Kendi kusurlarını affetmeyen adamın bütün kusurları affedilebilir.
Ara

İnsanı Tanıma / Psikolojik Sorunlar

İnsanı Tanıma

İNSAN NEDİR?
Sözlerime Alexis Earnel'in, insanla ilgili şu tespitiyle başlamak yerinde olur. ?insan önce kendini tanımalı ve kendisini bir kitap gibi okumalıdır. Kendisini okumayan insan, kainatın en ince sırlarını bilse de yine cahil kalır.? Değerli alimlerde öyle demişler ?ey kendini insan zanneden insan kendini oku...? diye başlayan çok güzel bir sözü vardır.

?Başarı için yola çıkan ve hayatını başarılarla doldurmak isteyen insan kendisini tanıma konusunda ne kadar başarılı olmuştur??

? Çevresinin ve kainatın en ince ayrıntılarıyla ilgilenen insan acaba kendi ayrıntısı ve sırlarıyla ne kadar ilgilenmektedir??

? Göklerin keşfi ve denizlerin derinlikleri için bir ömür harcayan insanoğlu, kendisini keşfetmede, kendisini tanımada ve kendi dünyasının derinliklerine inmede ne kadar çaba harcamaktadır.?

Bir başka ifadeyle; önemli işler başarmak, büyük hedeflere koşmak, birçok keşif ve sırlara ulaşmak için çırpınan insan; kendisini ne kadar tanımakta taşıdığı değerlerin, sırların ve emanetin ne kadar farkına varmaktadır?

Belki günde, dünyanın ve kainatın sırlarıyla ilgili Bunlar nedir? Nasıl olmuştur? Neye yaramaktadır? Yapan kimdir? Gibi onlarca kez sorduğu merak dolu sorular; acaba kaç kez kendisine yöneltip; ben kimim? Nereden geldim? Nereye gidiyorsun? Gayem nedir? Beni gönderen kimdir? Diye sormuştur.

?insan öncelikle kendisini tanıması, kendisini sorgulaması ve kendisiyle ilgili bilinmezlerin peşinde olması kadar doğal bir şey var mı? Bu, insan olmanın ilk şartıdır.

?insan mahiyeti, sırları vazifesi, neci ve kim olduğu şeklindeki soruları düşünen beyinleri sürekli meşgul etmiştir. Ancak kendi akıl ölçüleriyle bu sırları ve bilinmezleri çözmek isteyen birçok insan da yalın ve isabetsiz tespitlerde bulunmuşlardır.

?Bunlardan bazıları insanı ekonomik bir varlık ve madde yığınından ibaret zannetmişlerdir. Bazıları da insan düşünen bir hayvan demiştir. Bazı bilim adamları da insan tapılacak ulu varlık, olarak vasıflandırırken, bazıları ise ??insanın hiç olduğu yorumunu yapmışlardır. Bunlar arasında insanın meçhul olduğuna karar verenlerde yer almıştır. İnsanın tam anlamı ile ifade edebilmesi için, maddi ve manevi olarak bütün yönleri ile ele alınıp değerlendirilmesi lazımdır.

Fen bilimleri açısından insan canlıların en mükemmelidir. Hayret verici bir düzen payının uyum ve planlama içindedir.

İnsan bir tek hücreden yaratılmıştır. ?zigot? denilen gözle görülmeyen ancak yüzlerce defa büyütülerek görülen bu hücre; kendinden binlerce ve trilyonlarca büyük bir konuma gelerek hayat için gerekli olan her türlü cihazla donatılıp dünyaya bir insan olarak gönderilmektedir.

İnsan, çok zaman kıymetini takdir edemediği harika bir vücudu, eşsiz bir sanat eserini ve antika bir şahaser taşımaktadır. Öyle ki, bir tek hücreyi bile yapmaktan aciz olan insan, akılları hayretle bırakan sayısız hücrelerin mükemmel işbirliği ve uyumu ile hayatını sürdürmektedir.

Bu hücrenin yani ceninin zamanla insan vücuduna dönüşmesi, her hücrenin belirlenen hedefe ulaşması ve hiçbir hücrenin görevini aksatmadan yüz binlerce görevi bir anda yapması, insan aklını tam anlamıyla şaşırtmaktadır.

?Hepsi aynı hücreden meydana gelen dokular; gittikleri yerlerde gören, duyan, tat alan, hisseden hücreler haline gelmekte, mide bağırsak ve karaciğerde modern bir laboratuar gibi çalışmaktadır.

