Bir İşletme Nasıl Daha Verimli Olur?-1 / Psikolojik Sorunlar
ETKİLİ İNSAN & ETKİLİ YÖNETİM
Amacınız başarılı olmak ve çevrenizi olumlu bir şekilde etkilemekse, etkili bir insan olmak zorundasınız. Etki olmadan başarı gelmez. Örneğin; Bir pazarlamacıysanız ve ürünlerinizden daha fazla satmak istiyorsanız, müşterinizi etkilemek zorundasınız. Bir yöneticiyseniz, başarınız çalışanlar üzerinde yapacağınız etkiyle ölçülecektir. Bir takımı çalıştırıyorsanız, sadece oyuncularınızı etkileyerek şampiyon bir takım oluşturabilirisiniz. Güçlü ve sağlıklı bir aile yetiştirmek istiyorsanız, çocuklarınızı olumlu bir şekilde etkilemelisiniz. Hayattaki amaçlarınızın ne olduğu veya neye ulaşmak istediğiniz önemli değildir. Etkili bir insan olmayı öğrenirseniz, hedeflerinize daha çabuk ulaşabilir ve daha kalıcı etkiler bırakabilirsiniz.
Etkiniz her insanda aynımıdır ? Neden ?
Tanımadığınız insanlarla karşılaştığınızda, ilk başta onlar üzerinde neredeyse hiçbir etkiniz yoktur. Sizi onlara, güvendikleri biri tanıtmışsa ve referans vermişse sizi iyice tanıyana kadar iyi bir insansınızdır. Fakat sizi tanımaya başladıkları andan itibaren kendi hareketlerinizle bu etkiyi ya güçlendirir yada yıkarsınız. Yani bıraktığınız etki ya olumlu yada olumsuzdur. Başka insanlar üzerindeki etkinizi fark ettiyseniz, bu etkiyi nasıl kullanacağınızı düşünmelisiniz.
İYİ BİR İLETİŞİMCİ OLMAK İÇİN NELER YAPILMALI?
İletişim; dinleme, tepki verme, coşku, empati ve karşılıklı olarak düşünceleri anlamadan oluşan bir sanattır.
Eğer iletişimci (siz) ile iletişim kuranlar (sizi dinleyenler) arasında bir yanlış anlama varsa, hata iletişimcinindir. İnsan üzerinde olumlu bir etki bırakabilmek için iyi bir iletişimci olmak zorundasınız.
İletişim tarzınızı gözden geçirin.
Anlaşılır biçimde iletişim kuramaz, kendinizi ifade edemezseniz, insanlar sizin ne demek istediğinizi ya da kafanızdan ne geçtiğini bilemezler.
Siz kendi niyetlerinizi bile bilirsiniz; ancak insanların görebilecekleri tek şey sadece sizin davranışlarınızdır. Ve bu davranışları kendi anlayışlarına göre yorumlayacaklarını da kavramanız gerekir. Örneğin; Kendinizi otoriter, sözünü geçiren biri olarak görüyorsunuz. Başkaları ise sizi zorba, tahakküm etmeyi seven biri olarak algılıyor.
NEDEN FARKLI DÜŞÜNÜR VE DAVRANIRIZ?
Toplanan bilgiler, her insanın
1- Kişiliğine
2- Algılama kapasitesine
3- Koşullanmalarına (Herkes izlenimlerine, daha önceki deneyimlerine ve beklentilerine göre farklı ve kendine özgü düşünceler üretir. Bu demektir ki, bilgilerin önyargılı biçimde toplanıp değerlendirilmesi olasılığı yüksektir. Bu da iletişimi etkileyecektir.)
4- Olaylara bakış tarzına
5- Duygusal konumuna (Duygularınız, bilgileri değerlendiriş tarzınızı ve buradan düşünceler oluşturma biçiminizi önemli ölçüde belirler.)
6- Davranış tarzına (Başkalarının davranış tarzı, sizin davranış tarzınızı belirleyecektir.)
7- Cinsiyetine göre (Kadınlar, durumun duygusal yönlerini çoğu daha çabuk yorumladıkları ve kavradıkları için, genellikle erkeklerden daha iyi iletişimcidirler.) farklı değerlendirilirler.
Anlaşılmak müşiştir
İdeal yönetici bir iletişim ustasıdır. İletişim hataları yönetici için yönetim hatalarıdır. Yönetici için söylenecek en kötü şey ; Personelinin ??galiba beni anlamadı.? sözüdür. İnsanları anlayamıyorsanız, onlarla birlikte çalışamazsınız. Birlikte çalışmanın olmadığı yerde başarının varlığından söz etmek mümkün değildir.
İnsanları anlama becerisi; insanın sahip olabileceği en büyük değerlerden biridir. Bu sadece iş alanında değil, hayatın her alanında olumlu etki yapma potansiyeli içerir.
Ayrıca insanları anlamak onlarla konuşma becerisini etkileyecektir. Pennsylvania Üniversitesi'nde doktor ve Psikiyatri profesörü olan David BURNS şu gözlemde bulunmuş:
? İkna edici bir konuşma yaparken düşebileceğiniz en büyük hata, önceliği duygu ve düşüncelerinize vermenizdir. İnsanların çoğunun isteği, sözlerinin dinlenmesi, saygı görmeleri ve anlaşılmalarıdır. Ne zaman anlaşıldıklarını görürlerse, o zaman sizin bakış açınızı anlamaya motive olurlar.?
?ETKİLENMİŞ? VE ?İLGİLİ? OLUN. ?ETKİLEYİCİ? VE ?İLGİ ÇEKEN? DEğİL.
İnsanları anlamayı öğrendiğinizde, nasıl düşündüklerini, ne hissettiklerini, onların neyin etkilediğini, bir duruma nasıl tepki verdiklerini anlar ve onları olumlu yönde motive ederek etkileyebilirsiniz.
DAVRANIŞLARI ANLAMA BECERİSİ
Başka insanların davranışlarını anlamak için;
1- Size bir şey söylediklerinde dikkatle dinleyin.
2- Durumu onların açısından görmeye çalışın.
3- Onların değerleriyle ve görüşleriyle ilgilenin.
Dikkatlice, hak vererek ve sabırlı bir şekilde dinlemeye hazır değilseniz, bir insanı asla gerçekten anlayamazsınız.
İLETİŞİMİ GELİŞTİRME YOLLARI
1- Kendinizi tanıyın.
2- Farklılığı kabul edin; Başka insanların farklı olduğunu bilmekle kalmayın, bunun önlenemez, doğal bir gerçek olduğunu kabul edin. Ne yapacaksanız bu gerçeği bilerek ve saygı duyarak yapın.
3- Başkalarını iyi dinleyin.
4- Söz ve davranışlara karşı ne gibi tepki veriyorlar (el,kol ve beden hareketlerini) izleyin.
İLETİŞİMDE EN YAYGIN ON PROBLEM
1- Dinleyicilerle daha başlangıçta iyi ilişki oluşturulmamıştır.
2- Beden hareketleri katı ve cansızdır.
3- Konu, dinleyicilerin duyguları göz önüne alınmadan zihinsel olarak sunulur.
4- Konuşmacı başarısızlık korkusu nedeniyle rahatsız görünür.
5- Göz teması ve yüz ifadesi yetersiz kullanılır.
6- Mizah eksiktir.
7- Uygun hazırlık yapmadığı için, konuşmacının aktarmak istedikleri açık değildir.
8- Etki yaratmak için sessizlik kullanılmaz,
9- Elverişsiz ses niteliğinin, konuşma hızının ve şiddetinin sonucu olarak enerji düşüktür.
10- Dil ve malzeme sıkıcıdır.
TELEVİZYON İLETİŞİM KURALLARINI DEğİŞTİRDİ
1- Artık modern bir iletişimci ?rahat, içten, canlı, hızlı ve eğlenceli- olmak zorundadır.
2- Sabırsız bir toplum yaptı. Görüşünüzü hemen belirtmeli ve ilginç olmalısınız
3- Eğer bir resmi zihninizde görebilirseniz ve tanımlayabilirseniz, diğerleri de sizi izler. Kafanızdaki resmi görün ve söyleyin.
İNSANLARIN BEKLENTİLERİNİ BİLİN VE ONA GÖRE DAVRANIN.
İnsanların ihtiyaçları, onların davranışlarına kesin bir şekilde yansır. Herkesin ihtiyaçları vardır;
a) Duygularına karşılık verilmesi
b) Başarısının kabul edilmesi
c) Güven tazeleme ihtiyacı (yaptığım doğrumu?)
d) Dikkat çekme ihtiyacı
e) Onaylanma ihtiyacı
f) Değerli olma ihtiyacı gibi.
İnsanların ihtiyaçlarını tespit ederseniz onların davranışlarını daha iyi anlarsınız.
Herkes kendi istediği şeyi duyar ve kendi beklentilerine uymayan mesajları almama eylemindedir. Onun için ilişkilerde beklentiler göz önüne alınmadan kurulan iletişim problemlere yol açabilir.
Bir aracın sürücüsü yolda kendinden başka araç yokmuş gibi davranırsa trafik kazası olur. Bir kimsede hareket ve sözleriyle karşısındakini nasıl etkilediğini düşünmeden, kendi bildiği yönde istediği gibi davranır yada konuşursa trafikte olduğu gibi, iletişimde de kazalar ortaya çıkar. Psikolojide buna ?iletişim kazaları? denir. Trafik kazalarında ölenler, yaralananlar olduğu gibi, iletişim kazalarında da ayrılanlar, gücenenler yaralıları; kendi içine kapanıp yalnızlığa gömülenler ölenleri oluşturur.
Günlük hayatta belirli bir sosyal çevre içinde yer alan insanlar farkında olsun yada olmasın bir biriyle iletişim içindedirler. Bu açıdan insanlar belirli bir ilişkiler deseni içine girdiklerini hesaba katarak, çevresinin ve dostlarının düşünce ve anlayışını, beklentilerini göz önünde bulundurarak davranışlarını ayarlamalıdır.
Bunu nasıl başarabilirsiniz?
Farklı düşünce ve davranışları anlamaya çalışın. Kendinizi karşınızdaki kişinin yerine koymaya çalışın. Şu soruyu aklınızdan çıkarmayın. ?karşınızdaki kişiyle yer değiştirseydim ne düşünürdüm?? yer değiştireceğiniz kişi eşiniz, çocuğunuz yada arkadaşınız da olabilir. Eğer bu yöntemi hayatınızın bir parçası haline getirmeyi başarırsanız onları daha iyi anladığınızı göreceksiniz ve onlarla daha iyi iletişim kuracaksınız.
Karşınızdaki tamimiyle yanılmış dahi olsa onu anlamadan kendi gözlüklerimizle onun dünyasını görmek ve ona hemen tavsiyelerde bulunmaya başlamak doğru değildir. Çünkü o kendisinin doğru yaptığını düşünmektedir. Bu yüzden onun düşünce tarzını ortaya çıkarmak ve niçin sizin gibi düşünmediğini anlamak zorundasınız.
