Bütün insanlar üç sınıfa ayrılmıştır: Hareket ettirilemeyenler, hareket ettirilebilenler ve hareket edenler.
Ara

İnsan Psikolojisinde Değişim ve Yenileşmenin Yeri / Psikolojik Sorunlar

İnsan Psikolojisinde Değişim ve Yenileşmenin Yeri

İnsan değişebilir mi?
Daha önce farklı düşünen,yaşayan ve inanan bir insanın değişip ,yenileşmesi mümkün müdür?
Rahmetli Turgut Özal'ın dört eğilimi aynı çatı altına alması , doğu blokunun dağılması ile insanlarda arayışlar başladı. Farklı, yeni bir şeyler arandı. Değişen, dönüşen insanlara kimileri "dönek", "liboş" sıfatları taktı. Şimdilerde ise sayın Erdoğan ın "yenilikçi" hareketi ve AK Parti nedeniyle değişim ve yenileşme tekrar gündemimize girmiş oldu.
Tekrar baştaki sorumuza: "insan değişebilir mi?" ye dönelim.
Değişim duygusal,düşünsel ve davranışsal olabilir mi?.İnsanın değişebilmesi için değişime ihtiyaç duymalıdır.Karl Marx'ın "Evrende Değişmeyen Tek Şey Değişimdir" sözü büyük bir gerçeğin ifadesidir.Değişim; Evrende ve onun küçültülmüş bir misali olan insanın doğasında vardır."Ben değişmem,ben buyum,ben dönek değilim, insan yedisinde neyse yetmişinde de odur,kırk yıl önce ne idiysem kırk yıl sonrada aynı kalacam" lafları doğanın gerçekleriyle çelişmektedir.
Değişimi istemek bir güven ve inanç ister.Riskleri göze alma cesareti ve yürek ister. Çünkü insanın yapısı değişime açık olmakla beraber; alışık olduğu ve çok çaba sarf etmeden ,rutin olarak yaptığı şeylerin elden gitmesi kaygı ve korku doğurur.Yaşam pratiğimizde fazla düşünmeden ,emek vermeden yaptığımız binlerce eylem vardır.Beynimiz bunları öğrenmiş ve otomatiğe bağlamıştır.Değişim ve yenilik arayışları dönen bu çarka bir nevi "çomak sokmaktır". Organizma mevcut bütünlüğünü korumak için direnç gösterir. Değişimin önünü kesmek ister.Statükonun devamı onun işini kolaylaştırmakta ve fazla enerji sarf etmemektedir.
İnsan kişiliğinin iskeleti yedi yaşına kadar şekillenir. Bir binanın kaba inşaatı gibi düşünelim.İç dekorasyon ve dış cephe dizaynları her zaman değişiklik yapmaya müsaittir. Böyle olmasaydı insanlık başlangıçtaki seviyesinde kalır ve ilkel şartlarda yaşamaya devam ederdik Anne -babadan gelen kromozomlar kişiliğin alt yapısını şekillendirir. Kişinin yetiştiği ortam, aldığı eğitim,bulunduğu çevre ve aldığı görsel,işitsel ve diğer uyarılar kişiliğin şekillenmesine katkıda bulunur. Çevresel ;sosyal,ekonomik,psikolojik,politik ve başka alanlardaki değişikliklerin insanı etkilememesi mümkün değildir.Uyarıların şiddeti ve süresine göre düşünce,duygu ve davranışlarımızda da değişiklikler olur.
Değişimin sağlıklı olabilmesi için; kişinin kendisine olan güveninin tam olması ve yeniliklere açık olması gerekir.Güvensiz kişilikler yeni şeyler karşısında dağılıp gitme korkusuyla değişime kapalıdırlar. Değişimin ne kadar "kötü" olduğunu veya değişenlerin "samimi" olmadıklarını söyleyerek savunma mekanizmalarını işletirler.Kişilerin geçmişte söyledikleri ve yaptıklarını ortaya koyup onları yargılamaya başlarlar.Kişiler geçmişlerinde elbette ki hatalar yapabilirler.İnsan melek de değildir,şeytanda değildir. Her ikisinden de özellikler taşıyabilir. O insanı değerlendirirken" o" parçasıyla değil bütünüyle değerlendirmek gerekir. Hep aynı düşünceleri savunmak, aynı davranışta bulunmak, aynı şekilde giyinmek bir erdem değildir.Yaşam renklerle doludur.Farklı frekansları da görmek gerekir.Kişinin değişimi isteyerek ve hazmederek gerçekleştirdiğinin ölçüsü ne olabilir? İnsanların düşüncelerini ve kalbinden geçenleri okuyamayacağımıza göre , dışa vuran davranışlarına bakacağız. Hukuk da bunu gerektirmez mi? Bir insan içinden hırsızlık yapmak,adam öldürmek fiilini geçirebilir ,ama hukuk "kalbe bakmaz ele bakar" .Kişi bunu akt haline getirirse yargılanmayı hakkeder. Hani, Ramazan ayında Bektaşiyi alkolle yakalamışlar,"bu ne mendeburluk bu mubarek ayda alkol içeceksin ha! Atın bunu içeri " demişler.Bektaşi de altta kalır mı "sende de zina aleti var.Sende zina yapabilirsin " demiş. Bu misalde olduğu gibi insanları değerlendirirken gerçeği ve insafı elden bırakmamak gerekir.Ortaya koyduklarına bakıp öyle değerlendirmeli...
Diğer yandan insanın ve insanlığın gelişebilmesi ve mutluluğun yakalanabilmesi için sürekli yeniliklere, farklılıklara ihtiyaç vardır.İnsanın duygularına,dürtülerine ve düşüncelerine sınır konulmamıştır.Hayel alemi çok geniştir.İnsan beyninin çok azını kullanabilmektedir. Birde düşünceye,özgürlüklere,değişime sınır koyarsak vay halimize!

Okunma Sayısı: 0  / Yorum Sayısı: 0
Bu yazıya daha önce yorum yapılmamış ?
Yorum
Üye olmak için tıklayınız...