• Anasayfa
• Hakkımızda
• Danışmanlıklarımız
  • Bireysel Danışmanlıklarımız
  • Kurumsal Danışmanlıklarımız
• Eğitimlerimiz
  • Bireysel Eğitimlerimiz
  • Kurumsal Eğitimlerimiz
• İletişim

Beşiktaş'ta, üst geçitin altında taksi bekliyorum. Az sonra önümde Fiat marka, sarı bir otomobil duruyor. Arka koltuğa geçip oturuyorum. Koltuklar siyah deri, torpidoda dünya ülkelerinin bayrak rozetlerinden müteşekkil bir koleksiyon, viteste sedef süsü verilmiş bir "tutangaç." Janjanlı bir yer yani...

Şoför de 30'lu yaşlarını ortalamış, küfür dağarcığı hayli zengin, sinirli bir arkadaş. Genç kızlar, orta yaşlı bakımlı kadınlar, pahalı otomobili olan genç erkekler için farklı küfürleri var. Pek hoş bir yolculuk değil yani ama yol kısa, İstanbul'da yaşıyoruz işte sesim çıkmıyor.

Bu lavuklardan birini sakat bırakacağım

Ama sonra birden tam Gümüşsuyu'na gelirken caddenin karşısına geçmek isteyen bir adamla karşılaşıyoruz. Daha doğrusu adamla arabanın ön kaportası burun buruna geliyor. Ve dehşetle fark ediyorum ki şoför birden caddeye fırlayan, sonra da taksiden korkup geri çekilen adamı ezmek istiyor. Adam kaldırıma doğru kaçtıkça direksiyonu üzerine doğru kırıyor ve o arada psikopat bir gülüşle beslenmiş bir sesle "Bir gün bu lavuklardan birini sakat bırakacağım" diyor.

Durum, elbette gözümü korkutuyor. Ama pek şaşırmıyorum da. Çünkü gaddar şoförünkine benzer "normaldışı" davranışlarla artık o kadar sık karşılaşıyorum ki her yeni tecrübe ne kadar hasta olduğumuzu anlamak için yeni bir veri oluşturuyor. Yani, belki şimdi gıcık olarak okuduğunuz o şoför de bizden, içimizden biri sadece.

Aslında insan davranışları hayatımıza büyük ölçüde yön vermesine, bütün yapıp etmelerimizi belirlemesine rağmen, ruh sağlığımız hep göz ardı ettiğimiz bir mesele. Ve buna bağlı olarak psikoloji de tabii. Mesela, şimdi Allah esirgesin, bir anksiyete yakamıza yapışsa, bir duygudurum bozukluğumuz olsa, tavuk ayağından, UFO'dan ölecek kadar korksak Türkiye'de şöyle doğru dürüst okuyacağımız bir kitap yok. Akademik olanlar da boyumuzu aşıyor biraz.

Sizin anksiyeteniz nasıl bir şey
Belki tam da bu noktada Engin Geçtan'ı anmanın tam sırası. Meraklı okur, Geçtan'ı psikiyatri ile profesyonel olarak olarak ilgilenmeyen ama merak eden okurlar için yazdığı popüler psikiyatri kitaplarıyla ve ardından gelen edebiyat çalışmalarıyla tanıyor. Ama belki Geçtan'ın bugüne kadar en çok ilgi gören kitabı ilk baskısını 1975 yılında yaptığı ve yaklaşık 30 yıldır yeni eklemeler ve düzenlemelerle yayımladığı "Psikodinamik Psikiyatri ve Normaldışı Davranışlar" adlı kitabı.

"Psikodinamik Psikiyatri", psikolojinin temel kavramlarından klasik psikanalize, ego psikolojisinden ruhsal bozukluklara kadar birçok konuyu gündelik dilin sınırları içinde anlatan bir başucu kitabı. Ama bence onu asıl önemli kılan normalliğin ne olduğundan ya da "normal" diye bir şey olabir mi? sorusundan yola çıkarak yaptığı tespitlerle bizi aslında hiç kimsenin tam olarak sağlıklı olamayacağına inandırması.

Eh, sonunda insanız ve ruh da örselenen bir şey sonunda...

Mesela siz, Mozart'ın Requiem'i bestelerken birinin kendini zehirleyeceği hezeyanları içinde yanıp kavrulduğunu, Jean Jacques Rousseau'nun gizli düşmanları tarafından izlendiğine inandığını, İngiltere Kralı III. George'un sık sık mani nöbetlerine tutulduğunu biliyor muydunuz?

Ve yaşadığımız şu modern zamanlarda; bunca hız, stres, ekonomik kriz, tutunma çabası içinde ruhlarımızın kendi korumakta daha güçsüz olduğunu...

Eğer bir gün büyüklük hezeyanlarına, mani-depresyon nöbetlerine, herkesin saçma bulduğu korkulara kapılırsanız, merak etmeyin...

Anksiyete artık herkesin başında, kitabınız da başucunuzda...

Engin Geçtan, "Psikodinamik Psikiyatri ve Normaldışı Davranışlar", Metis Yayınları, 2003, 288 sf.