Gelişmeye odaklanmak bir yerde fayda sağlarken bir diğer yandan da sürekli yetersizlik hissini yüzümüze vuruyor. Kişisel gelişim furyasının bu kadar başarılı olmasının altında yatan sebep de budur.
Yetersizlik hissi baş gösterdiğinde şunu düşünün: eskiden başarı
elde etmiş kişiler bir çok stratejiyi araştırma raporları okuyarak geliştirmediler. Düşündüler, yarattılar, denediler. Bazen kazandılar, bazen kaybettiler.
Örneğin, iş yaşantınızda başarılı olmak istiyorsanız, Malazgirt Savaşında kullanılan “Hilal Taktiğine” bir kulak verin. Burada askeri stratejinin nasıl olduğundan bahsedecek değilim: bu teknikten yola çıkarak başarılı bir iletişim stratejisinin nasıl olabileceği üzerinde duracağım.
Hilal taktiğini çalışma ortamında nasıl kullanabiliriz?
Hilal taktiği, Alparsalan’ın ordularının düşmanı bir hilal şeklinde hareket ederek pusuya düşürmesi anlamına geliyor. Yani, askerler hucüma geçtiğinde önce ortadan sonra sağdan ve soldan hareket ederek ilerleniyor. Kuşatma sırasında hilal şeklinden düşmanı kıstıracak “yuvarlak” şekle hiç geçilmiyor. Askerler düşmanı ortaya alıp yuvarlağa almıyorlar kapıyı aralık bırakıyorlar. Bu taktik, düşmana sürekli kaçabileceği bir kapı bırakıyor. Böylece düşmana tek bir kaçış yönü bırakırken, kafalarını da psikolojik olarak karıştırmış oluyor. Kaçsam mı yoksa savaşmaya devam mı etsem düşüncesi onları affallatıyor. Bu sürede Alparslan’da ileri doğru tüm güç hareket edebiliyor.
Iletişim kurarken eğer karşınızda ki kişiyi köşeye sıkıştırırsanız, yani yuvarlak içine alırsanız, konuştuğunuz kişinin size köpürmesini engelleyemezsiniz. Geri bildirim verirken, bir proje konusunda ikna etmeye çalışırken “hilal taktiğini” uygularsanız, yani kişinin kendini savunmasına izin verecek şekilde yaklaşırsanız, size hamlesi her zaman daha yumuşak olur.
Güvenlik duygumuzu kaybettiğimizde ve tehdit hissettiğimiz zamanlarda zıvanadan çıkarız. Hepimiz. Bu yüzden Alparslan düşmanı hilal değilde yuvarlak içine alsaydı, karşı karşıya kalacakları durum “kaybedecek başka hiç birşeyim yok” düşüncesiyle hareket eden bir dolu zıvanadan çıkmış askerle savaşmak olacaktı. Oysa, Alparslan hilal şeklinde saldırarak, düşmana “hala bir ümidim var, kaçabilirim” duygusunu ve düşüncesini hissettirdiğinden, düşmanın konsantrasyonu da bozulmuş oldu. Böylece durumu yöneten güçlü taraf Alparslan oldu. Askerler düşmanı yuvarlak içine alıp, hareket alanını tamamen de kapatabilirdi elbette. Bu taktiğin sonucu da başarıyla bitebilirdi, ama çok daha fazla kan dökülerek ve çok daha fazla adamını kaybederek. Güvenliğimiz sarsıldığında güveni geri kazanmak için içgüdüsel olarak elimizden ne gelirse yaparız.
Düşünün. Hayatımız ümitler üzerine kurulur. Umudumuz olduğunda yarına uyanacak gücümüz olur. Iletişimde karşı tarafa ümit verdiğiniz sürece, sohbete devam edersiniz. Karşı tarafın tamamen kaybettiğini hissettirdiğiniz durumlarda bir sonra ki hamleleri daha sert olur.
Hilal taktiğini çalışma arkadaşlarınızla konuşurken hatırlayın. Onlara geribildirim vermek istediğinizde aklınıza getirin. Hareket planları hazırlarken, strateji geliştirirken yanınızda tutun. Yeni bir girişimde bulunduğunuzda planınıza entegre edin. Faydasını göreceksiniz.
Fatmanur Erdoğan