Stres / Psikolojik Sorunlar
İngilizlerce stres sözcüğünün genel anlamı , herhangi bir maddenin dayanamayacağı kadar ağır bir baskı altında zorlanmasıdır.20. yüzyılda ,aynı durumun canlılar içinde söz konusu olduğu anlaşılınca bu sözcük tıp diline aktarılmış ve o günden bu yana tıbbın en güncel kavramlarından biri olmuştur.Öyle ki,stres dendiğinde hemen herkesin aklına ,günlük yaşamın aşırı temposu içinde oradan oraya koşuşturan, çok fazla çalışan ve dinlenmeye yeterince zaman ayıramayan insanlarıyla çağımızın yaşam biçimi gelir.Oysa , öneminin yeni yeni kavranmasıyla ve etkisini giderek daha çok hissettirmesine karşılık,stres çağımıza özgü bir oldu değildir.Bundan önceki çağlar da insanlar yoksulluktan , hastalıktan,uzun iş saatlerinde ve ağır çalışma koşullarından bunalıyorlardı.
Tıpta,vücudun doğal dengesini bozan her çeşit dış yada iç etken stres olarak tanımlanır.Fiziksel,kimyasal ve duygusal kökenli bu etkenler arasında ilk akla gelenler hastalık,yaralanma,uykusuzluk,ilaç bağımlılığı,sınav heyecanı,işsizlik,çok fazla çalışmak,kentlerin gürültüsü,arkadaşlar yada bireyler arasındaki tartışma ve kırgınlıklar,sevilen birinin hastalığı yada ölümü.
Vücut,uyum sağlamakta güçlük çektiği bu etkenlerle başa çıkabilmek için özel savunma tepkileri gelişir.Kalp atımlarının ve solunumun hızlanması ,kan akımının karın boşluğundaki organlardan kaslara doğru yönelmesine bağlı olarak gergin olduğumuz zamanlar yaşadığımız ?pır pır etme? duyusu ve kasların gerilerek harekete hazırlanması,bu tepkilerin en bilinen örnekleridir. Sürekli stres altında yaşamak çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilir yada en azından bu sorunların ortaya çıkmasını kolaylaştırır.Nedeni strese bağlanan hastalıklar ve sağlık sorunları arasında en bilinenleri kalp hastalıkları,yüksek kan basıncı,ülser,bağırsak,spazmı ve sindirim bozuklukları ,uykusuzluk,astım ve alerjilerin şiddetlenmesi,cinsel sorunlar,fiziksel çökkünlük ve bitkinlik ile çeşitli ruh hastalıklarıdır.
Uzmanlar stresi incelerken çoğu zaman neden ile sonucu birbirinden ayırtmakta güçlük çekerler.Üstelik her insanın strese dayanma gücü ve tepkileri aynı değildir.Bazıları en ağır baskılar altında bile soğukkanlılığını korur ve hiç yakınmazken,bazıları en küçük bir sorunda paniğe kapılabilir.
Çağdaş dünyada stresten tümüyle kaçınmak hemen hemen olanaksızdır.Ama insan günlük yaşamının akışı içinde sağlığını tehlikeye atan stresleri en aza indirgemeyi öğrenebilir.Eğer stres sürekli olarak sorun olmaya başlarlarsa yapılacak en iyi şey dinlenmeye ve gevşemeye daha çok zaman ayırmak ,spor yada egzersiz yaparak vücudu dinç tutmak ve aileden biriyle,bir dostla yada bir doktorla konuşarak sorunları bölüşmektir.
STRES KAYNAKLARI
Çalışma hayatı, evlilikte ve kişisel ilişkilerde yaşanan sorunlar, zaman baskısı altında boğulma ve kendisini yetersiz bulmanın stres yaratacak ?iç çatışmalara? neden olduğunu belirten Doktorlar, hayal kırıklığı, beklentiler, trafik ve gürültünün de stres kaynağı oluşturduğuna işaret edildi..
