden karmaşık bir durumun ise stres belirtileriyle olumlu biçimde ilişkili olduğu görülmektedir.
Durumu yeniden tahmin etme ve değerlendirmeye yönelik stresle başaçıkma stratejileri ile stres belirtileri arasında bazı yazarlara göre olumsuz, bazılarına göre olumlu ilişki bulunurken bazı araştırmalarda bunlar arasına herhangi bir ilişkin olmadığını savunmaktadırlar.
Araştırmaların bu farklı bulguları, soruna yönelik yaklaşımların stres kaynağını ortadan kaldırmada dolayısıyla stres belirtilerin azaltmada daha etkili olduğunu göstermektedir. Oysa duygu yüklü ve yeniden değerlendirilmesi gereken stresle başa çıkma stratejileri, gerçekte stresin uzun bir zaman daha sürüp gitmesine dolayısıyla belirtilerin de artmasına neden olmaktadır. Aynı biçimde stres belirtileri de stresle başa çıkmada hangi stratejilerin seçileceğinde etkili olur. Örneğin basit bazı stres belirtileri soruna dönük yaklaşımlarla çözüme kavuşturulurken, daha ağır bir takım stres belirtilerinde ise yeniden tahmin ve değerlendirme ile duygusal yönü ağır basan stresle başaçıkma stratejileri aha gerekli olabilir.
Kuşkusuz stresle başa çıkma, tek boyutlu değil, çok boyutlu bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Özetle doğrudan etki modeli ile ilgili bulgular, stres sorununda ortaya çıkabilecek belirti ve rahatsızlıklarla A tipi davranış ve stres arasında sınırlı bir olumlu ilişki olduğunu göstermektedir.
2)Yumuşatılmış Etki Modeli: Stresle strese bağlı olarak ortaya çıkan belirti ve rahatsızlıklar arasındaki yalın ilişki araştırmacıları, bu ilişkiyi değiştiren veya tampon görevi yapan etmenlerin saptanmasına yöneltmiştir. Bu tür araştırma da, stres ve belirtileri arasındaki zayıf bağın bazı bireylerde daha güçlü ilişkileri saklayacağı varsayımına dayanmaktadır. Örneğin A tipi davranışa sahip olan bireyler, stresle başa çıkmada daha az etkili ve başkaları tarafından daha zayıf görülebilirler. Oysa B tipi davranışa sahip olanlar, stresle başa çıkmada daha etkilidirler. B tipi davranışın hem psikolojik hem de fiziksel belirtilerinin stresle baş etmede karşılayıcı etkileri bir takım araştırmalarca kısmen desteklenmektedir.
Stresle başa çıkma mekanizmalarının tampon etkisi konusundaki çalışmalar probleme ve değerlendirmeye yönelik olarak stresle başa çıkmada stresin bazı etkilerin azalacağını, oysa duygu yüklü stresle başa çıkmada ise stres etkilerin kısmen artacağını istisnalar olmakla birlikte, göstermektedir. Böylece, B tipi davranış ile problem ve yeniden değerlendirmeye yönelik stresle başa çıkmada stresin etkilerinin azaldığı, oysa duygu yüklü stresle başa çıkma girişimlerinde stresin etkilerinin arttığı anlaşılmaktadır.
3)Dolaylı Etki Modeli: Bu modelde göre stres, yalnızca stres sonucu ortaya çıkabilecek rahatsızlık ve belirtileri artmakla kalmaz, aynı zamanda A tipi davranışı ve stresle başa çıkmaya da harekete geçirerek stres sonucu ortaya çıkabilecek belirtileri de etkiler. Örneğin sorun çözerek stresle başa çıkma, stres belirtilerinde azalmayı sağlarken, A tipi davranış ve duygu yüklü stresle başa çıkma ise stres belirtilerinin artmasına neden olmaktadır. Aslında, A tipi davranış ve stresle dolaylı bir biçimde başa çıkmayı doğrudan doğruya test eden bir çalışma olmamakla birlikte, stresle A tipi davranış arasında sürekli bir olumlu ilişki olduğunu gösteren çalışmalar vardır. Öte yandan stresle duygusal biçimde başa çıkma, ile stres arasında olumlu bir ilişkinin varolduğu ancak sorun çözerek ve yeniden doğacak stresle başa çıkmayla stres arasında, olumsuz bir ilişkinin olduğu görülmektedir. Bu sonuçlar stresin uyumsuzluğa yol açtığını ve açıkça dolaylı yumuşatılmış etki modeline uygun olmadığını vurgulamaktadır. Böylece bu modelle ilgili bilgiler, A tipi davranışla duygusal kökenli stresle başa çıkmayı ise desteklememektedir.
4)Dolaylı Yumuşatılmış Etki Modeli: A Tipi davranış belirtileriyle ilgili bir takım değerlendirmeler olduğu bilinmektedir. Bunlardan biri B tipi davranışa sahip olanlara göre A tipi davranış örüntüsü sergileyenlerin, kendileri için daha stresli olabilecek durumlar yarattıklarını veya böyle durumlar seçtiklerini göstermektedir. İkinci bir açıklama ise A tipi davranışa sahip olanların, stresle başa çıkmada kullandıkları stratejilerin pek fazla uygun olmayan stratejilerin olduğu noktasında toplanmaktadır. Aslında her iki açıklamada A tipi davranışa sahip olanların, strese ve stresle başa çıkmaya yönelik girişimlerinin giderek stres belirtilerini etkilediğini göstermektedir. Ancak, bu sürecin yani stresle onu yenmeye yönelik stratejilerin stres belirtilerini nasıl etkiledikleri henüz bilinmemektedir. Bu süreci açıklamaya dönük modellerden biri yukarıdaki değinilen yumuşatılmış etki modelidir.