İnsanın iç ve dış organları;birbirlerini koruyan , kollayan, yardımcı olan ve harika bir alışveriş sistemi üzerine kurulmuştur. İnsan vücuduna baktığımızda hiçbir organın fazlalığı görülmediği gibi, eksik bir organa da rastlanmaz öyle ki insan en seri, en çabuk ve en verimli sonuç olacak bir planlamaya göre düzenlenmiştir

Dışarıdan alınan besinlerin yenilmesi, sindirilmesi, emilmesi ve artıkların dışarıda atılması harika bir çalışmayla yürütülür ve sonuçlanır. Bu konuyu gözleyen bilim adamları şaşırmaktan kendini alamamışlar.

İnsan beyninde 10 milyar karar merkezi vardır. Bu merkezlerinde her birinde sayıları 200'e varan sinapslar mevcuttur ve sinapslardan her an yüzlerce olay cereyan eder. Ayrıca her bir sinaps, diğer milyonlarca sinapstan haberdar olarak ve birbirini karşılıklı kontrol ederek çalışır, işte beyniniz, sinirleriniz böylesine göz kamaştırıcı harikalar ülkesidir.

2- İNSAN VE DÜŞÜNMEK
Bir insan öncelikle şunu kavramalı; ben kimim, beni kim yaşatıyor? Beni kim götürecek? Bu sorulara cevap verilmelidir. Hayatiyeti cevap verebilmelidir. İnsanla hayvan arasındaki farkı belirginleşmelidir. Hayatiyeti kaydeden düşünce, insanı yetiştirmeli. İnsan düşünmeli düşünmeyen insan hiç yaşamasın daha iyi.

Ama düşünmek için insanın bilgi sahibi olması gerek. Bilgisiz insanlar ne düşünce, ne de eleştiri adamı olabilirler. Onlar olsa olsa sürüler halinde güdülenenler olurlar.

Kitap okumayan, okuyup da düşünmeyen insan kendisinin niçin okuduğunu bilmiyor demektir. Bizlere okuyup anlamayı kendisinin niçin okuduğunu nasip et.

Hiç düşündük mü? Geceleri aç yatanları, kuru ekmek yiyip uzananları onlarla olmak, onlarla aç gezmekten hoşlandık mı?

Dertlerin dinlediği hastaların tedavi edildiği, aşıkların serbestçe ifade edildiği bir belde var mı? Dostlar düşünmek hastalığına kapılan insanların şifa bulabilmesi ancak düşünmekle olabilir. İradelerin rehavetten, bedenlerin fazla yemek yemekten kurtulduğu bir yaşam gerekir.

Düşünmek gerekçedir., ihtiyaçtır, madendir. Düşünmek madenini de işlemeye çalışan insanlara deli diye biliyor, toplum dışına itiyorlar, fıtratını, hilkatını ve hayatını düşünmeyen neye yarar?

3-İNSAN VE HAYAT
İnsanın ömrü kısa; bu kısa ömrün mutlu anları ise son derece az. Bütün çabamız birkaç yılı problemsiz geçirmek için. Hoş bunu bile başardığımız pek söylenemez
Teknoloji bir dizi imkan getirdi insanlığa. Öyleyse hızlı bir gelişme
temposu ki, insanın hayali bile zor ulaşıyor. Yeni icad edilen bir teknoloji yeni teknoloji harikalarını büyük bir hızla terkip ediyor ve çabucak eskiyor.
İnsan huzur arıyor. Para insanın sadece ihtiyaçlarını karşılıyor. Huzur vermiyor.saadet getirmiyor.
Hayatla her şey kıymet kazanır. Hayatı olmayan bir şeyin değeri yoktur. Dünyaya ilk gözümüzü açtığımızda rolümüzü oynamaya çalışıyoruz. Çocuklar oyun oynuyor; bebekler ağlıyor; büyükler kendi meşguliyeti içinde hayatını değerlendiriyor. Hayatımızın en önemli olan tarafı fani hayattan ziyade baki hayata talip olmamıştır. İnsanda bu hayatın parçasıdır.
İnsanoğlu hareketleri, davranışları, yaşayışları bir örnek olması gerekir. Hayatta her şey olumsuz gitse... hayat bir diken tarlasına dönüşse de sizin açınızdan tüm renkleri solar gibi olsa, yine de hayata küsmeyin gülümseyin
Çünkü diken tarlasında bile gülü arayan adam olmak büyük maharettir. Gül bir taraftan resuli Alişan Efendimizi simgelerken öbür taraftan kanaattaki öbür güzellikleri simgeler.
İnsan üzerine aldığı rolü üstlendikten sonra maraton koşusuna başlıyor. Bu koşuda iyi bir derece yapmak için hayatın içinde kaybolup gidiyor. Buna göre kendi yaşayış tarzını belirlemeye çalışıyor. Bilinmezler ülkesinde sürekli bir adım atmaya çalışıyor. Kendi yolculuğunun aslı da bu. Şeytani fırtınalardan, kasırgalardan, nefsi çöllerden, bataklıklardan kurtularak rüyalarımızın ülkesi kalbin ve ruhun derece hayatı şeklinde dile getirilen o beldeye ulaşma gayreti içinde oluyor. Verilen imkanlar ölçüsünde insanlığın mutluluğu adına çalışmak ve ötede bahara uyananlarla beraber olmak için önce benliğindeki kişi açma, nefsinizdeki dağı-tepeyi geçme cehdi olması gerekir.
Hayat, bir adımı atarsan gerisi hemen olaylar mukabilinde devam eden sırlı dünyadır. İnsanlar sırlı dünyanın içerisinde her gün bir adım atar. Bir gün elbet adımı dünyaya değil diğer aleme atacak. Adımı diğer aleme attığında artık sadece iyilik ve kötülükleri terziciye konacak ona göre hüküm verilecek bahara yolculuk kolay değil.