STRES ATMA YÖNTEMLERİ
Dr. Özbek, stresi atmanın en güzel yolunun, ?saatte 6 kilometre hızla yürümek? olduğunu bildirerek, ?Beyin, yürüyüş sırasında endorfin salgısını üreterek, vücudu dinlendiriyor? dedi. Bir diğer stres atma yönteminin de ?pozitif düşünmeyi öğrenmek? olduğunu bildiren Dr. Güngör Özbek, negatif düşüncenin beyini olumsuz yönde etkileyerek stres yarattığını söyledi.
Dr. Özbek, yoga, meditasyon, hipnoz ve gevşeme gibi tekniklerin de stres atma yöntemleri olduğunu kaydetti. Tabiat şartları ve ekonomik koşulların ağırlaşmasına paralel olarak stresin de arttığına dikkati çeken Özbek, yine Amerika'da yapılan bir araştırmanın, doktora gidenlerde sorunlarının yüzde 90'ının strese bağlı olarak geliştiğini ortaya koyduğunu söyledi.
İŞ STRESİ VE BOŞANMA, ERKEKLER İÇİN ÖLDÜRÜCÜ BİR BİLEŞİM
ABD'de yapılan bir araştırmanın bulgularına göre, kronik iş stresi ve boşanma, erkekler için öldürücü bir bileşim olabiliyor.
Pittsburgh Üniversitesi Tıp Fakültesi ve New York-Oswego Devlet Üniversitesi'nden uzmanların 12 bin 366 denek üzerinde 7 yıl yaptığı araştırmada, çalışmanın başında evli olan ve sonunda hala evli kalan erkeklerin boşanmışlara oranla ölüm oranı daha düşük çıktı. Araştırma boyunca, 663'ü kalp hastalıkları olmak üzere 1332 kişi çeşitli nedenlerle öldü. Bunda hem iş stresi hem de boşanmanın etkili olduğunu bulan uzmanlar, boşanmayla sonuçlanmayan devam eden evliliğin iş yaşamında karşılaşılan olumsuzluklara karşı koruyucu etkisi olduğunu düşünüyor. Uzmanlar, iş ve evlilik stresinin aşılmasına yardımcı olacak tavsiyelere kulak verilmesinden yana.
STRES ŞİŞMANLATIYOR
Uzun dönemli stresin şişmanlattığı tesbit edildi.
İsveç'te yapılan bir araştırma, uzun dönemli stresin şişmanlattığını ortaya koydu. Goşenburg kentindeki bir üniversite hastanesinde, orta yaşlı şişman erkekler üzerinde yapılan araştırmaya göre, stres özellikle karın bölgesinde yağlanmaya yol açarak kalp ve şeker hastalıkları riskini artırıyor. Stres altındaki vücudun, şişmanlatan enzimi harekete geçiren bir hormonu aşırı oranda salgıladığı, bu enzimin vücudun diğer bölgelerinden ziyade karın bölgesinde daha kolay toplandığı kaydedildi. Araştırma ekibinin başında bulunan Doktor Şomas Ljung, adrenalini yükselten olumlu stresin vücut için iyi olduğunu, ancak uzun dönemli olumsuz stresin ciddi sağlık sorunlarına neden olabileceğini söyledi.
STRES KALP HASTALIKLARININ ÖLÜM RİSKİNİ ARTIRIYOR.
Florida Üniversitesi uzmanları, stresin kalbe yeterli kan gitmesini engellediğini, bunun da kalp rahatsızlığı olan insanlarda ölüm riskini artırdığını düşünüyor. Daha önceki araştırmalarda, bu durumun kan dolaşımını yavaşlattığı bunun da kalp hastalıklarının şiddetini artırdığı belirlenmişti. Önceki araştırmaların ölüm riski açısından ele alınmamış olduğu kaydedildi.
OKSİJEN İHTİYACINI ARTIRIYOR
Stresin, tansiyonun yükselmesine ve kalp atışlarının hızlanmasına neden olduğu, bunun da vücudun oksijen ihtiyacını artırdığı kaydedildi. Tansiyon yükselmesi ve kalp atışlarındaki artışın, damarların büzülmesine yol açarak kan dolaşımını engellediği biliniyor.
Araştırmada, depresyon ve sinirliliğin hastaların ölüm riskini artırmadığı da belirlendi.