A tipi davranış etkileriyle stres ve stresi yenme çabalarının birleştirilmesi ile bu modelden , 4. model olan koşullu aracılı etki modeline denemek için yapılmış olmamakla birlikte, bu modelin öğelerini inceleyen birkaç çalışma vardır. Örneğin bazı incelemeler B tipine göre A tipi davranış biçimi gösterenlerin daha az etkili ve uygun olmayan stresle başa çıkma çabaları içinde olduklarını göstermiştir. A tipi davranışla stres arasında sürekli olarak olumlu bir ilişkinin olduğu,yapılan bazı çalışmalarda ise stres belirtileri ile A tipi davranış arasındaki ilişkiyi stresin dolaylı olarak etkilediği anlaşılmıştır.
5) Koşullu Aracılı Etki Modeli: Bu modelde şekilde de görüldüğü gibi, 4. modele bir benzerlik söz konusudur. Her iki modelde de stres ve stresle başa çıkma çabaları A tipi davranışla stres belirtileri arasındaki ilişkide aracı rolü oynamaktadır. Bu modelde stres ve stres belirtileri arasındaki ilişkide stresle başa çıkma çabaları dolaylı rol oynamaktadır. Bu farklılık dışında her iki model aynıdır. Her ikisi de A tipi davranışı stres ve stresle başa çıkmada bir belirleyici olarak görmektedir.
6) Sınırlı Aracılı Etki Modeli: Bu modelde ilgili şekilde de görüldüğü gibi A tipi davranış stresi etkilemede ve stresle ilgili belirtilerde alternatif bir süreç sunmaktadır. Bu model iki temel öneriyi kapsamaktadır. Bir öneriye göre; Stres altındaki A tipi, stres ve stresle başa çıkma arasına isabet eden (soldaki) ok yönünde ve stresi yenmeye yönelik ama daha az etkili olan stratejilerin seçileceğini göstermektedir. İkinci öneri ise stres belirtileriyle stresle başa çıkma arasına yönelen (sağdaki) ok yönünde ve stres belirtileriyle başa çıkmada A tipine göre B tipi için daha çok yararlı olan bir seçimi göstermektedir. Bu iki öneriyle ilgili uygulamalı bir çalışma ve kanıt yoktur.
7) Aşırı Sınırlandırılmış Etki Modeli: A tipi davranışla etkilenen bir başka süreç ise aşırı sınırlandırılmış etki modelinde görülmektedir. Bu modele göre stresle başa çıkmada stres belirtileri ve stres arasındaki ilişki A ve b tipi davranışlara göre faklılıklar gösterir. B tipi davranışa sahip olanlar için, örneğin sorun çözmeye yönelik ve uyumlu stresle başa çıkma çabaları yerine A tipinde daha çok uyumsuz ve duygu yüklü girişimler söz konusudur. Bu ise stresin etkilerinin daha çok artmasına neden olur. Bu kuramsal açıklamaları ve modelde ileri sürülen A tipi davranış ve stresle başa çıkmanın birleşik etkilerinin incelendiği her hangi bir çalışmada henüz yapılmamıştır. Türlü biçimlerde ileri sürülen bu yedi modelden en fazla destek gören ve genellikle benimsenmiş alanı doğruda etki modelidir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
STRES VE BAŞA ÇIKMA YOLLARI
Stresle başa çıkılabilir:
Stresin verdiği zararları nasıl ortadan kaldırabiliriz ve stresi nasıl gelişme yolunda bir araç olarak kullanabiliriz?
Şurası muhakkak ki sağlıklı yaşamak için ?stresi olmayan bir hayat dileyerek?, stresin yol açtığı zararlardan ve muhtemel tehlikelerden uzakta duramayız. Çünkü hem stres veren pek çok şey hayatın içinde vardır, hem de stres vericilerin bir bölümü başarı için gerekli olan dinamizmin ve gelişmenin sebebidir.
Hayatı daha zengin ve doyumlu yaşamanın ön şartı alternatif yaratabilmektedir. ?Bu durumda bir tek şey yapılabilir, oda benim yaptığım? diye düşünmek veya ?aynı durumla karşılaşsam yine aynı şeyi yaparım? demek hayatı daraltmak tecrübelerden ders almamak ve başarısızlık ihtimalini artırmaktır. Alternatif yaratabilmek için zeka, bilgi, cesaret ve istek gerekir hayatın kontrolünü ele almak iççin gerekli olan bilgiyi edindikten sonra bu bilginin verdiği cesaretle girişimde bulunma isteği alternatif yaratmayı mümkün kılar.
?Bu yaştan sonra değişebilir miyim??
?Değişebilir miyim?? Gönül bu soruya hiç duraksamadan ?Evet? diyebilmeyi isterdi. Ancak...
Bu soruya kolayca ?Evet? diye cevap vermek ne yazık ki çok zordur. İnsan temel alışkanlık ve tavırlarını çok önemli ölçüde hayatının ilk yıllarında kazanır. Öfkemizi sevincimizi dışlaştırma biçimimiz, yemek yeme alışkanlığımızın belirlenmesinde ilk yıllar ?hayati? önem taşımaktadır. Bu alışkanlık ve tavırlar beyindeki hücreler arasında kurulan çok kuvvetli bağlarla, yıllarca süren tekrarlarla binlerce-on-binlerce defa pekişerek ve kuvvetlenerek kişiye mal olur. Kişi günün birinde bunların veya sonradan edindiği başka tavır ve alışkanlıkların kendisi için yararlı olmadığını, hayatınız zorlaştırdığını görürse ne olur?
Kısacası, insan kendisini değiştirebilir mi, alışkanlıklarından vazgeçip yeni alışkanlık ve tavırlar geliştirebilir mi? EğER;
1)Değişimin gerekli olduğuna inanır ve değiştirmek isterse,
2)Bu değişimin nasıl olacağı konusunda bir yol gösterenle iş birliği yaparsa,
3)Yeni öğrendiğini bıkmadan usanmadan defalarca tekrarlarsa EVET.
Yukarıda sıralanan faktörlerin hepsi çok önemli olmakla beraber, üçüncü madde en büyük önem derecesine sahiptir. Çünkü bir çok kimse birinci maddedeki isteği zaman zaman duyup, ikinci maddeye adım atar, ancak üçüncü madde de belirtilen ?sebat? gösteremez. Halbuki değişimi gerçekleştirecek en önemli faktör budur.