İNSAN SÜRESİ
?Medine devrinde nazil olmuştu, 31.ayet?
1- Gerçekten insan üzerine, o uzun devirden öyle bir zaman geçti ki (o henüz) anılan bir şey değildir.
2- Muhakkak ki biz insanı karşılık bir nütfeden yarattık; onu imtihan ediyoruz. Onun için kendisini işitici ve görücü kıldık
3- Şüphe yok ki biz , onu o doğru yola hidayet ettik; artık ister şükredici mümin olsun, ister (kafir)
4- Muhakkak ki biz kafirler için zincirler demir halkalar ve alevli bir ateş hazırladık!
5- Şüphesiz ki ebrar (samimane ibaret eden içi dışı bir olan iyi kişiler, katkısı kafur olan (Cennet şarabı dolu) bir kadehten içerler.
6- (bu kafur) bir pınardır ki Allah'ın kulları ondan içer, onu istedikleri yerde kolayca akıttıkça akıtırlar.
7- (Çünkü onlar, dünyada iken) adaklarını yerine getirirler ve şerri yaygın olan bir günden kıyamet gününden korkarlardı.
8- Ona olan arzularına ve kendi ihtiyaçlarına rağmen yoksula yetime ve esire yemek yedirirlerdi.
9- ?sizi ancak Allah rızası için yediriyoruz; sizden ne bir ücret ne de bir teşekkür bekliyoruz; çünkü biz kaşları çatık asık suratlı bir günde rabbimizden korkarız!
10- Allahda onları o günün şerrinden korudu ve onlara bir güzellik ve parlaklık hem gönüllerinde bir sevinç verdi.
11- Sabrettiklerinden dolayı onları mükafatı ise girecekleri cennet ve ipektir.
12- Orada tahtlar üzerinde oturup yaşlanan kimseler olarak orada nebir güneş ne de bir zemherir görürler.
13- Cennet ağaçlarının gölgeleri üzerlerine yakındır, meyveleri de iyice sarkıltılmıştır.
14- Etraflarında gümüşten billur gibi olmuş kaplar ve bardaklar dolaştırılır.
15- Gümüşten billurlar ki onları belli şekillere göre cennet ehli kendileri takdir etmiştir.
16- Orada katkısı zenafil olan cennet şarabı dolu bir kadehten de içirilirler.
17- Bu zenafil orada bir pınardır ki selsebil diye isimlendirilir.
18- Aynı çocukluk halleri üzere ebediliğe erdirilmiş çocuklar ve genç hizmetçiler de etraflarında dolaşırlar. Onları gördüğün zaman kendilerini saçılmış inci sanırlar.
19- Orada nereyi görsen tarifi mümkün olmayan bir nimet ve büyük bir mülk görürsün
20- Üzerlerinde ince ve kalın ipekten yeşil elbiseler vardır. Gümüş bilezikler takınmışlardır. Ve rabları onlara tertemiz bir içecek cennet şarabı içirmiştir.
21- Onlara şöyle denir; işte bu nimetler sizin için bir mükafattır; ve çalışmanız karşılığını bulmuştur.
22- Rabbim ya Muhammed! Şüphesiz ki Kur'an-ı sana hikmetli bir şekilde kısım kısım indirdik!
23- O halde rabbinin hükmüne sabret ve onlardan hiçbir günahlara veya aşılı kafire itaat etme!
24- Sabah akşam rabbinin ismini zikret
25- Gecenin bir kısmında da o'na secde et ve gecenin uzun bir bölümünde o'nu tesbit et
26- Şüphe yok ki şunlar acil olanı seviyorlar da önlerindeki ağır bir günü bırakıyorlar.
27- Onları biz yarattık ve mafsallarını sımsıkı bağladık. İstediğimiz zamanda yerlerine benzerlerini getiririz.
28- Şüphesiz ki bu bir nasihattır. Artık isteyen rabbine doğru bir yol tutar.
29- Bununla beraber, allah dilemedikçe isteyemezsiniz. Muhakkak ki Allah alimdir, hakimdir.
30- O dilediği kimseyi rahmetine dahil eder. Zalimlere gelince onlar için çok elemli bir azab hazırlanmıştır.
İnsan süresi insanoğlunu anlatmaktadır. İnsanın nasıl olduğunu anlattığı
İçin insandan bahsettiği için mealini de ödevime yazmak istedim