Başkalarının sizden farklı düşünmelerinin altında yatan mutlaka bir sebep vardır. Bu gizli sebebi keşfederseniz onun hareketlerinin anahtarını bulmuş olursunuz. Bir örnekle meseleyi daha anlaşılır hale getirelim;
İki öğrenci gurubumuz olsun A ve B gurupları. A gurubunu yanımıza çağırıp bağlı bulunan bir köpeği onlara gösteriyor ve diyoruz ki; ?Aman ha! Şu köpeğe yaklaşmayın, kuduzdur. Sizi ısırırsa mahvolursunuz.? Bunu duyan çocuklar köpeğe korkulu gözlerle bakmaya ve ondan uzak durmaya çalışıyorlar.
B gurubunu da yanımıza çağırıp onlara da diyoruz ki; ?Çocuklar şu zavallı köpek üç gündür aç. Çok sevimli ve akıllı bir köpek. Onu sevebilirsiniz ve doyurma görevi de sizin.? Bunu duyan çocuklar köpeğin yanına sokulup onu sevmeye başlıyorlar. Onun için yiyecek arama çabasına giriyorlar.
Köpek aynı köpek olduğuna göre A gurubu köpeğin yanına dahi sokulamazken, B gurubu nasıl oluyor da köpeği sevebiliyor?
Bu örnek bizlere çevremiz tarafından şartlandırılarak büyütülebileceğimizi gösterir. Onun için kişinin yetiştiği ortam çok iyi bilinmeli ve ona göre davranılmalıdır. Şunu aklınızdan çıkarmayın. Siz de onun yetiştiği şartlar içinde bulunsaydınız ne yapardınız? Nasıl hareket ederdiniz? Ona hak verirdiniz değil mi? O zaman ona hak verdiğinizi dile getirin; ?Sizi böyle düşündüğünüzden dolayı zerre kadar kınamıyorum. Sizin durumunuzda bulunsaydım, ben de sizin gibi düşünürdüm? deyin. Böyle bir söz gönülleri feşetmeye yetecektir.
? Muvaffakiyetin bir sırrı varsa o da; başkalarının fikirlerini anlamak ve har şeyi onun gözüyle görmektir.? Henry FORD
?Kendini başka bir adamın konumuna koyabilen ve onun kafasının nasıl işlediğini kavrayan bir kimse, istikbalin kendisi için ne sakladığını merak etmekten kurtulur.? Owen YOUNG
?Başkalarının ne istediğini akıllarına getirmeyenler sonunda başarısız olurlar.?
Herbert N. CASSON
EMPATİ KURUN:
Empati, bir insanın, kendisini karşısındaki insanın yerine koyarak onun duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlamalısıdır.
Empatik anlayış, insanları birbirine yaklaştırma, iletişimi kolaylaştırma özelliğine sahiptir. İnsanlar, kendileriyle empati kurulduğunda, anlaşıldıklarını ve kendilerine önem verildiğini hissederler. Diğer insanlar tarafından anlaşılmak ve önem verilmek ise, bizi rahatlatır; kendimizi iyi hissederiz. Yapılan araştırmalarda, liderlik özelliğine sahip kişilerin empati kurma becerilerinin yüksek olduğu belirlenmiştir.
Sağlıklı bir Empati kurulabilmesi için gerekli öğeler:
1- Empati kuracak kişi, kendisini karşısındakinin yerine koymalı, olaylara onun bakış açısıyla bakmalıdır.
Her insan gerek kendisini gerekse çevresini, kendisine özgü bir biçimde algılar; bu algısal yaşantı özneldir (subjektiftir); kişiye özgüdür. Yani her insan dünyaya, kendine özgü bir bakış tarzıyla bakar. Eğer bir insanı anlamak istiyorsak, dünyaya onun bakış tarzıyla bakmalı, olayları onun gibi algılamaya ve yaşamaya çalışmalıyız. Bunu gerçekleştirmek için de empati kurmak istediğimiz kişinin rolüne girmeli, onun yerine geçerek adeta olaylara onun gözlüklerinin gerisinden bakmalıyız. Empati kurmaya çalıştığımız kişinin rolüne kısa bir süre için geçmeli ?sanki o kişi imişcesine? düşünmeye ve hissetmeye çalışmalıyız.
2- Empati kurmuş sayılmamız için, karşımızdaki kişinin duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlamamız gereklidir. Karşımızdakinin yalnızca duygularını ya da yalnızca düşüncelerini anlamamız yeterli değildir. Karşımızdakinin rolüne girerek onun ne düşündüğünü anlamamız, hissettiklerinin aynısını hissetmemiz gerekmektedir.
3- Empati kuran kişinin zihninde oluşan empatik anlayışın, karşıdaki kişiye iletilmesi davranışıdır. Karşımızdaki kişinin duygu ve düşüncelerini tam olarak anlasak bile, eğer anladığımızı ona ifade edemezsek empati kurma sürecini tamamlamış sayılmayız.
Karşımızdaki insanlara empatik tepki vermenin başlıca iki yolu vardır:
A) Yüzümüzü / bedenimizi kullanarak onu anladığımızı belli etmek
B) Sözlü olarak onu anladığımızı ifade etmek.
En etkili yolu bu ikisini birlikte kullanmaktır. Bir sıkıntımız olduğunda, bizimle konuşan kişi, dostça bir gülümsemeyle kolumuza dokunup sıkıntımızı sözelleştirirse, örneğin ?son günlerde çok bunalmışsın? derse, rahatladığımızı hissederiz.
Oğlu ayağını çarptığı için ağlamaktadır. Baba oğluyla aynı hizaya kadar eğilir ve ayağını vurduğu yeri göstermesini isterken ? oğlum çok mu acıyor ? Öpeyim geçsin? der ve acıyan yerini öperse empatik tepki vermiş olur.
DİNLEYİN:
?Büyük insan dinlemeyi bilendir.''
S . A . HELPI
?Konuşmakla hiç bir şey öğrenemeyiz, ama sorup dinlemekle öğrenmenin sınırı yoktur.
David J. SCHWARTZ
? İnsanlarla iyi geçinmek ve onların arkadaşlığını kalıcı biçimde kazanmak için yeryüzündeki belki en etkin mekanizma, başkalarının duygularını paylaşarak, anlayışlı bir şekilde dinleyebilme becerisidir.? Oliver Wendell HOLMES
Eğer insanlarla etkili bir iletişim kurmak istiyorsanız; insanların ne istediğini, neye gereksinim duyduğunu ve ne olduklarını bilmek zorundasınız. Onları anlamanın yolu dinlemektir.
Dinlemek yöneticinin kullandığı bir iletişim biçimidir. Kötü dinleyicilik yanlış anlamalara, söylentilere, insanların kızgınlaşmasına, çatışmalara yol açar.
Dinlemek değer ve saygı ifade eder
Başkalarının anlattıklarına ilgi göstermediğiniz her durumda, kendilerine değer vermediğiniz mesajını göndermiş olursunuz. Ama söylediklerine kulak verdiğinizde onlara saygı gösterdiğiniz, onları umursadığınız anlaşılır. Birini dinlemek ona gösterdiğiniz en üst düzeyde saygıdır. Filozof Poul Tillich' in dediği gibi; ?Sevginin ilk görevi dinlemektir.?
Sabırla dinleyerek ona şöyle diyebilirsiniz. ?Sen, dinlemeye değersin?. Onun kendisine duyduğu değeri arttırmış olursunuz. Zira her insan ?söylemeye değer bir şeyi olduğunu? düşünmekten hoşlanır.
Sadece Dinlemekle yetinmeyin Onu Konuşturun
Dinlerken sadece söyleneni dinlemekle yetinmeyin, konuşan kişiyi konuşması için yüreklendirin. Kendisi, görüşleri, başarılarını, ailesini,işi, problemleri hakkında konuşmaya teşvik edin. İnsan bir olayı anlatırken, sadece dış dünyada olup biten bir söz etmez. İster istemez kendinden de söz eder. Eğer dinlemesini bilirsek kişinin söylediği şeylerden o kişinin nasıl biri olduğunu az çok çıkarabiliriz. Bu da bize o kişiyle olan ilişkilerimizde hata yapmamamızı sağlayacaktır.
Dinlemek bilgiyi arttırır
Ayrıca dinlemek sizi zenginleştirir. İyi dinleme yeteneğini ne kadar erken geliştirir ve kullanmaya devam ederseniz, başarmak için gerekli bilgiyi de daha kolay toplarsınız.
SAğIR BİR KULAK KAPALI BİR ZİHNİN KANITIDIR
Dinlemek ilişkiler kurar
İyi dinleyici olmak insanları size çekecektir. Herkes iyi dinleyen bir insanı sever ve çekimine kapılır.
Dinlemek fikir üretir.
Yeni, değişik fikirler, sorunları çözmek için yeni yollar bulmanıza, kurumunuzu geliştirecek yeni ürün ve süreçler ortaya çıkarmanıza ve yeni yöntemler bulmanıza, kişisel olarak gelişip yükselmenize yardımcı olacaktır.
Başkalarını her zaman dinlerseniz, yeni fikirler bulmakta zorlanmazsınız. İnsanlara fikirlerini paylaşmak için fırsatlar veriyor ve dikkatle dinliyorsanız, her zaman yeni fikirlere ulaşırsınız. Karşınıza bir sürü işe yaramaz fikirler gelse bile, sadece dinlemek bile sizde ve başkalarında üretici düşünceler uyandıracaktır.
Dinlemek sadakat sağlar
İnsanları dinlemezseniz bu durumda daima istekli başka birini bulurlar.
Eşler, iş arkadaşları, çocuklar veya dostlar, ne zaman dinlenmediklerini fark etseler, kendilerini dinlemeye istekli birilerini bulma arayışına girerler. Böyle bir durumun sonuçları da bazen felaket olur. Dostluklar veya evlilikler biter, iş yerinde otorite boşluğu doğar veya ana-babanın etkisi azalır. Onları sürekli dinleyip, kendilerine söylediklerine değer verirseniz, size sadık kalacaklardır.
Kadın: Sevgilim, bugün tesisatçı su ısıtıcısındaki çatlağı tam zamanında tamir etmedi.
Koca: Hı-Hı..
Kadın: Böylece boru patladı ve bodrum katını su bastı.
Koca: Sessiz ol. Üçüncü atak, şimdi gol olacak.
Kadın: Bazı kablolar ıslandı ve köpeğimiz neredeyse elektrik çarpmasından ölüyordu.
Koca: Oh, olamaz ! Açıkta bir adamları var. Bas! Geç onu!
Kadın: Veteriner bir hafta içinde iyi olacağını söyledi.
Koca: Bana yiyecek bir şeyler getirir misin?
Kadın: Sonunda tesisatçı geldi ve borumuzun patlamasına sevindiğini söyledi. Böylece kazandığı parayla tatile çıkabilmiş.
Koca: Beni dinlemiyor musun? Aç olduğumu söyledim.
Kadın: Seni terk ediyorum. Tesisatçıyla yarın Acapulco'ya uçuyoruz.