Öğrenme, tekrar veya yaşantı yoluyla davranışta veya bilgi düzeyinde meydana gelen oldukça devamlı bir değişikliktir. Öğrenme soyut bir olay değildir. İnsanın herhangi bir davranış veya bilgiyi öğrenmesi ve kendisine ?mal etmesi? için beyindeki sinir hücreleri arasında kalıcı bir bağlantının kurulması gerekir. Sinir hücreleri arasındaki bu kalıcı bağlantıyı sağlayacak olan, tekrardır.
İLERİ GİTMEK
Stresi tanımlamak:
Stres, yapmaya karar verdiğimiz faaliyetlerden veya bize dağıtılan konulardan doğar. Stresin büyük bir bölümü ise zihnimizden geçenlerden kaynaklanır. Stres yönetiminin esası, üzerindeki taleplerle, onlara karşı koyma yeteneğiniz arasında bir denge oluşturmaktır.
Stresi denetlemek:
Stres kaynaklarını belirlediniz. Evde ,işte veya özel yaşamınızda stres yaratan olaylar , belli bir ölçüde de olsa denetiminiz altındadır. Stresi yönetirken önemli olan kontrolümüz de olanlarla uğraşmak, denetimimiz dışındakileri de tanımaya çalışmaktır.
Yaşam Biçimi ve Stres:
Yaşam biçiminin, stresten ne kadar etkileneceğiniz ve baskılara karşı koyma yeteneğiniz üzerinde etkisi vardır. Yaşam biçimini, evinizi, işinizi, genel sağlık durumunuzu ve kişisel ilişkilerinizi de kapsar. Yaşam biçiminiz,özellikle stres yaratıcı ise, kendinize yeni bir yaşam şekli düşünün.
Yapılacakların Genel Çerçevesi:
Stresi azaltmak için artık harekete geçmeniz ve hayatınızda değişiklikler yapmanız gerekecektir. Bu değişiklikler seçiminize bağlıdır ve bazı seçimler diğerlerinden daha zor olabilir. Önünüzdeki seçenekleri izledikten sonra hiçbir şey yapmamaya da karar verebilirsiniz; her hangi bir seçim yapmamaya karar vermekte bir seçimdir. Kendini kapana kısılmış hissetmek, yoğun stres yaratan bir duygudur. Kullanıp kullanmamaya karar vermemiş olsanız bile, bir çıkış yolunun varlığını bilmek kendi başına stres azaltıcı bir etkendir.
Nedenlerle Savaşın:
Stres yaratıcı durumun kökünde yatan nedeni bulun Gerçek nedeni anladıktan sonra harekete geçmek daha da kolaydır. Durumu değiştirerek stresi yok edebilirsiniz.
Savaş Stratejileri Geliştirin:
Karşılaştırdığınız taleplerle başa çıkmak için gerekli bütün becerilere sahip misiniz? Beklide rapor yazmak sunuşlar hazırlamak yada toplantılara başkanlık etmek gibi özel beceriler geliştirmelisiniz. Beklide ihtiyacınız olan, inanılır olmak yada daha iyi iletişim kurmak gibi davranış becerileridir.
Beyninize Yönelin:
Kendi düşüncelerinizin sizde yarattığı stresi belirledikten sonra, düşünce tarzınızı değiştirebilir, böylelikle stres seviyelerinizi düşürebilirsiniz. Olumsuz düşüncelerin yarattığı hasarı incelemeli ve aklınızı ?yeniden programlamalısınız?.
Yaşam Tarzınızı Dengeleyin:
Vücudunuzun gerektiği gibi çalışıp baskıya karşı koymasını istiyorsanız, onunla yakından ilgilenmelisiniz. Bunun anlamı, içinde yaşadığınız çevreyi,beslenme biçiminizi, rahatlama ve dinlenme düzeninizi dengelemektedir. Böylelikle hayatınızın bütün alanlarını kontrol altına almış olursunuz.
STRESLE SAVAŞMAK İÇİN:
-Nedeni ortadan kaldırın.
-Yeni kaynaklar bulun.
-Stres nedenlerinden kaçının.
-İletişimden yararlanın.
STRES NEDENLERİYLE SAVAŞIN
Stres, birlikte yaşanması gereken bir şey değildir. Genelde stres nedenlerini yok etmek, yaşanan stresin seviyesini azaltır.
Yeni Kaynaklar Bulmak:
Yükü azaltmak için yeni kaynaklar bulun. Yeni kaynaklar malzeme ve ekipman olabilir, yeni bir faks yada yeni büro yazılımlarını içerebilir. Dışarıdan alınacak yardımda değerli bir kaynak oluşturabilir. Örneğin, ailenizin üyeleri yada dostlarınız çocuklarınızın bakımıyla ilgilenebilir, veya boş vakti olan bir dost, yükün bir bölümünü üzerinizden alabilir.
Daha Az Stres için Düzenleme Yapabilir misiniz?
Stres seviyesini düşürmek için ev ve iş çevrenizi yeniden düzenleyebilirsiniz. İşyerindeki masa veya iskemlenizin yerini değiştirebilir misiniz? Evdeki görevlerin bütün aile üyeleri arasında paylaşılma, yada siparişlerinizin eve teslim edilmesi üzerenizdeki yükü azaltır mıydı?
Duvarsız büroların, özellikle yüksek konsantrasyon gerektiren durumlarda dikkat dağıtıcı olduğu bilinmektedir. Sakin bir yer bulmak, normal olarak yazılması haftalar alabilecek bir raporun çok kısa bir zamanda ve çok daha üstün kalitede hazırlanması anlamına da gelebilir.
Bazı karışık işlerinizi evde tamamlamayı deneyin. Özellikle çalışmanızın daha az kesilmesini sağlayacaksınız.