4-İNSAN KOMPLEKSİ
Gerçek bir evren bilmecesi olan insanın bilinmezliği farklı unsurları temsil etmesindendir.
İnsan; Beden-Ruh-Nefs- gönül dörtlüsünün sentezinden kuruludur.
İlk unsur madde, diğerleri madde ötesidir.
Akılda kelüma san'attan zevke ve aşktan kahramanlığa kadar sonsuz yetenekleri bu karmaşık, sentezin ustaca yansımasındandır.
Bütün bu yüceliklerin en üstünde; Allah'ı bilmesi ve bulması düşününce onu sadece hücre yığınından ibaret saymak gülünçtür.
Tarih boyunca düşünen kafalarda daima aynı sorular dolaşıp durmuştur:
Ben kimim?
Hayat perdesine düşen geçiçi bir gölge mi?
Yoksa rüyalarında dünyayı yaşayan bir edebiyat yolcusu mu?
Evet. Evren ve insan kim?
Neyin nesi?
Sonlu bir madde mi?
İhtirasları kavgalar, çarpık doktrinler günümüz dünyasını öyle karatmıştır ki, evrenin harika varlığı olan insanı bilenler azalmış, çoğu sonlu bir sanmış.
İnsan varlığını zevkle takip edebilmek, ilahi inanan ışığında kutsal bir tutkudur.
BİZİM DÜŞÜNCELERİMİZ:
İnsanoğlu çok değişik bir varlık canlıdır. İç dünyasındaki olaylar ruh dünyasında yapılanmaya başlar. Bazen güleç, bazen somutken olur. Bazen çok iyi bazen çok kötü olur.
Bir kitap okumuştum. O kitapta bir adama ne söyleseler hep evet diyor. Ben yaptım. Amerika'da bir adam öldürülse ben yaptım diyor. Nedeni köydeki halk şalvarının içine kedi koyuyor kedi de o adamın ayıp yerlerini tırmanıyor. O olaydan sonra Amerika'da bir adam öldürülse ben yaptım diyor. Biz de kendi kendimize iyilik yada kötülük yapıyoruz.
Hiçbir kural tanımıyor sıra dışı bir hayat yaşamaya çalışıyoruz. İnsan; daima doğruyu, güzelliği ve hakkı arama özlemi içindedir. İnsan toplumsal bir varlıktır. Birlikte yaşama, birlikte paylaşma yardımlaşma ve dayanışmaya muhtaçtır. İnsandaki bu duyguların pekişmesi lazımdır. Çünkü huzurlu toplumlar, iyi eğitilmiş ve toplum kurallarına uyan insanlardan oluşur. İnsan toplum normlarına, inançlarına, ahlak yasalarına ve yaşama biçimine ne kadar iyi entegre olursa o kadar hem kendini hem de toplumu mutlu eder. Tabii ki bütün bunlar insanın kendini tanıması bilmesi geldiği ve gideceği yerin hesabı ve muhakemesi içinde olmaları ile mümkündür.
İnsan doğumundan ölümüne kadar, bedensel zihinsel duygusal ve sosyal bir gelişme içindedir. İnsan değişik şartlarda farklı davranışlar gösteren bir canlıdır. Maddi ve manevi yaşantısı şuuru şuur altı dünyası vardır.
İnsanın taşıdığı emeller, arzular , beklentiler ve istekler dünyaya sığmayacak kadar geniştir. Çünkü insan tek zaman boyutunda yaşayamaz. Geçmiş ve geleceğe doğru bir zaman seyri içinde yaşar. Bu nedenle insanın davranışları geçmişini şimdiki durumunu ve gelecek hakkında planlarını ve ümitlerini yansıtır. İnsan maddeden manaya büyük küçük her şeyi görmek bilmek ve yaşamak ister. Bu anlamda çok zaman ona dünya dar gelir. Bunun için , insan küçük bir kainat da büyük bir insan olarak görülmüştür.