Koca: Dırlanmayı kesip bana yiyecek bir şeyler getiremez misin? Tüm sorun kimsenin beni dinlememesi.
Dinlemediğimiz zaman kendimize verdiğimiz zarar, karşınızdakine verdiğiniz zarardan daha fazladır.
DİNLEMENİN ÖNÜNDEKİ YAYGIN ENGELLER.
Niçin başkalarını etkili dinleyemiyoruz?
1- Gürültü
Gürültü işitmeyi engeller. Dikkati dağıtan dış etkileri göz ardı etmeyin, bunlara göz yummayın.
2-Fiziksel yapımızdan dolayı
Sinir Sisteminizin konuşma hızından dört kat daha fazlasını dinleyebilme kapasitesine sahip olduğunu biliyor muydunuz?
İnsanın sinir sistemi dakikada 600 kelimelik bir konuşma hızını anlama kapasitesine sahip olmasına rağmen, normal bir konuşmanın hızı dakikada 100-150 kelime arasındadır. Bu da insan sinir sisteminin sahip olduğu kapasitenin ancak dörtte biri veya altıda birini kullanması anlamına gelir. Böylece insanın dinlemede olduğu her dakika içinde kafası 450-500 kelimelik bir süre boş kalır ve bu süre dikkatin dağılmasını son derece kolaylaştırarak adeta teşvik eder.
3-Konuşmaya aşırı değer verdiğimizden dolayı
Bir çok insan dinlemeyi küçümser. Örneğin insanlara iletişim becerilerini nasıl geliştireceklerini sorsanız çoğunun vereceği yanıt, daha ikna edici olmak yada toplum içinde konuşma becerisini arttırmak şeklinde olacaktır. Çok az insan, iletiş kurmanın temelinin iyi dinleme olduğunu kavramaktadır.
Çoğu insan, konuşmaya daha fazla, dinlemeye daha az önem verir. İyi ilişki kuran insanlar, konuşma-dinleme oranını yakından takip eder. A.B.D. tarihinin en etkili Liderlerinden biri olarak gösterilen Başkan Abraham Licoln şöyle der; ?Birisiyle ilişkimde bir sonuç almaya hazırlanıyorsam, zamanımın üçte birini kendi söyleyeceklerimi, üçte ikisini onun söyleyeceklerini düşünerek geçiririm.? Bu iyi bir orandır. Konuştuğumuzun iki katı düşünmeliyiz.
4-Etkili dinleme İnsanı yorduğundan dolayı
Sürekli bir insanı dinlemeye konsantre olmak oldukça zordur.
Kendinizi her yönüyle karşınızdaki kişiyi anlamaya verirseniz bu tarz bir dinlemenin ne kadar yorucu olduğunu fark edersiniz. Beyninizin yorulduğunu, yıprandığınızı hissedersiniz.
İki psikiyatris birisi genç, diğeri yaşlı her gün işlerine kusursuz dikkatle giyinmiş olarak giderlermiş. Ama günün sonunda, ihtiyar adam her zamanki gibi taze görünürken, genç doktor yorgun ve üstü başı dağınık halde olurmuş. Sonunda genç doktor meslektaşına; ?Bunu nasıl becerebiliyorsun?? diye sormuş. ?Tüm gün hastaları dinledikten sonra nasıl bu kadar iyi görünebiliyorsun??
?Çok kolay? demiş Yaşlı adam; ?Anlattıklarının tek sözcüğünü bile dinlemem.?
Birisini uzun süre dinlerseniz sonuç yıpratıcı olur. Yorgunsanız ve zor durumlara düşmek istemiyorsanız etkili bir dinleyicinin daha çok enerji toplayıp konsantre olması gerektiğini unutmayın yada başka güne görüşmenizi erteleyin.
4-Kendimizle meşgul olmamız.
Dinlemenin önündeki herhalde en aşılmaz engel, insanın kendisiyle meşgul olmasıdır. Hem T.V. izleyip, hem de konuşmaya çalışmak. Gazete okurken bir şeyler söylemeye çalışmak gibi.
5- Önyargı
Söyleyene ya da söylenene önyargılı yaklaşmak dinlemeyi ve anlamayı engeller.
Etkili dinlemenin yolları
Dinleme sanatı o denli önemlidir ki bunu uygulamaya koymadan geçmemeniz gerekir. Şu andan başlayarak aşağıdaki önerileri uygulayın:
1- Konsantre olma gücünüzü geliştirin
İyi bir dinleyici çevredeki, dinlemeyi bozucu etkenleri dikkate almayabilen ve kendisini dinlemeye istekli tutabilen kişidir. Konsantrasyonu bozucu gürültü ve sesleri kontrol altına alın. Gürültü gelen kapıyı kapatın, telefonun çalmasını önleyin, zihninizi temizleyin. Dinlerken konsantre olmaya çalıştıkça konsantre olma gücünüz artar ve dinlemeniz iyileşir.
2- İlgi alanlarınızı geliştirin
Sizi ilgilendiren konulara dinlemeye karşı daha istekli olduğunuzu hiç fark ettiniz mi? Her hangi bir iletide de sizi ilgilendiren yönler bulabilirsiniz. İlgi duymadığınız bir konuyu sıkıcı diye niteleyip kapamak yerine, araştırmacı bir bilinç taşımanız gerekir ki her konuyu ilgiyle dinleye bilesiniz.
3-Konuşmakta olan kişiye doğru bakın.
Dinlemeye değer her insan bakılmaya da değerdir. Bakmak aynı zamanda dediğine konsantre olmanızı sağlar. Birisiyle karşılıklı konuşurken, televizyon izlemeyin, başka bir şeyle ilgilenmeyin.
4- O Andaki ihtiyacı saptayın
Karşınızdaki insanın o andaki ihtiyacını anlamak, etkili bir dinleyici olmanın bir parçasıdır. İnsanlar o kadar çok çeşitli nedenlerle konuşurlar ki; rahatlamak için, öfkesini çıkarmak için, ikna etmek için., haberdar etmek için, anlaşılmak ve sinirlerini gevşetmek için. Üstelik insanlar, sizin beklentilerinizin dışındaki nedenlerle konuşmaktadırlar.
Erkekler genellikle tartıştıkları problemi sonuca bağlamak isterler; onların ihtiyacı çözümdür. Kadınlarsa, bir problemi sadece paylaşmak için anlatırlar; onlar ne öneri ne de çözüm peşindedirler. Konuştuğunuz insanın ihtiyacını saptayabildiğinizde, söylediklerini uygun bir temele oturtabilir ve daha iyi anlayabilirsiniz.
5- Söylediği şeye büyük ilgi duyuyormuş gibi görünün.
Karşınızdaki kişiye her şeyinizle odaklanın. Aynı fikirdeyseniz başınızı sallayın. Bir öykü anlatırsa gülümseyin. Karşılıksız bırakmayın. Onunla birlikte güç sarf edin. O sırada zamanınız yoksa, konuşmayı başka bir zamana erteleyin.
6- Konuşmakta olan kişiye doğru eğilin.
İlgi çekici bir konuşmaya doğru eğilme, sıkıcı olanından uzak durma eğiliminde olduğunuzu hiç fark etmiş miydiniz?
7-Açıklayıcı Sorular sorun.
Bu konuşmakta olan kişiyi hala dinlemekte olduğunuzu belirtir. Size daha çok şey anlatmasını sağlar.
8-Sözünü kesmeyip daha fazlasını anlatmasını isteyin.
Çoğu insan sözünün kesilmesine sert tepki gösterir ve bunu saygısızlık olarak yorumlar. Eğer arada sözünü kesmeyecek olursanız, bu pek çok kişi için büyük bir iltifattır. Onları yeniden konusuna çekerseniz daha büyük iltifat almış olacaklardır. Şunu diyebilirsiniz: ?Bu son noktaya biraz daha girebilir misiniz?? veya ? şu...ve....şu hususta söylediğiniz şeyler hakkında biraz daha bilgi edinmek isterdim.?
İnsanların sözlerini kesen kişiler bunu genellikle şu nedenlerle yaparlar:
1-Başkalarının söylediklerine yeterince değer vermiyorlardır.
2-Kendilerinin ne kadar zeki ve etkileyici olduğunu başkalarına göstermek istiyorlardır.
3-O kadar heyecanlanmışlardır ki, başkalarının sözünü bitirmelerini bekleyemiyorlardır.
Sizin de başkalarının sözlerini kesmek gibi bir alışkanlığınız varsa, dürtülerinizi gözden geçirip neyi değiştirmeniz gerektiğini saptayın. İnsanlara kendilerini ifade etmeleri için ihtiyaç duydukları zamanı verin.
9-Belli aralıklarla özetleyin.
Etkin dinlemenin tekniklerinden birisi, belli aralıklarla diğer insanın söylediklerini özetlemektir. Konuşmacı bir konuyu bitirdiğinde, diğer konuya geçmeden önce onun fikirlerini ve belli başlı noktaları başka sözlerle açıklayarak, doğru mesajı alıp almadığınızı yoklayın. Bu şekilde ayrıca, karşınızdakinin size anlattıklarına odaklanmaya devam eder ve ona güven verirsiniz.
10-Konuşmacının bahsettiği konunun dışına çıkmayın.
Yeni bir konuya geçmek için ne kadar sabırsızlansanız da konuşan söyleyeceklerini tamamlamadan siz konuyu değiştirmeyin.
11-Kendi söylemek istediğinizi ifade ederken konuşmacının sözcüklerini kullanın.
Karşınızdaki sözünü tamamladığında, onun söylediği bazı şeyleri tekrar edin. Bu sizin dinlemekte olduğunuzu kanıtlamakla kalmaz, aynı zamanda kendi fikirlerinizi direnmeyle karşılaşmadan ortaya koymanız için de iyi bir fırsattır.
Kendinize ait bazı düşünceleri söylemeden önce, ?sizin de belirttiğiniz gibi? veya ?Tam ifade ettiğiniz gibi? deyin.
12-Duygularınızı gözden geçirin.
İnsanların çoğu belli insanlara ve durumlara tepki göstermelerine neden olan duygusal yükler taşırlar. Başka birini dinlerken hassaslaşıyorsanız duygularınızı gözden geçirin; özellikle tepkiniz durumun gerektirdiğinden daha güçlüyse. Öfkenizi masum bir insandan çıkarmaya kalkışmayın.
13-Yargınızı askıya alın
Başkalarıyla konuşurken bir karara varmadan önce hikayeyi sonuna kadar dinleyin. Eğer bu sabrı gösteremezseniz, konuşmaların asıl amacını gözden kaçırabilirsiniz.
(Anket 3)
14-Konuşmacının tavırlarına takılıp kalmayın.
Size iletilen iletinin içeriği üzerinde yoğunlaşırsanız, bu iletinin nasıl iletildiği ikinci planda kalır. Bir görüşü iletenin görünüşüne, tavırlarına takılarak değerlendirmeyin. Dikkat çekici tavırları olmayan bir konuşmacı da önemli bilgiler verebilir. Bilginin kendisi onun pakatlenme biçiminden daha önemlidir.