Belirli Stres Nedenlerinden Kaçınmak:
Umutsuzluk veren bir işin, kötü bir ilişkinin yada uygunsuz yaşam şartlarının çekilmez baskılardan kurtulmanın en iyi yolu kaçmak yada kaçınmak olabilir. Siz de stres yaratan bazı kişilerle görüşmekten kaçınıyor olabilirsiniz.hayatınızdaki stres kaynaklarından kaçınmakla ilgili olarak şu örneği inceleyin; büyük bir şirketin ürün yöneticisinin bir satıcıyla iletişim sorunu vardır. Kişilikleri çatışmakta bunun sonucunda da iş zarara uğramaktadır. Toplantılar genellikle tartışmaya dönüşür. Ürün yöneticisi satıcının sorunlarından nefret eder bu nedenle de kendi kendisine kızar. Akşamları, öğleden önce gerçekleştirilen veya ertesi gün yapılacak olan toplantı nedeniyle tatsız geçmektedir. Ürün yöneticisi bir ekibin üyesi olarak çalışmaktadır ve bazı görüşmelerden sonra ekip yeniden düzenlenir. Ürün yöneticisi başka görevler üstlenirken bir başka arkadaşı o satıcıyla ilişki kurmak görevini alır. Yeni ilişkiler, işin gelişmesine imkan verir. Daha da önemlisi, ürün yöneticisinin hayatındaki en önemli stres nedeni ortadan kaldırılmıştır.
Hayatınızda önemli değişiklikler yapmak zorunda kalabilirsiniz. Duyduğunuz endişenin altında beklide kendi davranışlarınız yatmaktadır. A ve B tipi davranışlardaki aşırılıkları değiştirebilir miydiniz? Sizi tahmin etmeyen bir iş yada bölgeden ayrılıp, trafik sıkışıklığından kurtulmak için esnek çalışma saatlerini uygulayan bir işe geçebilir misiniz?
Stres Nedenlerini Azaltmak:
Stres nedenlerini azaltarak, stresin etkilerini yok edebiliriz. Hayatınızı gözden geçirin ve bazı alışkanlıklardan kurtulmaya çalışın.
Toplantılarda harcadığınız zamanı azaltarak işteki stres nedenlerinizden beklide en önemlisinin etkilerini azaltabilirsiniz. Zamanınızın önemli bir bölümü toplantılarda geçtiği ve size yapacak ek görevler yüklediği için stres nedeni olarak görülürler.
Günlüğünüzdeki son üç aya bakın ve katıldığınız toplantıları eleştirel bir gözle inceleyin. Bir başkasına toplantıya katılma görevi verebilir miydiniz? O toplantıya gerçektende katılmanız gerekir miydi? Toplantıya gitmeyip daha sonra toplantı notlarını okumak yeterli olur muydu?
Uzun yollarda genel bir stres nedenidir. Örnek:bir çalışan her gün şehir merkezine gitmek zorundadır ve bu nedenle saat 6.15'te evden ayrılmakta, saat 20.00'den öncede evde dönememektedir. Hem gidiş hem de geliş yol ortalama bir buçuk saat sürmektedir. Bu uzun yolculuk sağlığını etkilemeye başlar ve çeşitli stres belirtileri görülür. Yeşillikler arasında bir ev hayalinin bütün bir sıkıntıya değmeyeceğini düşünür ve sonunda kent merkezinde bir eve taşınır. Bu, hiçbir zaman pişman olmayacağı bir karardır.
Karışık bir sorunun basit bir cevabı olması enderdir. Ev taşımak, iş değiştirmek veya eşinden ayrılmakta kendi başına sorunlar yaratabilir. Her insanın bir dizi problemi başka bir dizi problemle değiştirmenin doğru olup olmaya çağına kişisel olarak kendisinin karar vermesi gerekir.
STRESTEN KAÇINMAK VEYA STRESLE SAVAŞMAK?
Bir stres kaynağından kaçınmak, stresi tamamen ortadan kaldırmaz, sadece bir ilk yardım önemi gibidir. Kaçınmak uzun vadeli değil sadece kısa vadeli bir rahatlatıcıdır. Kalıcı rahatlığa kavuşabilmek için, stresin altındaki gerçek nedenlerle uğraşmanız gerekir. Örnek; tanıtım yapmayı stres nedeni olarak görüyor sanız, tanıtım yapmaktan kaçınabilirsiniz.
Ancak daha da önemli olan, tanıtım yapmanın hangi yönlerinin sizde stres oluşturduğunu belirlemek ve bu yönlerin üzerine gitmek olacaktır.
A TİPİ DAVRANIŞI DEğİŞTİRİN
A tipi davranışlar içinde stres doğrudan üç önemli yön vardır;
- Zaman darlığı
- Saldırgan tutum
- Rekabet
A tipi davranış stresin en önemli nedenlerinden biriyse kendi kendinize sormanız gereken soru ?A tipi davranış değiştirilebilir veya düzeltilebilir mi?? olmalıdır. Cevap ?Evet? tir. A tipi davranışın yalnız birkaç yönü değiştirerek, sadece stres seviyenizi düşürmekle kalmaz iş hayatınızda da daha etkili olursunuz.
İş Denetimi:
A tipi insanlar genellikle üzerine çok fazla yük alırlar. Toplantılarınızı kısa tutun ve öğlen tatiline mutlaka zaman ayırın. Suçluluk duygusu hissetmeden ?Hayır? demeyi öğrenin bir konuda söz vermeden önce bir dakika durup vereceğiniz sözün doğuracağı sonuçları düşünün.
Görevlendirme:
A tipi insanlar, her şeyi herkesten daha iyi ve daha çabuk yaptıklarını düşündüklerinden, başkalarını görevlendirme işini genellikle son dakikaya bırakırlar.
Görevlendirmeden önce plan yapın yapılacak işi düşünün, yapacak kişiye gerekli tüm bilgileri verin. Sürekli olarak onu izliyormuş duygusu vermeden gelişmeleri takip etmeye çalışın.
Dinlemeyi Öğrenin:
İki kulağınız ve sadece bir ağzınız var onları kullanırken de bu oranları uygulamaya özen gösterin mümkünse konuşmak yerine dinlenmeyi tercih edin. Aktif dinleme becerilerinizi geliştirin, açık ve alıcı görünmeye çalışın, dinlerken kollarınızı kavuşturmayın (böyle bir davranış savunmaya geçtiğinizi gösterir) karşınızdakini dinlerken oturuyorsanız, ilginizi göstermek için hafifçe öne eğilin.