İnsanlarda stresi test etmek için daha ucuz yöntemler bulunması gerektiğine değinen uzmanlar, hangi hastanın akıl sağlığından dolayı stres altında olduğunun saptanmasıyla tedavinin de mümkün olabileceğini açıkladı
Amerikan Kalp Kuruluşu yayın organında yer alan araştırma raporunda, bu tür hastalarda yaşam şeklinin değiştirilmesiyle strese karşı daha farklı durum sergilemelerinin sağlanabileceği belirtildi.
STRESİN KONTROLÜ ŞEKERİ DÜŞÜRÜYOR
Duke Üniversitesi'nde yapılan araştırmalarda, deneklere 5 derste, hastalıkla ilgili 30'ar dakikalık bilgi verildi. Hastalığın yol açtığı göz, böbrek ve sinir hastalıkları ile şeker hastalarının beslenmeleri konusunda bilgilendirilen denekler, adaleleri gevşetici hareketlerin yanı sıra stres önleyen nefes alma tekniği öğrendi. Ayrıca deneklere, stresi azaltan düş kurma tekniği uygulatıldı. Günlük yaşamın yol açtığı stres ve stresin önlenmesi konusunda bilgilendirilen hastalarda, stres önleyici tekniklerinin uygulanmasından bir yıl sonra kandaki glikoz oranının yüzde 1 azaldığı belirlendi.
Araştırmacılar, stresin şeker hastalarında kandaki glikoz oranını artırdığını ve bunun da göz, böbrek ve sinir sisteminde hasar meydana getirdiğini kaydediyor. Stresin şeker hastalarında enerji hareketini doğuran hormonların salgılanmasına yol açtığı, meydana gelen enerji hareketiyle kana daha fazla glikozun karıştığı biliniyor. Stres ayrıca şeker hastalarında sağlıklı beslenmeyi önlediği gibi hastaların egzersiz yapmalarına da mani oluyor. Stres idare tekniği ile azalan kandaki glikoz oranının önemine değinen uzmanlar, şeker hastalarının kullandığı bazı ilaçlarla da kandaki glikozun aynı oranda azaltılabileceğini belirtti. Stres idare teknikleri ile ilgili bilgiler doktorlardan öğrenilebileceği gibi piyasadaki birçok kitaptan da edinilebilir. Araştırmayla ilgili rapor, Chicago merkezli Amerikan sağlık kuruluşu ?American Medical Assocation? yayın organında yer aldı.
KADINLAR STRESLE DAHA RAHAT BAŞA ÇIKIYOR
Almanya'da yapılan bir araştırma, genç kadınların genç erkeklere göre strese karşı daha başarılı olduklarını ortaya koydu. Araştırmacılar, bir grup kolej öğrencisi üzerinde stres sonrası hafıza testi uyguladı. Stres sırasında erkekte kortizol hormonunun yüksek oranda salgılandığını belirten uzmanlar, bunun erkekteki konuşma mekanizmasını etkilediğine ve stres sırasında genç erkeğin, stres içindeki genç kadından daha az kelime üretebildiğini belirledi. Daha önceki araştırmalar ise yaşlı erkeğin strese karşı, yaşlı kadından daha dayanıklı olduğunu ortaya koymuştu.
Genç kadının strese karşı dayanıklılığının, yumurtalık tarafından salgılanan başlıca östrojen hormonu, östradiol sayesinde meydana geldiği kaydedildi. Menopoz sırasında adet dönemi durduğu için östrojen salgılanmasının da azaldığı belirtildi. Yaşlı kadının da bu nedenle strese karşı, yaşlı erkekten daha az başarılı olabildiği kaydediliyor.
Her iki araştırma sonucunun, kadınlık hormonu östradiolun, anti-stres hormonu olarak görev yaptığını gösterdiği belirlendi. Uzmanlar, östrojen hormonu tedavisinin, stres içindeki kadınlarda etkili olabileceğini savunuyor. San Diego'da yapılan ?Society of Neurosciences? genel kurulunda açıklanan araştırma raporunun, ilk kez, kadın ve erkeğin strese karşı dayanıklılığını açıkça ortaya koyduğu kaydedildi.
Okunma Sayısı: 0 / Yorum Sayısı: 0
Bu yazıya daha önce yorum yapılmamış ?