15- Vücut diline dikkat edin
Görsel ipuçları bir konuşmanın anlamını daha iyi kavramaya yardımcı olur. Yüz yüze iletişimde bulunduğumuzda karşınızdakinin yüzüne, jest ve mimiklerine dikkat edin. İyi bir dinleyici duyduğu kadar gözler de.
İYİ BİR İLK İZLENİM BIRAKIN
BÜTÜN İNSANLAR İŞİ, SÖZÜ VE GÖRÜNÜŞÜ İLE ÖLÇÜLÜR VE DEğERLENDİRİLİRLER.
Karşınızdaki kişide uyaracağınız ve kalıcı olan imajınız o kişi üzerinde bıraktığınız, ilk izlenimdir. Daha da önemlisi ilk izlenimi oluşturmak için ikinci bir şansınız yoktur. Dolayısıyla böyle bir avantajı insan ister istemez çok iyi kullanmak zorundadır. İlk kez görüştüğümüz insanlar bunun için çok önemlidir. O ilk görüşme, sizinle ilgili düşünceleri ve fotoğrafları oluşturur. Bundan sonra, O insanın sizin hakkınızdaki düşüncesini değiştirmek bir hayli güçtür. İlk izlenim oluşturmada etkili faktörler vardır ve bunların oranları bile tespit edilmiştir.
Yüzde 58 Görünüş ; Hal ve tavrınız, jestleriniz, gözlerinizle kurduğunuz temas ve genel davranışlarınız, doğrudan bir etki yaparlar. Hareketlerimizin ve yüz ifadelerimizin, kullandığımız sözcüklerden sekiz kat daha güçlü olduğu düşünülmektedir.
Televizyonun sesini kapattığınızda eğer ekranda gösteriyi yönetenin görüntüsü yada hareketi, ayağa kalkıp televizyonun sesini açmanıza yetecek kadar ilginizi çekmişse o kişi işi biliyordur.
Ekranda merakla olmasını aradığım, insanların yüzündeki ilginç ifadeler, ani hareketler, kahkahalar yada kendi kendime ?Hey, orada ne olduğunu merak ediyorum? Televizyonun sesini açmak istiyorum.? Dedirten her şeydir.
En iyi iletişimciler, tüm benlikleriyle iletişimde bulunanlardır. Canlı ve ifade yüklüdürler. Onları izlemek ilginçtir.
Yüzde 35 Ses tonu; Sesinizin tonu, ses perdeniz ve konuşma hızınız, söylediklerinizin nasıl yorumlanacağını belirleyecektir.
Yüzde 7 Söz; Seçtiğiniz sözcükler oluşturacağınız etkinin büyük bir bölümünü etkilemeyecektir; ancak sesin ve görsel imajların etkisi geçtikten sonra, geriye sözlerin kalacağını unutmayın.
Bunun için de şunlara dikkat edin
1-Giyiminize dikkat edin
Doktorlar, görünüm ve özgüvenlerini geliştiren insanların, daha farklı yürümeye, konuşmaya, hatta düşünmeye başladıklarına dikkat çekerler.
Doğru giyinin, önemli görünün karşılığını her zaman alırsınız. Yanlış bulabilirsiniz ama insanlar görünüşlerine göre yargılanıyor. Kendinizi ne kadar iyi paketleyip sunarsanız o kadar kabul görürsünüz.
Görünümünüz diğer insanlarla şöyle konuşur: ?İşte kendisine saygısı olan önemli bir kişi. Ona bu şekilde davranın.?
Ayrıca insanlarla bir araya gelirken giyiminize özen göstermeyişiniz, o kişileri pek önemsemediğinizin belirtisi olarak algılanabilir.
Daha önce sizi hiç görmemiş ve tanımayan kişilerin bulunduğu bir odaya girdiğinizde, bu kişiler sizin hakkınızda sadece kıyafetinize bakarak şu çıkarımlarda bulunabilirler;
1- Ekonomik durumunuz
2- Eğitim düzeyiniz
3- Güvenirliliğiniz
4- Sosyal konumunuz
5- Kültürel temeliniz
6- Başarınız
7- Ahlaki değerler açısından yapınız
? Ne giydiğinizle ölçülürsünüz.?
William ŞOULBY
?BAŞARILI OLMAK İÇİN İYİ GİYİN VE İYİ GÖRÜNÜN.?
Giyiminizin sözcüklerinizden daha çok dikkat çekmesine izin vermeyin. Aşırı süslü yada dikkat çeken tarzda değil, geleneksel tarzda giyinin. Ama yine de asıl olan sizsiniz, dış görünüşünüze takılıp kalmayın. Kendinizi iyi hissederseniz, kapıları açarsınız.
2-Kendinizle barışık olun: (Özgüven sahibi olmak)( anket 1)
?SEN KENDİNİ AZİZ TUTARSAN BAŞKALARI DA AZİZ BİLİR. F.G.
Kendinizi nasıl gördüğünüz önemlidir, çünkü bu başkalarının size bakış tarzına yansır. Nasıl kabul gördüğünüz konusunda, herkesten daha çok siz sorumlusunuz. Pek çok kişi, başkalarının kendisi hakkında neler düşündüğü konusunda kafa yorar. Ancak pek az insan, dünyanın bizim hakkımızdaki kanaatini, büyük ölçüde bizim kendi kanaatimize bakarak oluşturduğumuzu fark eder. İyi bir iletişimin sırrı, tüm durumlarda ?kendiniz? olmanızdır. Hepinizde bu yetenek vardır. Başkalarına benzemedik diye üzülerek bir saniyeyi bile boşa harcamayalım. Siz, bu dünyada yeni bir şeysiniz. Tıpkı sizin gibi kimse hiçbir zaman olmamıştır, sonsuza dek de olmayacaktır.
Bir otobüs biletçisinin kızı bu dersi öğrenmişti. Şarkıcı olmak istiyordu. Ama yüzü onun şansızlığıydı. Büyük ağızlı çarpık dişliydi. New Jersey' de bir gece kulübünde ilk kez halk önünde şarkı söylediği zaman üst dudağını indirerek dişlerini örtmeye çalıştı. Gösterişli olmaya özendi. Sonuç? Kendini maskara etti başarısız oldu.
Ama o gece kulübünde kızı dinleyen bir adam, onun yeteneğini anladı. Kendisine apaçık söyledi: ?Bakın, sizi izledim. Utanıyorsunuz!? Kız sıkıldı ama adam devam etti: ?Ne olur, çarpık dişli olmak suç mu? Gizlemeye çalışma. Aç ağzını. Seyirciler utanmadığını görünce seni sevecekler.?
Cassy Daley, bu öğüdü tuttu ve dişlerini unuttu. O günden sonra yalnız seyircileri düşündü. Dişlerini gizlemedi, öyle bir coşkuyla şarkı söyledi ki, sinemanın ve radyonun yıldızları arasına girdi. Şimdi başka sanatçılar onu taklit etmeye çalışıyorlar.
Charlie Chaplin film yapmaya ilk başladığı zaman yönetmeni, zamanın ünlü bir alman komiğini taklit etmesi için ısrar etti. Charlie Chaplin, kendi bildiği gibi oynayıncaya kadar hiçbir yere gelemedi.
Eğer istediğiniz biçimde kabul görmemişseniz, belki de suçu kendinizde aramalısınız. Bir hiçmiş gibi davranırsanız, dünyanın da size aynı şekilde davranmaktan başka seçeneği kalmaz.
Engin Noyan' ın bir sohbetinde anlattığı : ?İstanbul' da Camiyle karşı karşıya olan bir meyhane var. Müslümanlar sanki suç işliyormuş gibi korka-korka camiye girerken ; meyhaneye girenler coşku içinde. Ayrıca Camiden çıkanlar sanki aşağılanmışlar, azarlanmışlar gibiyken , meyhaneden çıkanlar neşe içinde dışardan oturup durumu seyreden camiyi ve meyhaneyi bilmeyen bir çocuk sizce nereye gitmeyi tercih eder? Her Müslüman, İslamiyet' in güzelliğini ve coşkunluğunu göstermelidir ?
Siz kendinize güvenerek hareket ettiğinizde başkaları da size ve söylediklerinize
güven duyacaklardır. İnsanlar sizin kendinize güvendiğinizi nereden anlar?
1- Yürüyüşünüze dikkat edin Fiziksel hareketlerimiz, zihinsel tutumlarımızı ifade eder. Omuzları düşmüş, kamburu çıkmış yürüyen bir adam görseniz, onun taşıyamayacağı kadar ağır yükleri olduğunu tahmin edebilirsiniz. Yürürken ağır bir yük taşıyor gibi davranır (muhtemelen öyledir de). Bir insanın iç dünyasına baskı yapan bir şey varsa, bu muhakkak onun bedenini de aşağıya çeker.
Başı önde, gözleri yerde yürüyen bir adam görürseniz, kötümser duygular içinde olduğunu bilirsiniz. Çekingen bir insan emin olmayan, tereddütlü adımlarla yürür. Güven duyan bir insan, cesur adımlar atar, gözleri ilerde, elde edebileceğini hissettiği bir hedefe doğru bakar.
2- Ses tonunuz. Aslında kendimizi her şeyden çok ses tonumuzla ifade ederiz. İnsanlar
arasındaki en gelişmiş iletişim aracı sestir. Ses aynı zamanda duygularınızı da iletir. Kendi sesinizi dinlemeye başlayın. Ümitsizlik mi yoksa cesaret mi ifade ediyor? Güven içinde mi konuşmaktasınız, yoksa mırıldanıyor musunuz?
Şu andan itibaren, kendine güven duyan bir tutum içine girmek için çaba sarf etmeye başlayın. Onları ifade etmekten korkar gibi kelimelerinizi ağzınızda gevelemeyin. Sesinizi çıkarın. Duruşunuza dikkat edin. Eğik bir duruş, yaşamın yükünü taşınamayacak kadar ağır bulduğunuzu ifade eder. Öne eğilmiş bir kafa, hayatın sizi yenilgiye uğrattığı anlamına gelir. Başınızı dik tutun. Omuzlarınızı kaldırın. Emin adımlarla, önemli bir yere gidiyormuş gibi yürüyün.
3-Canlı ve atak olun:
?Başarının asıl sırrı coşkudur...Tüm gelişmelerin altında coşku yatar. Coşku olduğunda başarı muhakkak gelir. Coşkunun yokluğunda ise ancak mazeret vardır.?
Walter CHRYSLER
? Coşku, zekadan daha önemlidir.? Albert EINSTEIN
?COŞKULU OLUMLU VE DOST TAVIRLI OLUN? Roger AILES
Coşku, kızamıktan daha bulaşıcıdır. Kayıtsızlık ve coşkunsuzlukta öyle.
Mesleğiniz ve göreviniz ne olursa olsun kendinizi bir satıcı gibi görün. ( Kendini ve davasını pazarlayan ve satan bir kişi. ) Her gün, insanlara ve diğer teşkilatlara kendinizi satıyorsunuz. Belki başarılı, belki başarısız olarak. Unutmayın ki satıcı daima ataktır ve aktiftir. İnsanların ilgisini çekebilmek için, çarpıcı ve canlı olmanız gerekir.