Dinlediğiniz kişinin yüzüne bakmaya ve göz teması sağlamaya özen gösterin; başınızı sallayarak ve söylenen sözleri tekrar ederek dinlediğinizi belli edin.
Planlama:
A tipi davranışın tipik bir davranışı da ?Bütün işlerim yüksek öncelikli işleridir.? açıklamasıdır. Eğer önceliklerinizi iyi belirlemezseniz gün boyunca bir ?kelebek? gibi çalışacak, bir işten diğerine uçarken hiçbirini tamamlayamayacaksınız.
Rahatlama:
A tipi insanlardan bazıları, rahatlamak ve dinlemek için çok zaman ayırdıklarını düşünürler; böyle insanların hobileri de, tenis turnuvası gibi kendi başlarına stres kaynağı olabilir.
Rahatlamak için zaman ayırın ve bu nedenle suçluluk duymayın. Yürüyüş, masaj ve meditasyon hep stresi önleyici faaliyettir. Ancak A tipi insanlar tarafından pek uygulanmazlar.
B TİPİ DAVRANIŞI DEğİŞTİRİN
B tipi davranışlar da strese yol açabilir; B tipi insanlarda bazı alanlarda stresi azaltmak için önlemler alabilir.
Hedef Belirlemek:
B tipi insanlar ciddi ve profesyonel kimseler olmalarına karşın kendilerini hayatın akışına kaptırabilirler ve hedeflerine varamadıkları zaman stresle karşılaşabilirler. Kendinize açık hedefler seçin ve nereye gittiğinizin bilincinde olun. Belirlediğiniz hedeflerin açık, ölçülebilir gerçekçi ve zamanla ölçülü olması gerekir kendimize bir hedef belirledikten sonra bir başlangıç tarihi saptayın, gelişmeleri düzenli olarak gözden geçirin.
Görevlendirme:
B tipi insanlar başkalarına güvenemediklerinden, görevlendirme konusunda cimri davranabilirler. Sorumluluk aktardıkları zamanda verdikleri bilgiler genellikle dağınık olur ve elde edilen sonuçlar beklentilerini karşılamaz. Verdiğiniz bilgilerin açık ve anlaşılır olmasına gayret edin. Fazla bilgi vermeyin,ayrıntılar içinde boğulmayın.Astlarınızın becerilerini ve yaratıcılığını kullanmasına fırsat tanıyın.sorumluluk verdiğiniz için suçluluk duymayın.Her şeyi kendiniz yapmak isterseniz,ekibiniz motivasyonunu kaybedecektir.
İnsan Yönetimi
B tipi insanların,karmaşık sorunlar yada zor insanlarla uğraşırken her zamankinden çok inanılır olmaları gerekir. ?Hayır? dediğiniz için suçluluk duymayın, zor kararlar almak yada insanlara yapmaları gerekeni hatırlatmakta görevleriniz arasındadır. Sorunlarla ortaya çıktıkları anda uğraşmaya başlayın; problemlerin kendilinden çözümlenmelerini bekleyin. Sorunlar bekledikçe daha da ciddi hale gelir. İnsanlara karşı açık olun onlara anlaşılır mesajlar verin. Katı bir çizgi izlediğiniz için özür dilemeyin. Böyle bir davranış savunduğunuz fikirleri zayıflatacak ve sonuçsuz tartışmalara yol açacaktır. Disiplin uygularken suçluluk duygusuna kapılmayın; emrinizde çalışanlara karşı güçlü ve yansız bir yönetim göstermek zorundasınız ve böyle bir tutum daha iyi sonuç verir.
Nitelik
Neyin ne zaman yeterli olduğunu öğrenin bir soruya en doğru cevabı vermek her zaman gerekli olmayabilir; bazen iyi cevapta yeterlidir!
Verilen bilgi yada önünüze konan sorundan ayrılmayın, konuyla ilgisiz yollara sapmayın. Gerekli olanı belirleyin ve belirlediğinize bağlı kalın çok fazla ayrıntı yada ?ekstra? kullanmak arzusuna karşı direnin. Önce temel sorunların çözülmesine çalışın sizden ne istediğini iyi anlamaya gayret edin.
STRES VE YÖNETİM
STRESLE BAŞA ÇIKMA
1-Örgütsel ve Bireysel Yöntemler: işle ilgili stresi önlemeye ve azaltmaya yönelik yöntemler örgütsel ve bireysel olarak iki kümede toplanabilir. Yönetim psikolojisinde üzerinde durulan başlıca örgütsel yöntemler şunlardır;
a- Duygusal İklim Denetimi: Çağdaş örgütsel yaşam bir çok stres etmenleriyle doludur. Böyle bir ortamda, çalışanların güven duygularını değiştirmek ve onların gerek kendi işleri gerekse örgütsel yapı ve işleyişleriyle ilgili kararlara katılmalarını sağlamak büyük önem taşımaktadır. Çalışma koşulları ve değişimle ilgili bu tür uyum girişimleri, örgüt kaynaklı stresi azaltmaya ve beklenmeyen sonuçlarını ortadan kaldırmaya yöneliktir.
b-Sosyal Destek Sağlama: Bir kişinin stresten etkilenme düzeyi sosyal destekle azaltılabilir. Örgütün kendisi, çalışma gruplarının yapısı ve gözetmelerin eğitimiyle çalışanlara destek ve yardım olanaklarını artırabilir. Sosyal destek sağlama stresin zararlı psikolojik etkilerini aşağı düzeylere indirebilir.
c- Çalışanların Rollerinin Yeniden Tanımlanması: Özellikle rol belirsizliğinden kaynaklanan stres çalışanların yetki ve sorumluluklarının yeniden saptanması ve tanımlanmasıyla azaltılabilir. Yönetim, işler arasındaki geçişmeleri ve çalışanların değer yargıları ve ölçütleri arasındaki birbirine zıt davranış kalıplarını saptama yeteneğinde olmalıdır.