İnsanın psikolojik dünyası islah edildiğinde bütün insanların hayranlıkla izleyeceği örnek bir hayat anlayışı sergileyecek yetenektedir. Zararlı yönlendirmeler yapıldığında ise canavar hayvanları bile ürküten bir tahribat içinde bulunabilmektedir. Bunun için insanın insan olabilmesine yönelik çalışmalar yapılmalıdır. Bu da ancak insanı yaratanın mesajı ile baş başa bırakmakla mümkündür.
Kainatın sırlarını keşfetmek için hayatını tüketen insan, kendi sırlarını kendi iç dünyasını ve kendi ölümünü aydınlatmalı, kendini tanımalı vazifesini bilmeli taşıdığı değerlerin ve yüklendiği emanetin farkında olmalıdır. Nereye gittiğimizin farkında olarak yaşamalıyız.
İnsan çok farklı bir canlı. Bir gün var, bir gün yok. Bir gün camın kenarından yağmurun yağışını seyrediyordum. Ertesi gün güneşin doğuşunu yarın ise karın yağışını izleyeceğim. Bir gün bensiz yağmur yağacak.oturduğum sıraya başkası oturacak. Belki bir gün kalbimin saati duracak. o'nun için insan ?insan? gibi yaşamalı ve gereğini yerine getirmeli inandığını savunmaktan ve yaşamaktan çekinmeyen dürüst bir şahsiyet olmalı. Eğer olumsuz yaşam tarzını benimsemiş ise değiştirmeli. Bir insanı değiştiren, bir toplumu değiştiren, bir insanı ve toplumu içinde bulunduğu kötü ve olumsuz şartlardan kurtaran , önce kendi inancı, sarsılmaz kararlılığı, hakikate ayarlı cehdi, ödünsüz davranışı ve Hak'ın koyduğu şaşmaz ölçüleri bilmesidir. İnsan gökyüzünün sevincidirler. Yeryüzünün de sevincidirler. Kimliğini belirleyen ancak insanım diye yaşayandır. Kimliğin bilincindedir insan.
İnsan nasıl birisi olacağını kendi dünyasında biçimlendirir. Ona göre hareket etmeye başlar. Doğallığı kendi içindeki yapıyı biçimlendiriyor. İnsan olarak insan, inanan insan artı değer, ameli ve takvası. Bu üç öğe insanın hangi grupta olduğunu gösterecektir.
Halit Bin Velit'in hayatında hiç yenilgi tatmamış orduları zaferden zafere götüren, ölürken miras bırakabildiği sadece kılıcı vardı. Hz Abbas ondan, ondan geride kalanları söylerken böyle der. Bir gün bir sahabe, Allah Resulünün huzuruna gelerek cahiliyeye ait bir canavarlığı şöyle dile getirmiştir: ?ya Resulullah! Biz cahiliye devrinde kız çocuklarımızı diri diri gömerdik. Benimde bir kız çocuğum vardı. Annesine bunu giydir, dayısına götüreceğim dedim. (kadın bunun ne demek olduğunu bilirdi. Ciğer paresi, evladı biraz sonra kuyuya atılacak ve orada çırpına çırpına can verecektir) elinden tutup daha önceden kazdığım kuyuya bakayım derken sırtına tekme vurdum tutundu. Bir taraftan çırpınıyor, diğer taraftan da; babacığım üzerin taşlandı deyip elbisemi silmeye çalışıyordu. Buna rağmen bir tekme daha vurdum ve onu diri diri toprağa gömdüm. İnsan insan olabilmesi için inandığı değerleri yaşamalıdır. O sahabe gerçekleri yaşı ilerlediğinde anlayınca çok pişman, ızdırap çekti çocuğuna böyle yaptığı için.
Örnek bir hayatı olmalı insanın öldüğünde iz kalabilmesi için içlik deryasında yüzmemeli zorluklar deryasında yüzmeli. Kolay! Seçen hep başarısız olmuştur. Ümitsiz olmuştur.
İnsanı ?insan? olmaya davet ediyorum. Kendisini tanımaya, örnek bir hayat yaşamaya çağırıyorum.

Okunma Sayısı: 0  / Yorum Sayısı: 0
Bu yazıya daha önce yorum yapılmamış ?
Yorum
Üye olmak için tıklayınız...