?TENBELLİK VE TENPERVERLİK, HER TÜRLÜ ZİLLET VE MAHRUMİYETİN EN BAŞTA GELEN SEBEBLERİNDENDİR. KENDİNİ RAHAT VE RAHAVETİN KUCAğINA SALIVEREN ÖLÜ RUHLARIN, BİR GÜN ZARURİ İHTİYAÇLARININ DAHİ, BAŞKALARI TARAFINDAN KARŞILANMASINI BEKLEME GİBİ BİR ZİLLETE DÜÇAR OLACAKLARINDA ŞÜPHE YOKTUR. F.G.
Başında bulunduğunuz müessesede hoşnutsuzluğu, tembelliği, durgunluğu, kovun. Bunun yerine; kardeşlik, heyecan ve hareket koyun.
COŞKULUYSANIZ, DURUŞUNUZ İYİYSE, DOSTÇA BİR TAVIR İÇİNDEYSENİZ VE RAHATSANIZ, DOğRU TİPTE ENERJİYE SAHİPSİNİZ DEMEKTİR. ONUN İÇİN COŞKULU, OLUMLU VE DOST TAVIRLI OLUN. Kate KEENAN
4-Etkili konuşmayı öğrenin
Bir toplantı ya da grup içinde konuşma fırsatı kollayın. Toplantı içinde ?boy göstermek? yeni bağlantılar kurmak ve yeni olasılıklar oluşturmak için eşsiz bir fırsattır tabii etkili bir konuşma yapmayı biliyorsanız?
Your Life dergisi Yazı işleri Direktörü Wilfred FUNK, binlerce başarılı kadın ve erkek üzerinde araştırma yaparak bir ortak payda arayışına girmiştir. Tüm bu insanların ortak özelliğinin, kelimeleri kullanma becerisi olduğunu ortaya çıkarmıştır.
Kullandığınız dilin nasıl olduğunu hiç düşündünüz mü? Arkadaş gibi mi, resmi mi, soğuk mu; candan mı? Hangi dili kullanan insanlar daha çok seviliyor ve dinleniyor?
Bir konuşmayı başlatmak için bir çok yol vardır. Espri, fıkra, şaşırtıcı ve konuyla ilgili gerçeklere uygun alıntılar, tarihten kayıtlar, cevabı istenmeyen ancak etki uyandırmak için sorulan sorular ve dinleyicilerin katılımı gibi...
Eğer zihninizde bir resim canlandırabilirseniz ve onu tarif edebilirseniz, başkaları dinler. Dinleyiciler daima sözel işaretlerden çok görsel işaretlere dikkat ederler.
Konuşurken dinleyicilere bakın ve içten konuşun. Çok uzun cümleler kurmayın. Kısa, vurucu cümleler kullanın. Acele etmeyin. Zaman kısa ise, hızlı konuşmayın. Az konuşun, metni kısaltın.
Tekrarlamak gerekirse yavaş hareket edin. Dinleyici önünde bulunduğunuz sırada zaman kavramı bozulur ve gerektiğinden daha çok acele etmek zorunda olduğunuzu düşünebilirsiniz.
ÖNCE ANLA SONRA HAREKETE GEÇ
Bir iletişim durumuna girerken, hemen ayağa kalkıp, yüksek sesle konuşmaya başlayıp, düşüncelerinizi ortaya dökmeye kalkışmayın. Bir saniye durun. Ne olduğunuzu özümseyin. Odanın havası nasıl, kalabalık keyifsiz mi, canlı mı, neşeli mi, beklentili mi? İnsanların size karşı tavrını anlayın, kuşkumu duyuyorlar, yoksa istekliler mi?
Gözlerine bakın. Onları dinleyin. Nefes alış verişlerini gözleyin. Rahatlar mı, heyecanlılar mı? Nasıl oturduklarına dikkat edin. Beden dilleri size ne söylüyor? Sandalyelerini sizden uzaklaştırıyorlar mı, yoksa size yaklaştırıyorlar mı? Önemi, yoksa arkaya mı eğiliyorlar? Sizden öğrenme konusunda kaygımı duyuyorlar, yoksa bir ?göster bana? tutumu mu sergiliyorlar?
Mesajın özüne girmeden önce hafif bir konuşma ile başlayıp onları rahatlatmanız gerekiyor mu? ?Önce anla, sonra harekete geç.?
İnsanların sizin yanınızda kendilerini rahat hissetmeleri çok önemlidir.
Vurucu bir son mutlaka olmalı.
Mutluluk konuşmadan geçer
Mutluluğumuz da, düşünce, arzu, umut, heves veya üzüntülerimizi konuşma yoluyla diğer insanlara ifade etmemize bağlıdır. Psikiyatristler pek çok kişinin şu veya bu sebeple kendilerini ifade edemedikleri, düşünce ve duygularını içlerine hapsettikler için mutsuz olduklarını keşfetmişlerdir.
Kendinizden değil Ondan bahsedin
İnsanların önce, sonra ve her zaman ilgilerini çeken konunun kendileri olduğunun farkına varın. İyi konuşmacı olma sanatı, söylenecek bir sürü akılıca şey veya konuyla bağdaştırılacak kahramanca deneyimler bulmakta değil, karşınızdakini açabilmek ve onu
konuşturabilmektedir.
Diğer insanları konuşmaya teşvik edebilirseniz, adınız iyi bir konuşmacıya çıkacaktır. Dahası, karşınızdakini konuşturabilir ve konuşmasını sürekli kılabilirseniz, konuşma süresi size geldiğinde onun size ısınmasını, sizin fikirlerinize ilgi duymasını ve kabule hazır hale gelmesini en iyi şekilde sağlamış olursunuz.
Unutmayın! Siz de bir insansınız. Sizin de hemen kendiniz hakkında konuşmaya başlamanız doğaldır. Ancak gerçek şudur ki; karşınızdakini etkilemek isteyecekseniz,
konuşmanın konusunu kendi üzerinizden çok karşınızdakine yoğunlaştırırsanız, onun gözünde daha değerli olursunuz. Sizin hakkınızda çok daha olumlu düşünecek ve sizi
çok daha zeki bulacaktır.
Geçenlerde bir arkadaşım, körfezde yapılan tekne yarışlarını izleyebilmek için bir balıkçı iskelesine çıkmayı defalarca denediğini ancak başarılı olamadığını anlatmıştı. Her defasında bir devriye polisi engel olmaktaydı. ?Orada şimdiden bir kalabalık toplandı,? diyordu polis ve ?iskeleden birileri inmeden, oraya başkalarının çıkmasına izin veremeyiz.?
?Benle birlikte dört kişiydik,? dedi arkadaşım, ?aramızda iyi bir konuşmacı olmasıyla ün salmış bir kadın da vardı. Talebim üçüncü kez geri çevrilince ?bir de ben deneyeyim' dedi. Beş dakika kadar görevliyle konuştuktan sonra el sallayarak oraya gitmemizi, polisin bize izin verdiğini işaretle bildirdi. Neler söylediğini sorduğumda, ?Vallahi iskeleye çıkabilir miyiz diye sormadım, sadece onunla konuşmaya başladım. Güneşin anlında terleyip terlemediğini sordum ve böyle bir kalabalığı düzenli tutmanın da kolay olmaması gerektiğini söyledim. O bana balık tutmayı ne kadar sevdiğini, o zaman ben de buraya geldiğimizi ve yarışları çok görmek istediğimizi, ancak gerilerde, istinat duvarında durduğumuz için pek bir şey göremediğimizi anlattım. Bunun üzerine. ?Neden iskeleye çıkmıyorsunuz, oradan daha iyi görünür.' Diye yanıt verdi.?
Bu öykü, bir sohbeti sizin için yararlı hale koymanın sırlarından birini çok güzel anlatmaktadır.
Sorular sorun
Ortamın denetlenmesi, tüm konuşmayı sizin yapmanız gerektiği anlamına gelmez. Gerçekte, ilginç sorular sormayı öğrenirseniz, hem tartışılan konuları denetleyebilirsiniz hem de aynı zaman da dinleyiciyi açarak, sizinle iletişim kurmasına olanak vermiş olursunuz.
Başkalarının ilgisini çekecek sorular sorun. Neden? Nerede? Nasıl? Gibi. Ve sohbeti karşınızdakinin ilgi alanı içinde götürmeye devam edin.
Eğer ?memlekette 10 dönümlük bir yerim var? derse. ?Benim de var, hem de 200 dönüm üstüne de bir tesis kuruyorum? demek yerine; ?öyle mi, tam olarak nerede?? ?Neler yetiştiriyorsunuz? Deyin.
Ben de tekniği
?Ben de tekniğini kullanın? kendinizle ilgi konuşmaya katmanın en uygun zamanı, karşınızdakine onun söylediğiyle bağlantı kurabilecek ve aranızda bir bağ oluşturacak bir şey anlatmanızdır.
?Ben bir çiftlikte büyüdüm? derse ve siz de ?Ben de? deyip, kendi çiftlik anılarınızdan biraz bahsederseniz bu onun kendisini daha önemli hissetmesini sağlayacaktır.
Karşınızdakiyle bir bağ oluşturacak şekilde kendinizle ilgili bir hususu konuşmanın O kişiyi onurlandırmasının nedeni şudur: Böylelikle siz aslında ?Ben de öyleyim?, ?Ben de bundan hoşlanırım?,?Ben de buna inanırım?, ?Ben de biraz senin gibiyim?, demiş olursunuz. Siz veya geçmiş deneyimleriniz hakkında sizin karşınızdakiyle benzerlik gösterdiğiniz her durum, onun otomatik olarak sizi beğenmesini sağlayacaktır.
Bizimle aynı fikirde olan insanları beğeniriz. Bizimle aynı fikri paylaşmayanlardan hoşlanmayız. Bizimle aynı fikirde olan her insan bizim kendi değerimizi ve kendimize verdiğimiz önemi doğrular. Bizimle aynı kanaati paylaşmayan her insan, kendi kendimize biçtiğimiz değere karşı tehdit oluşturur. Kısacası, karşınızdakine hak verdiğinizde, onun kendisini daha çok sevmesine katkıda bulunmuş olursunuz.
Başka insanlarla bağ kurmak istediğinizde, ikinizin de hemfikir olduğunuz noktalardan başlayın. Bu ortak bir zemin aramak demektir. Karşınızdakiyle aynı görüşü paylaşmadığınızdan emin olduğunuz durumlarda dahi, her zaman aynı görüşte olduğunuz noktalar aramalısınız. Ortak bir zemin oluşturduğunuzda, aynı görüşte olmadığınız hususlarda dahi bir araya gelmenin çok daha kolay olduğunu göreceksiniz.