d-Aşırı ve Az İş Yükünün Ortadan Kaldırılması: Stresin etkilerini azaltmada kullanılan bir yöntemde iş dağıtımının adil ve uygun olması işe uygun ve eğitilmiş personellerin seçimi ve yükseltilmesi ile ilgili kararların isabetinde görülebilir. Bazı durumlarda yönetim, çalışanlar arasında bu tür bir düzenlemeyi yapabilmelidir. Bir başka deyişle yönetim iş gerekleriyle personelin yeteneklerini uyumlu bir düzeyde tutabilmelidir. Eğer bu uyum sağlanmazsa, örneğin personelin becerisi ile işin karmaşıklığı uygun değilse yada çok fazla veya çok az iş üretebiliyorsa böyle bir durumdan söz edilebilir.
e- Stresli Personele Yardım Sağlama: Giderek dünyadaki bir çok örgüt, stresin verimlilik ve sağlık üzerindeki olumsuz etkilerini bugün daha çok görmektedirler. Bunun sonucu olarak, örgütsel danışma hizmetleri geliştirilirken bireysel stres denetim teknikleri ve beden hareketleri de önerilmektedir.
2) Gevşeme Eğitimi: 1930'larda Jacobson tarafından bir stres azaltma yöntemi olarak gevşeme eğitimi ileri sürülmüştür. Bu yönteme katılanlara kendi vücutlarının belli bir kısmı üzerinde yoğunlaşmaları ve daha sonra kaslarını dinlendirmeleri öğretilmiştir. Bu biçimdeki yoğunlaşma giderek tüm vücutta bir gevşeme ve rahatlama sağlamaktadır. Konuyla ilgili bir çok araştırıcılar 1930' lardan beri bu yöntemi geliştirmeye çalışmışlardır. Örneğin Autogenic eğitiminde eğitime katılanlar kendi ayakları üzerinde sıcak ve ağır bir şeyin olduğunu düşünerek gevşemeye çalışmaktadırlar. Meditasyon derin ve düzenli nefes almalarla ve bazı ses ve ifadeleri tekrar etmede yoğunlaşmaktadır. Gevşeme yanıtı bu teknikle birlikte katılanlara daha çabuk dinlenmelerini ve rahatlamalarını öğretmektedir. Bazen kaslardaki gerginlik biyolojik geri besleme ile birlikte bu yaklaşımlarla düşürebilmektedir. Bu yöntemde kişiyi yönlendiren ve yapması gereken şeyleri ona söyleyen ve eğitimden önce kan basıncını da bildiren bir araç ona eşlik etmektedir. Gevşeme stresi sistemin etkilerini azaltmak için kullanılan mükemmel bir yöntemdir. Meditasyon daha az başarılı bulunmuştur. Aslında araştırmalar meditasyonun fizyolojik işlevleri yavaşlatmada bireyin oturma durumundaki gibi çok etkili olmadığını 214 İsveçli asker üzerinde 8 ay süreyle yapılan ve hem gevşeme hem de meditasyon tekniklerini ölçmeyi ve değerlendirmeyi amaçlayan çalışma, askerlerin stresli durumlarla daha iyi bir biçimde başa çıktığını, oysa araştırma da kullanılan kontrol grubunun bu denli başarılı olmadığını göstermiştir.
3) Biyolojik Geri Besleme: Bu yöntem, stresin etkilerini ölçme ve stresle başa çıkmada yol gösteren oldukça tanınmış bir yöntemdir. Biyolojik geri beslemede kalp atışları ve kas gerilimlerinin elektronik bir araçla ölçülmesi de vardır. Bu ölçümler ışık veya ses sinyalleri halinde bedendeki bir takım süreçlerle ilgili bir durumu ile ilgili denetimleri daha sağlıklı yapabilmemiz mümkün olabilmektedir. Örneğin dinlenme halinde iken kalbimiz çok hızlı çarpıyor ve ışık yanıyorsa, biz bu kalp atışını koruyarak ışığın yanmasını sağlayacağımızı biliyoruz. Bu konudaki deneyimlerimiz geliştikçe ve biyolojik geri besleme aygıtından yararlanarak kendi fizyolojik işlevlerimizi araçsız olarak denetleme olanağına kavuşabiliriz. Biyolojik geri besleme yöntemi ile bireyler yalnız kalp atışlarını değil fakat kas gerilimi, vücut sıcaklığı, beyin dalgaları, mide asidi ve kan basıncını da denetleyebilmektedirler. Böylece biyolojik geri besleme hem stresi denetim altında tutmayı hem de bireylerin stresle ilgili olarak ortaya çıkabilecek rahatsızlıklardan korumayı sağlamakta etkili olmaktadır. Stres altında çalışan insanların vücut fonksiyonlarının stresin artması ile azaltılması da sağlanabilmektedir.
4) Davranış Değiştirme: Davranış değiştirme özellikle stresin daha çok etkisinde kalan A tipi bireylerin davranış özelliklerinin değiştirilmesinde uygulanabilir. Bilindiği gibi bu tür kişilik yapılarında yüksek düzeyde hareketlilik, aşırı hırs ve çalışma , zamanla yarışma ve insanlarla ilişkilerde ortaya çıkabilecek iletişimle ilgili olumsuz gelişmeler dikkat çekmektedir. Davranış değiştirme ile bu tür olumsuzlukların stresli durumlarda daha olumlu tepkilere dönüşmesi sağlanabilir. Bu yöntemle A tipi özellikleri taşıyan bir birey genel olarak daha dinlenmiş ve sağlıklı yanıtlar verebilen bir kişiliğe sahip olabilir. Bu konuda yapılan araştırmalar, davranış değiştirme uygulamalarından sonra A tipi bireylerin kan basınç düzeylerinin önemli ölçüde düştüğünü de göstermiştir.
Stresle başa çıkmada aslında psikolojik bir yöntem olarak önerilmeyen ama sağa duyulu bireylerin kendi yaşam deneyimlerinden esinlenerek uyguladığı yöntemlerde vardır. Bu tür yöntemler arasında iş dışında güçlü sosyal destek ve aile bağlarının bulunması ilgi ve boş zaman faaliyetlerinin fazlalığı, tatil olanakları ve stresli bir işten daha az stresli bir işe geçiş (rotasyon) gösterilebilir.
5)Stresle Başa Çıkma Ve Modeller: Stresi yenmek için üç model üzerinde duran Kahn ve arkadaşları ise başlıca şu görüşlere yer vermektedirler: Bireylerin stresi yenmede gösterdikleri başarı her zaman aynı düzeyde değildir. Bir kısım insanlar stresle başa çıkmada ötekilere göre sanki daha iyi donatılmış gibidirler. Bu konuda geliştirilen modeller bize yardımcı olabilirler. Bu modellerden ilki ?Basit Doğrusal Model? diye andırabileceğimiz ve aşağıdaki şekilde görülen modeldir.
Bu model, stres ve stresle başa çıkma için gösterilen çabanın büyüklüğünün stresten etkilenen kişinin stresten etkilenme derecesine göre arttığını göstermektedir. Ayrıca model, bireysel farklılıkları göstermesi yönünden de ilginçtir. Modeldeki A bireyi B' ye göre strese karşı daha fazla duyarlıdır.
Öte yandan aşağıdaki şekilde görülen ve ?Değişik Doğrusal Model? olarak adlandırılan modelde ise stresin derecesi oldukça az bir biçimde saptanmaktadır. D ve F bireyleri daha az strese karşı C ve E bireylerine göre daha fazla duyarlıdırlar. Ancak F en fazla ve C en aza (düşük) düzeyde aşırı derecede stresi karşılayacak durumdadırlar. F bireyi ise stresle ilgili değişiklikler karşısında oldukça az bir biçimde etkilenmekte yani zorlanma konusunda daha çok deney sahibi olmaktadır.
Bu konuda üçüncü model kısaca ?stres eşiği modeli? diye adlandırılabilir. Burada oldukça farklı bir model söz konusudur. Bu modeldeki önemli nokta stresin derecesi ve gösterilen çabanın düşüklüğü arasında eşit rolü oynayan bir durumun varlığıdır. Stersin derecesi ile ilgili olarak açığa vurulan tepkilerin bireysel farklılıkların doğurduğu bir gerçektir. Ancak gösterilen çabanın büyüklüğü ve şiddeti stres dışındaki başka bir takım etmenlere de bağlıdır. Bu modelle ilgili olarak başlıca iki varsayım üzerinde durulabilir: Her insan stresle ilgili olarak bir teslim olma veya kırılma noktası eğilimi söz konusudur. Hatta çevresel stres etmenleri de burada etkili olmaktadır. Strese dayanma noktasındaki saptamalar bu modelle ilgili zorlukları da göstermektedir. Aşağıdaki şekilde görüldüğü gibi I kişinin en az, H kişisi ile strese karşı en fazla dayanma gücü göstermektedir. Eğer stres eşiği veya noktası saptanmış ise ancak I bireyi şiddetli strese karşı kendini daha fazla korurken, H daha az şiddetli veya orta düzeydeki stresi öteki kişiye göre iyi karşılayabilmektedir.
6)Stresle Başa Çıkmada Bireysel Farklılıklar:Gerek basit doğrusal model, gerek stres eşiği modeli çerçevesinde strese karşı duyarlılıkla ilgili bazı karmaşık durumları gözden geçirdikten sonra iki modelin karışımıyla ilgili olarak, daha yerinde bir açıklama için, stres modeli kavramı içinde basit doğrusal modelde şu iki görüş ışığında yer alabilir. İlk olarak bütün duygusal süreçler gibi bir çok çevresel stres nedenleri düşük düzeyde de olsa vardır ve bu bireyi etkilemeyebilir. Bu nedenle stres ve gösterilen çaba ilişkisi bu bağlamda pek anlam taşımaz. Aslında stresin derecesi, gösterilen çabanın büyüklüğü ile ölçülebilir .yararlı bir kurumsal yaklaşım ancak işlerliği olan ve bağımsız olarak bir anlam taşıyan stres ve stresle başa çıkma ile değer kazanabilir. Yoğun bir çalışma deseni ancak böyle bir yönlendirmeye bağlıdır. Bu nedenle stres ve gösterilen çaba ilişkisi sıfır noktasında değil ama sıfırın üstünde bir düzeyde yani bir eşikte başlar. İkinci olarak yüksek düzeydeki bir stres eşiği (veya eşikleri) stresle başa çıkma yada stresi yenme mekanizmalarının başarısızlığa uğramasıyla oluşur. Aşağıdaki şekil bu görüşü daha iyi açıklayabilir.
Bu model hipotetik bir durumu göstermektedir. Stres yoğunluğundaki a noktası en aşağı düzeydeki eşiği temsil etmektedir. Bu noktadan daha aşağıda her hangi bir gerilim işareti yoktur. Oysa a noktasından b noktasına doğru ise stres oldukça fazla bir biçimde yükselmektedir. Halbuki b noktasındaki kişi bir takım savunma mekanizmalarını (Örneğin inkar etme veya reddetme gibi) kullanarak stresle oldukça etkili bir biçimde savaşa girişmektedir. Öte yandan c noktasında ise daha yoğun bir stres durumu vardır ve burada stresle başa çıkma biraz başarısızlığa uğramaktadır. Böylece ikinci bir eşik oluşmuştur. Birey bu noktada endişe içerisindedir. Oysa d noktasında stresle yeniden savaş süreci (örneğin stresli durumdan kurtulma yada o yeri terk etme gibi) başlamaktadır ve böylece gerilim yeniden azalmaktadır. Yukarıdaki şekilde kırık çizgilerle belirtilen bölgeye gelince; bu bölge gerilim düzeyinin hipotetik olarak sınırını temsil etmektedir ve burada stresle başa çıkma süreçleri kullanılamamaktadır. Bu oldukça karmaşık modele göre sert ve ani gerilim halleri savunma mekanizmasının başarısızlığa ile uğramasıyla sonuçlanmaktadır. Kuşkusuz bu modelde, her bir stres öğesi ve gerilimin açığa vurulmasına değil ve fakat her savunma mekanizmasına da ayrı bir eğri ile göstermek yararlı olabilir.