Hissetmek, hissettim, buldum yöntemi
Bazen ortak ilgilerini bulsanız bile, iletişim sürecinde engellerle karşılaşabilirsiniz. Bağ kurmayı denediğiniz insanların sizin yaklaşımınıza karşı çekimser durduğunu keşfederseniz, onları duygusal alanda karşılamaya çalışın. Bunu yapmanın mükemmel bir yolu, onların size karşılık vermesi için ?hissetmek, hissettim, buldum? yöntemi kullanmaktır. İlk olarak ne hissettiklerini sezmeye çalışın, bu duyguları onaylayıp geçerli kılın. Geçmişte sizde benzer duygular hissettiyseniz, eskiden hissettiklerinizi onlarla paylaşın. Son olarak bu duyguları yenmenize yardım etmesi için ne bulduğunuzu onlara aktarın.
Ne zaman başkalarıyla ortak noktalar bulmayı düzenli bir alışkanlık haline getirirseniz, herkesle konuşabileceğinizi ve durduğu yerde onlarla buluşabileceğinizi görürsünüz.
İYİ BİR İLETİŞİMCİ OLMAK İÇİN DÖRT TEMEL İLKE
İletişimde bulunduğunuz insanların sizde hoş göremeyeceği yalnızca dört şey vardır;
1- Hazırlıksız olmak Konuştuğunuz konuyu bilin.
2- Rahat olmamak Kendiniz rahat olun, diğerlerini de rahatlatın. İnsanlar sizin yanınızda kendilerini rahat hissetmeliler. Siz rahatladığınızda, dinleyicileriniz de rahatlar ve bu da onların yaptığınız esprilerden daha iyi etkilenmelerini sağlar. Onlara hafifçe dokunun.
3- İlginç olamamak Sıkıcı olmayın. Farklı düşünün. Farklı okuyun.
4- Suya sabuna dokunmamak Tavır alın, kararlı olun.
İyi bir iletişimci olmak için, söylediğiniz şeye ve onu söyleyiş biçiminize biraz kişilik ve duygu katmalısınız.
İNSANLARI ETKİLEMEDE ÜÇLÜ FORMÜL
İnsanlar sineklerin bala duydukları açlık gibi bazı şeylere açlık duyarlar.
Amerikanın tanınmış eğitim bilimcisi John Dewey insanın en derin isteğinin, ?değer ve önem sahibi olma isteği olduğunu? söyler.
Kabul-Onay ve Değerinin başkalarınca bilinmesi İnsanın içini kemiren açlıkların, susuzlukların en şiddetlisidir. İnsanların bu açlığını ve susuzluğunu tatmin etmeyi bilen çok ender insanlar, başkalarını avuçlarının içinde tutarlar.
İnsanları en son moda elbise giymeye, en yeni otomobili kullanmaya, çocuklarından övünerek söz etmeye sevk eden, bu duygu ve isteklerdir.
Yazarlara ölmez yapıtlarını yazdıran, Bill Gates, Rockefeller, Koç ve Sabancıları zengin olmaya teşvik eden neden de aynıdır.
Bir takım delikanlıları gangster olmaya yönelten de bu duygu ve isteklerden başka bir şey değildir. Eğer bu üç davranış durumunu hayatımızda uygulayabilirsek hayatta neleri elde edebileceğimize şaşarız.
1-KABUL
Kabul, bir vitamindir. Hepimiz, olduğumuz gibi kabul edilmeye açlık duyarız. Birlikte olduğumuzda gevşeyebileceğimiz birini isteriz. Pek azımız genel olarak dış dünyayla ilişkilerimizde tamamen ?kendimiz? olma cesaretini gösteririz. Ancak yanındayken kendimiz olabileceğimiz, birlikteyken kendimiz olmayı göze alabileceğimiz birini isteriz, zira onun bizi kabul edeceğini biliriz.
Gariptir, başkalarını kabul eden ve onları oldukları gibi beğenenler, başkalarının davranışlarını iyi yönde değiştirmede en başarılı olanlardır.
Başka insanların nasıl davranmaları gerektiği üzerine katı kişisel kurallar oluşturmayınız. Karşınızdakine ?kendi olma hakkını? tanıyınız. Biraz tuhaf bir insansa, bırakın öyle olsun. Sizin her yaptığınızı yapmasını ve her beğendiğinizi beğenmesini beklemeyiniz. Sizin yanınızdayken rahatlamasını sağlayın.
Bir psikologun ifade ettiği gibi, ?Hiç kimse, bir diğerini yeniden biçimlendirme kudretine sahip değildir ancak, karşınızdakini olduğu gibi beğenmekle, ona kendisini değiştirme gücünü vermiş olursunuz.?
Psikanalistler insanların daha iyi olmalarına nasıl yardım ederler? Hasta kendisini olduğu gibi kabul edecek birisini bulmuştur. Yaşamında ilk kez; korkularını, utandığı şeyleri açığa çıkarır ve doktor da şaşkınlık, dehşet ve ahlaki yargılama göstermeksizin dinler. Tüm ?utanç verici? özelliklerine ve kusurlarına rağmen onu kabul eden bir insan oğlu bulduğu için, kendisini kabul edilebilir görür ve yeniden daha iyi bir yaşama doğru yoluna devam eder.
Bir psikanalistin dediği gibi:?Eğer insanlar ?kabul? konusunu gerçekten uygulasa, çok kısa sürede işimizden oluruz.?
Herkesin açlığını duyduğu birinci sihirli şey kabuldür. Tüm dünyaya karşı duran, insanların en acımasızı dahi, kendisinin kabul görmesine gereksinim duyar. Örneğin;
Hitler etrafına kendisini beğenmekte olan insanlardan ufak bir gurup toplar ve her gittiği yere onları da beraberinde götürürdü.
Gençlik çeteleri; toplumun başka kesimlerince yada ailelerince kabul görmeyen bu çocukların, çete üyelerince kabul görerek biraz kişisel önem, biraz da ait olma duygusu kazanmaları sonucu ortaya çıkmaktadır.
İnsanları oldukları gibi kabul ederseniz onlar sizden şu beş mesajı almış olurlar:
1-Ben varım.
2-Ben doğalım
3-Seviliyorum
4-Değerliğim.
5-Güvenebilirim.
Eğer oldukları gibi kabul etmezseniz bunların tersini algılarlar.
1-Ben yokum
2-Ben doğal değilim.
3-Sevilmiyorum.
4-Değerli değilim.
5-Güvenemem.
İnsanları oldukları gibi kabul edin. Kendileri olmalarına izin verin. Sizin kendisini beğenmeniz için kusursuz olmasında ısrarcı olmayın. İnandığınız doğruları yaşaması adına ona baskı ve diretme uygulamayın. Aynını yapmasını beklemeyin. Her şeyden önemlisi kabul konusunda pazarlığa girmeyin. Asla şöyle demeyin ?Bunu veya şunu yaparsan veya bana uyacak biçimde bazı yönlerini değiştirirsen, sana kabul gösteririm.? Bu göstermemiz gereken ilgi ve sevgiyi bazı şartlara bağlamaktır. Ailelerin çoğu maalesef bunun çocuk üzerindeki etkisini görememekte ve ?koşullu sevgi? göstermektedir.
Mesela: ?Taktir alırsan benim oğlumsun.?
? Ben tembel çocuk istemem.?
? şımarıklık yapma yoksa annen olmam.?
Ayrıca ?kıyaslama? da kabul edilmemenin göstergesidir. Kıyaslanan kişi değersiz olduğunu, varlığından memnuniyet duyulmadığını ve sevilmediğini hisseder.
?Ali kadar kafan çalışmıyor.? ( Ali gibi olmadığım için beni sevmiyorlar.)
2-ONAY
Herkesin açlığını duyduğu ikinci sihirli şey, onaydır.
Kabul, genelde olumsuzdur. Diğer insanı hataları ve kabahatleriyle kabul edip yine arkadaşlığımızı vermedir. Ancak onay, daha olumludur. Onayladığımız kişinin hatalarına hoşgörü göstermenin ötesinde, onda sevebileceğimiz olumlu bir şeyler bulmadır.
Karşınızdakinde her zaman onaylayacağınız ve her zaman onaylamayacağınız bazı şeyler bulabilirsiniz. Bu ne aradığınıza bağlıdır.
Olumsuz kişilikler içimizdeki en kötü yanları bulup çıkarır, zira hep kusurlu yanlarımızı ararlar. Olumlu kişilikler onaylayacakları bir şey bulup çıkararak içimizdeki iyiyi ortaya koyar. Onların onayında, tıpkı gün ışığındaki gibi gevşeriz; bu duygu o denli hoştur ki, yeniden onaylanmak ve bu hissi tekrar yaşamak için başka özellikler geliştirmek üzere çalışmaya başlarız.
Bir çocuk psikologu kendisine ?ıslah olması mümkün değil? diye getirilen bir çocuktan bahsediyor: ?çocuğun ?denetlenemez? olduğu söyleniyordu. İçine kapanıktı; ilk zamanlar konuşmadı bile. Ele gelir hiçbir ?tutar yanı? yokmuş gibi görünüyordu. Çocuk oymacılık yapmaktan hoşlanıyor ve bunu iyi yapıyordu. Evde mobilyaları oymuş ve bu yüzden ceza görmüştü. Ona birkaç oyma bıçağı ile yumuşak ahşaptan oluşan bir oymacılık takımı satın aldım. Yaptıklarını inceleyerek ?Biliyor musun?? dedim, ?şimdiye kadar tanıdığım çocukların içinde oymacılığı en iyi yapan sensin.?
Kısa sürede onaylayacak başka şeylerde keşfettim ve günün birinde, bir şey söylenmesine zaman bırakmadan kendi odasını toplayarak herkesi şaşırttı. Ona bunu neden yaptığını sorduğumda ?Bunun sizin hoşunuza gideceğini düşündüm.? dedi
Diğer insanın onaylayacağınız bir yönünü arayın. Bu küçük şey önemsiz bir şey olabilir. Ancak diğer kişi, bu hususu onayladığınızı bilsin; böylelikle gerçekten onaylayacağınız şeyler ortaya çıkmaya başlayacaktır. Karşınızdaki kişi sizin gerçek onayınızın tadına vardığında, başka şeyler için de onay alabilmek için davranışlarını değiştirmeye başlayacaktır.
3-DEğER BİLME
?İNSANLAR NEZDİNDEKİ YERİN, ONLARIN SENİN NEZDİNDEKİ YERLERİ KADARDIR.? F.G.
Bir başka temel açlık, kişinin değerinin bilinmesine duyulan açlıktır. Değer bilme, değerini arttırma demektir. Değerini bilmemenin, yani derini düşürmenin tersidir. Bir insana değer verdiğinizde, gerçekte onu daha değerli ve daha başarılı kılarsınız. Her zaman değerimizi azaltacak değil arttıracak insanlar ararız. Diğer insanların, kendilerine değer verdiğinizi bilmelerini sağlayın. Karşınızdakilere, sizin için önemliymiş gibi davranın.
Öğretmen Helen P. Mrosla'nın anısı:
ONLARA DEğER VERDİğİNİZİ GÖSTERİN:
İnsanların kendilerini önemli bulmalarını sağlamalısınız. Bunu nasıl yapacaksınız?