7)Stres Ve Savunma Mekanizmaları: Kişi bir zorlama ile karşılaştığında, durumla baş edebilme gücünü kendisinde bulursa çabaya yönelik bir davranış biçimi gösterir ve içinde bulunduğu duruma uyum sağlamaya çalışır. Yetersiz kaldığı durumlarda ise; belirmeye başlayan stresten kurtulabilmek amacıyla savunmaya yönelik tepkiler geliştirir. Çabaya yönelik tepkiler, zorlanma durumunun yarattığı koşullarla başa çıkma amacını güder. Bu tepkiler genellikle atılım, çekinme yada uzlaşma biçimlerinde gelişir. Atılım, amaca ulaşma yolundaki engelleri ortadan kaldırmaya yöneliktir ve normal koşullarda kişiye yapıcı bir nitelik katar. Kızgınlık ve düşmanlık duyguları ile birlikte geliştirilen bir atılı, genellikle toplumun onaylamadığı saldırgan ve yıkıcı davranışlara yol açabilir.
Bazen öyle zorlama durumları ortaya çıkar ki, bu durumdan çekilme en gerçekci çözüm yoludur. Zorlanma ile karşılaşılan alan terk edilir ve yenilgi kabul edilir yada varolan duruma duygusal katılım oranı azaltılır. Atılımın yanı sıra yaşanan duygu çoğu kez kızgınlık çekilmeye eşlik eden duygu ise daha çok korkudur. Atılım yada çekilme tepkileriyle çözümlenmeyen durumlarda kullanılan bir diğer tepki biçimi uzlaşmadır. Uzlaşma yolu seçildiğinde, zorlanma yaratan duruma yaklaşım biçimi değiştirilir yada ilk amacın yerine geçecek başka bir amaç bulunur. Böylece, ilk tasarlanmış olandan farklı bir yoldan doyum sağlanmış olur.
Stresi alt etmenin en güzel yolu öfkeyle başa çıkmaktır.
8)Öfkeyle Başa Çıkma Yolları:
- Öfkenizi kontrol edin
- Öfkenizin kaynağını bulun
-Neden öfkeli olduğunuzu anlayın
- Öfkeyle gerçekci bir biçimde mücadele edin.
9)Daha İyi Bir Hayat İçin;Dünyada yaşayan herkes mutlu olmak istemekte ancak bir çok kişi bunu başaramamaktadır. Çünkü mutluluk esas olarak bir tavır meselesidir. Peşinden koşulanlar insana mutluluğu getirmemekte, mutluluğun kendisi bir çaba gerektirmektedir.
Kanımızca, insan yaşadığı hayattan hoşnut değilse, mutlu değilse yanlış yöne bakıyor demektir. İnsanların büyük bölümü mutluluğu dışardan beklerler. Dış şartlar hiç şüphesiz mutluluğu bir ölçüde etkilemekte, ancak mutluluk bütünüyle dışa bağlı şartlar üzerine kurulmamaktadır.
Mutluluğun esas olarak bir tavır meselesi olduğunu söyledik bu tavrın içinde en başta, hayat ile ilgili sorumluluğun kendimize ait olduğunu kabullenmek vardır.
? Gerçekten mutlu olmak istiyor muyum? ? garip ama insan öncelikle bu soruyu kendisine dürüst olarak sormalıdır. Mutlu olmak isteyenin, önce kendisiyle dost olması gerekir. Daha doğrusu kendisiyle dost olmayı becermesi gerekir. Bunun içinde kendisiyle barışık olmalıdır.
Kendisiyle barışık olmaya karar veren kişi kendine sıkıntı vermekten eziyet etmekten kaçınmalıdır. Çünkü artık açık seçik bilinmektedir ki, iyi ve olumlu düşünceler beden kimyasını belirli bir yönde, kötü ve olumsuz(kendisine sıkıntı verici) düşünceler bir başka yönde etkilemektedir.
İnsan attığı olumlu adımların bilincinde olmalıdır...bunun için kendinize gurur veren işlerin üzerinde durun, bunları kendi kendinize vurgulayın ve kendinizi ödüllendirin. Kısacası başarınızın tadını çıkartın.
İnsanın kendisine sorması gereken temel soru şu olmalıdır: ? Neden yaptığım işi yaşadığım hayatı sevmiyorum?? bu soru daha doğru biçimde şöyle de sorulabilir ?neden seveceğim işi yapmıyorum? Seveceğim hayatı yaşamıyorum?
Hiç şüphesiz bunlar söylenmesi kolay,yapılması zor işlerdir.öncelikle kişinin kendisini ve sınırlarını doğru olarak tanıması ve bunlara uygun idealler benimsemesi gerekmektedir.Daha sonrada değişecek şartlara gösterilebilecek uyum önemli bir adımdır.
SON SÖZ
Stresi ortadan kaldırabilmek için, stres nedenleri arasından istediğinizi seçin ve ayrıntılı bir eylem planı hazırlayın. Ayrıca bir çok stres nedeniyle birden uğraşmaya kalkmayın. Başlangıç için birini seçin. Bu konuda biraz gelişme sağlayın, daha sonra bir başkasına geçin. Bazı stres nedenlerinin değişmesi için uzun zamana ihtiyaç olabilir. İşinizi değiştirmek istiyorsanız önce yeni bir eğitimden geçmeniz gerekebilir. Erişebilir hedefler belirlemeyi unutmayın.
Çabalarınızı üzerinde en fazla etkisi olan alanlarda yoğunlaştırın. Kısa dönemli basit konular yerine, sorunun kökeninde yatan nedenlerle ilgilenin
Okunma Sayısı: 0 / Yorum Sayısı: 0
Bu yazıya daha önce yorum yapılmamış ?