ÜÇ YÖNTEM:
1- Diğer insanların önemli olduğunu düşünün
İnsanları ? çok önemli kişiler '', ? önemli kişiler '', ? önemsiz kişiler ''diye sınıflandırmak için zaman ve enerji harcamayın, istisnasız ister çöpçü olsun, ister bir şirketin genel müdürü ; sizin için herkes önemli olmalıdır. Bir insana ikinci sınıf muamele yapmak, size birinci sınıf sonuçlar kazandırmaz.
Karşınızdaki insana da ?önemli olmadığı'' hissini asla ve asla uyandırmayın. Çünkü her insan ; Afrika'da da olsa, Amerika'da da yaşasa, cahil de olsa, zeki-fakir de olsa, zengin de olsa, genç de olsa, yaşlı da ?önemli olduğunu''hissetmek ister. Değerli insanlar olduklarını onlara hissettirin ve bunu samimiyetle yapın. Onlara tavır ve davranışlarınızla ?sen benim için değerlisin'' mesajı verin .O zaman insanların sizin için çok şey yaptığını göreceksiniz.
Karşınızdakinin aslında önemli bir adam olmadığını içinizde duyarsanız, sizin
yanınızda onun kendisini önemli hissetmesi olanaksızdır. Diğer insanların sizin için ne
denli önemli olduklarını bir düşünün. Eşiniz, çocuklarınız, amiriniz, çalışanlarınız, müşterileriniz. Kendi zihninizde onların değerini vurgulayın. Kainata baktığımız zaman;
sonuçta yer yüzünde insanlar kadar önemli olan başka ne vardır?
İNSANLARA DAVRANMA BİÇİMİMİZ KUŞKUSUZ ONLAR HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİMİZE BAğLIDIR.
İNSANLAR HAKKINDAKİ HİSLERİMİZ, FİKİRLERİMİZE VE ONLAR HAKKINDAKİ BİLGİLERİMİZE BAğLIDIR.
MEVKİYLE DEğİL İNSANLARLA KONUŞUN.
2- Diğer insanları fark edin (önemseyin)
Sadece sizin için önemli olan şeyleri ?fark ettiğinizi? hiç düşündünüz mü? Bu nedenle, birisi bizi ?fark ederse? bize karşı büyük iltifatta bulunmuş olur. Bize önemimizi kabul ettiğini göstermektedir. Bu durum, moralimizi büyük ölçüde yükseltir. Biz de daha dost, daha uyumlu olur ve daha çok çalışırız.
Dikkat ettiyseniz küçük çocuklar dayanılmaz bir fark edilme arzusu duyar. ?Bak anne, bak!? ve ?baba , gel de bana bak!? tüm ana-babalara aşina cümlelerdir. Ancak çocuklar fark edilmeyi genellikle daha dolambaçlı yollarla ararlar. Yemek yemeyi reddetme, kafasını duvara vurma, bir şeyleri kırıp-dökme gibi
Eşlerin de en sık şikayet ettikleri konunu ?fark edilmemektir?. Pek çok koca, eşinin yeni elbisesini yada saç modelini fark etmediğinde neden kırıldığını anlayamaz. Ama bu davranışı; kadına göre kocasının onu dikkate değecek kadar önemli bulmadığı anlamını taşır.
3- İnsanlara büyüklük taslamayın
?GURUR, KENDİNİ BULAMAMIŞ KÜÇÜK İNSANLARA AİT BİR BOŞLUKTUR.? F.G.
?BÜYÜKLERDE BÜYÜKLÜğÜN İŞARETİ KÜÇÜK GÖRÜNMEK, KÜÇÜKLERDE KÜÇÜKLÜğÜN İŞARETİ BÜYÜK GÖRÜNMEKTİR.? F.G.
Genellikle, kendi önemimizle başkasını etkileme konusunda o denli istekli oluruz ki, o insan kendini küçülmüş hisseder ve böylece kendimizi yüceltmiş oluruz.
Karşınızdaki kişide iyi bir izlenim bırakmak istiyorsanız en etkili yöntem. ?Onun sizi etkilediğini bilmesini sağlamaktır?. Eğer bunu sağlayabilir seniz, O da sizi tanıdığı insanlar arasında en akıllı, en cana yakın insanlardan biri olarak görecektir.
?İnsanlara değerini hissettirebileceğin fırsatları kaçırma ''
J . H. BROWN.
Pek çok araştırmanın sonuçlarını inceleyen J. C. Staehle çalışanlar arasında huzursuzluk oluşturan ana nedenleri önem sırasına göre şöyle sıralamaktadır.
1- Yapılan tavsiyelerin dikkate alınmaması.
2- Şikayetlerin dikkate alınmaması
3- Yüreklendirme eksikliği.
4- Diğer kişilerin önünde eleştirilme.
5- Fikirlerinin sorulmaması
6- Başarıları hakkında bilgi verilmemesi. (İnsanlar, başarı durumlarını bilirlerse kendilerini daha iyi hissederler ve daha iyisini yapmaya teşvik edilmiş olurlar.)
7- Adam kayırma.
Dikkat edilirse; bu sayılanların her birinde, çalışanın öneminin anlaşılmaması yatmaktadır. Yapılan işe değer vermemek, ?senin işin çok önemli değil? demektir. Çalışanların şikayetlerine kulak asmamak, ?sen o kadar değersizsin ki; şikayetlerin hiçbir anlam taşımıyor? demektir.
?Sadece insanlara değer verdiğinizde, onlarla bağ kurup liderlik yapabilirsiniz.?
Jim DORNAN
İNSANLARA DEğER VERDİğİNİZİ NASIL HİSSETTİRECEKSİNİZ ?
Hissettirme yollarının bazıları şunlardır:
1-BOL BOL GÜLÜMSEYİN :
?BİR TEBESSÜMLE DAHİ OLSA, KARDEŞİNİ SEVİNDİRMEYİ İHMAL ETME.? F.G.
?GÜLER BİR YÜZ İNSANLARI SİZE DOğRU ÇEKER.?
Gülümseme karşınızdaki insanı fark ettiğinizin ve ona saygı duyduğunuzun göstergesidir. Onun için çevrenizdeki insanlara gülücük dağıtın. Tebessüm ederken endişeli ve sinirli olmak neredeyse olanaksızdır. Gülümseme rahatlatıcıdır. Gülümseme kendine güveni gösterir.
Bildiğiniz tanışılması kolay kişiler düşünürseniz, istisnasız hepsinin büyük tebessümcüler olduğunu görürsünüz. Gerçek ve candan bir tebessüm, neredeyse diğer insanlarda dostça duygulara yol açan bir ?sihirli düğme? işlevi görür.
İçten gelen bir tebessüm bazı mesajlar iletir; ? Senden hoşlandım-sana dostlukla yaklaşıyorum? aynı zamanda ?beni beğeneceğini sanıyorum? der.
Gülümsemenin ifade ettiği diğer önemli şey ?sen gülümsenmeye değersin? dir.
Tebessüm ettiğiniz kişi de bize tebessümle karşılık verir. Gülümser, çünkü bizim gülümsememiz onun kendisini gülümsenmeyi hak etmiş duygusu hissetmesine yol açar. Yani; kalabalığın arasında Onu seçmişizdir, ayırt etmiş ve özel davranmışızdır.
Gülümsemenin arkadaşlık getirmesi için onun yürekten gelmesi gerekir. Dudaklardan öteye geçemeyen gülümseme bir işe yaramaz. Unutmayın; karşınızdakini etkileyen, sahte gülücükler değil, onun hakkındaki gerçek duygularınızdır.
?GÜLÜMSEME ÖNCE BEYİNDEDİR, SONRA YÜZDE.? Roger AILES
Aynada alıştırma yapın. Gerçek gülümsemeyi görür görmez tanırsınız. Aynanız gülümsemenizin gerçek mi, sahtemi olduğunu söyleyecektir. Gülümseme hareketlerini uygulamakla aynı zamanda gülümseme alışkanlığı ve daha fazla gülümseme isteği edineceksiniz. İnsanların kısa sürede size daha çok ısındıklarını daha dostça tavırlar sergilediklerini göreceksiniz. Hareketlerimiz duygularımızı, duygularımızın hareketlerimizi belirlediği kadar belirler. Herkes sahtesiyle gerçek bir gülümsemeyi ayırt edebilir. Gerçek bir gülümsemeyi görene dek aynanın başında egzersiz yapmayı sürdürün. Pek çok kişi, gerçek gülümsemenin kendisine nasıl duygu yaşattığını tatmamıştır.
Birisinden bir şey isteyip gülümserseniz, o kişi onu yerine getirmek için kendisini adeta zorunlu hissedecektir.
Diğer insanı ısındırmak için, tebessümün sihrini kullanın. Tebessümün gücünü dışarı çıkıp ölçebilirsiniz. Çıkın ve çıktığınızda onun gücünü kendi gözlerinizle görün.
?Güler yüz altın anahtardır.''
Şomas Babington MACAULAY.
?Bol bol gülümse. Hem maliyeti sıfırdır. Hem de bedeline paha biçilemez.
H . Jocson BROWN.
2- İLGİ GÖSTERİN :
?HER SEVİYEDE İNSANIN BİR İKRAM VE İLGİ BEKLENTİSİ VARDIR.? F.G.
Bir kişiye ne kadar ilgi gösterirseniz size çok şey verir. Karşınızdaki kişiye ne düşündüğünüzü hareketlerinizle göstermelisiniz. İlgi görmek herkesin hoşuna gider.
MESELA : 1- Ziyarete gelenleri ayakta karşılayın. Hemen görüşemeyecekseniz geldiğinden haberdar olduğunuzu ve en kısa sürede kendisini göreceğinizi bildirin.
2- Karşılaştığınız insanlara daima hatır sorun ve size sorulduğunda mukabelede bulunun.
3- Bir ihtiyacın olup olmadığını sorun, yardıma hazır olduğunuzu gösterin.
4-Olanağınız varsa insanları bekletmeyin. Bir randevuya zamanında gitmek gibi ? ufak nezaketleri? hafife almayınız. bu ufak şeylere dayanarak karşımızdakinin önemini belirtmiş oluruz.
5-İnsanlara ?özel muamele? gösterin. Dünyada bir insan için en gurur kırıcı, en yıpratıcı şeylerden biri ?sıradan muamelesi görmektir.
6-Coşkuyla selamlayın. Selam verirken karşınızdakiler tavırlarınızdan ve ses tonunuzdan sevincinizi anlamalıdır. ?Beni ne kadar çok seviyor.'' demeliler.
? RESULULLAH (A. S.) BİZE SELAMI YAYGINLAŞTIRMAMIZI( TANIDIK, TANIMADIK HERKESE SELAM VERMEMİZİ) EMRETTİ. Ebu Ümame
3-İLGİLERİNE DE DEğER VERİN;
İyi bir yönetici olmak istiyorsanız; yanınızda çalışan insanların değer verdikleri konuları ve bunları tatmin etmeyi bilmelisiniz. Bunları sağlayamazsanız; o kişiyi kaybede bilir yada işinden zevk almamasına neden olursunuz.
Mesleklerini, zevklerini, meraklarını tanıyın ve kendilerine onlardan bahsedin. Bu durum onların hoşuna gider. Bu ilkeyi yerine getirebilmek için ilgi alanlarınızı genişletin. Farklı mesleklerden ve çevrelerden gelen insanlarla ortak noktalar bulabilmeniz için çok çeşitli bilgi ve kültür birikimine sahip olmanız gerekir. Bunun için farklı sahalarda yazılmış kitaplar okuyun, değişik kültürleri inceleyin. Size uyan ve uymayan insanların davranışlarını, yaşam tarzlarını gözlemleyin. Eğer bunları yaparsanız; göreceksiniz, her çeşit insanla konuşabilecek çok şeyiniz olacak.
?Etkilemek istediğiniz insanların ilgilendikleri şeyleri düşünmek, her durum için kullanılabilen en mükemmel düşünce ilkesidir.?
David J. SCHWARTZ
?Bir insana ilgili olduğu konu hakkında soru sorduğunuz zaman onu can evinden yakalamış olursunuz.? Herbert N. CASSON
4- ONLARI BEKLETMEYİN;
Bir yere zamanında gelmemeniz, sizi bekleyenleri pek önemsemediğinize bir işaret olarak algılanabilir.
Dakik insanlar ilgili ve meraklı oldukları izlenimlerini bırakırlar. Israrla geç kalanlar ise, konuşulması gereken konunun pek de önemli olmadığı izlenimini verebilirler.
Bütün bu davranışların vereceği mesaj, İnsanları ciddiye almayıp onları düşünmediğiniz izlenimidir. Ya da onların düşüncelerini ve sağlayacakları umursamadığınızdır.
BİR RANDEVUYA ZAMANINDA GİTMEK GİBİ ? UFAK NEZAKETLERİ? HAFİFE ALMAYINIZ. BU UFAK ŞEYLERE DAYANARAK KARŞIMIZDAKİNİN ÖNEMİNİ BELİRTMİŞ OLURUZ.
4-İSİMLERİYLE HİTAP EDİN :
? İsimleri unutmamayı öğren, bu konuda başarısızlık ilginin yeterli olmadığını gösterir. LYNDON JOHN.
İnsanlar adlarının hatırlanmasından -kendilerine değer verdiğinizi düşündükleri için- hoşlanırlar,
İsmi doğru telaffuz edin, doğru yazın. Eğer bir kişinin adını hatalı telaffuz eder veya yazarsanız, karşınızdaki kişi onun önemsiz birisi olduğuna inandığınızı düşünecektir.
İyi tanımadığınız kişilerle konuşurken, adının önüne sürekli gerekli sıfatları koymayı unutmayın. Bu küçük sıfatlar insanın kendisini önemli hissetmesinde inanılmaz yardımcı olur. ( bay, bey efendi, bayan, küçük hanım, hanım efendi,ablacığım, v.s.)
Rivayete göre; Kartacalı Komutan ANİBAL, ordusundaki bütün askerlerin isimlerini tek-tek bilirmiş. Eğer böyleyse askerleriyle arasındaki iletişim bağını güçlü kılmış ve dolayısıyla da onları istediği gibi yönetmiştir.
5-ONLARI KONUŞTURUN VE DİNLEYİN :
?Herkes kendini dinleyecek adamı arar.''
H . N . CASSON
Başkalarının anlattıklarına ilgi göstermediğiniz her durumda, kendilerine değer vermediğiniz mesajını göndermiş olursunuz. Ama söylediklerine kulak verdiğinizde onlara saygı gösterdiğiniz, onları umursadığınız anlaşılır. Birini dinlemek ona gösterdiğiniz en üst düzeyde saygıdır. Filozof Poul Tillich' in dediği gibi; ?Sevginin ilk görevi dinlemektir.?
Sabırla dinleyerek ona şöyle diyebilirsiniz. ?Sen, dinlemeye değersin?. Onun kendisine duyduğu değeri arttırmış olursunuz. Zira her insan ?söylemeye değer bir şeyi olduğunu? düşünmekten hoşlanır.
6-TAKTİR ve TEŞVİK EDİN:
?İltifat bir fincan kahveye benzer. Gönül alır.''
DAVİD J . SCHWARTZ
?İnsan doğasının en derin ilkesi taktir edilmeye duyulan iştahtır.''
WİLLAM JAMES
?Her insan iltifattan hoşlanır.''
LINKOLN
?Övgü sayesinde güçsüz bir bedeni güçlü bir hale, korku dolu bir yüreği barışa ve güvene, harap olmuş sinirleri dengeye ve güce, kötü giden işleri zenginliğe ve başarıya, talebi ve yetersizliği tedariğe ve desteğe götürebilirsiniz.? Charles FİLLMORE
Hepimiz içten takdiri özleriz. İçten bir dille övülmekten hoşlanırız. Ama bununla pek eder karşılaşırız. Oysa övgü mucizevi bir güçtür. Övgüden aldığımız şevk, aldatmaca değildir. Sadece sizin hayal ettiğiniz bir durumda değildir. Bilim tarafından henüz anlaşılamamış bir nedenle, gerçek fiziksel enerji açığa çıkarmaktadır.
New Jersey' deki Vineland Eğitim okulunda psikolog Dr. Henry H.GODDARD ?ergograf? olarak adlandırdığı bir aygıt kullanarak yorgunluk ölçerdi. Yorulmuş çocuklar bir miktar övgü ve takdire tabi tutulduklarında, ergograf enerjide ani bir sıçrama gösterdi. Çocuklar eleştirildiği ve cesaretsizliğe itildiğinde ergograf da fiziksel enerjilerinin birden bire düştüğünü haber verir. Yani bilim övgünün gücünü açıklayamasa da onu ölçebilmektedir.
İş yaşamında övgünün gücünden bahsederken Charles G. NİCHOLS, eskiden başkanı olduğu ?Ulusal Kuru Üzüm Üreticileri Birliği' tarafından yürütülen ülke çapındaki bir anketten söz etmişti. Binlerce çalışan ve iş verenden, çalışanlar için önemli olduğunu düşündükleri etmenleri önem sırasına göre sıralamaları istenmişti. Çalışanların kendi listesinde büyük ölçüde birinci sırada yer alan etmen ?işin beğenilmesiydi?. Patronlar aynı hususu yedinci sıraya koymuştu.
Açıkça görüldüğü gibi pek azımız, bir çalışanın yaptığı işin beğenilmesinin, ona iyi yapılmış bir iş için övgü ve takdir etmenin ne derece önemli olduğunun farkındayız.
İnsanlar her yerde evde, işte, okulda, fabrikada övgü ve takdir edilmeye açlık duyar. Onlara açlığını çekmekte oldukları şeyi verdiğimizde, bizim de onlardan istediklerimizi, beceri olsun, iş gücü olsun, fikirler, işbirliği, her ne olursa olsun bize vermede bize cömert davranmaları çok daha olasıdır.
İnsanların beğenilecek, taktir edilecek yönlerini bulun, kendilerine bunları belli ederek iltifatta bulunun. Yaptıkları her olumlu atılımı kutlayın. İhtiyaçları olan şeyleri vermeyi deneyin İnsanlar takdir edilen şeyleri gerçekleştirirler. Kişilere herkes içinde iltifat edin ama eleştirinizi yalnız olduğunuz bir zamanda yapmayı tercih edin.
İltifat, bir fincan kahveye benzer. Gönülleri alır, içi ısıtır. İltifatın değeri iltifatın miktarına, türüne, yerine, zamanına, üslubuna ve iltifat edilen kişiye bağlıdır.
İltifatınızın başarınıza katkıda bulunmasını istiyorsanız, hak eden kimseden iltifatınızı esirgemeyin. Çünkü bütün insanlar övülmek, iltifat edilmek, fark edilmek, sevilmek, sayılmak ve saygınlaşmak için çalışırlar. Kendilerini iyi hisseden insanlar iyi işler yaparlar.
Onları cesaretlendirin, onları motive edin eğer böyle yaparsanız;
1- İnsanlarla aranızda köprü kurulur.
2- İnsanların kendilerine güvenleri ve kendilerine verdikleri değer artar.
Cesaret vermek insanların zayıflıklarını görmezlikten gelip, güçlü yanlarını ortaya çıkarmaktır. İnsanlara ne kadar değerli olduklarını ve her şeyi başarabileceklerini söyleyin muhtemelen yapacaklardır.
Yıllar önce insanların acıya dayanıklılığını ölçmeyi amaçlayan bir deney yapılmış;
Psikologlar bir insanın içi buz dolu bir kovaya ayaklarını çıplak olarak sokmalarını istemişler ve ne kadar dayanabildiklerini ölçmüşler.
Sadece bir faktörün bazı insanların diğerlerinden iki kat daha fazla dayanabilmelerini sağladığını görmüşler. Bu faktörün ne olduğunu biliyor musunuz.? CESARET. Yanında kendine cesaret veren biri olan denekler, diğerlerine oranla acıya daha fazla katlanmışlar.
BİR İNSAN KENDİSİNE CESARET VERİLDİğİNİ HİSSETTİğİNDE , OLANAKSIZ ŞEYLERE BİLE KATLANABİLİR VE İNANILMAZ GÜÇLÜKLERİ YENEBİLİR.
Bundan sonra her gün bir insana sahici, candan bir övgüde bulunun. Bunu eşiniz, çocuğunuz, amiriniz, müşteriniz veya elamanınız üzerinde deneyin ve karşınızdakinin derhal ?canlandığını? gözlemleyin. Aynı kişinin daha dostça ve daha iş birliğine yatkın bir hale geldiğini göreceksiniz.
Amerikan Endüstrisi samimi övgünün ve gerçek takdirin sadece çalışanların kendilerini daha iyi hissetmelerini değil, bunun yanı sıra daha çok iş ortaya koymalarını sağladığını kanıtlamıştır.
?Teşekkür ederim? demenin altı kuralı.
?Teşekkür ederim? sözü, doğru kullanılırsa, insan ilişkilerinde sihirli kelimeler olabilir. Aşağıdaki altı kuralı ezberleyin. Bunlar denenmiş ve kanıtlanmıştır.
1-Teşekkür içten olmalıdır.
Demek istediğiniz şekilde ifade edin. Söylerken duygu ve canlılık katın. Rutin değil, ?özel? bir söz gibi gelsin kulağa.
2-Mırıldanarak değil, açıkça söyleyin.
Tam olarak ağzınızdan çıkmalı. Karşınızdakinin ona teşekkür etmek istediğinizi bilmesinden utanç duyuyormuş gibi davranmayın.
3-İnsanlara isimleriyle teşekkür edin.
Teşekkür ettiğiniz kişinin ismini kullanarak kişiselleştirin. Bir gurupta teşekkür edilecek birkaç kişi varsa, sadece ?herkese teşekkürler? demeyin, onların isimlerini telaffuz edin.
4-Teşekkür etmekte olduğunuz kişiye doğru bakın.
Bir insan teşekkür edilmeye değerse, bakılmaya ve fark edilmeye de değerdir.
5-İnsanlara teşekkür etme üzerine çalışın.
Bilinçli olarak ve kasten insanlara teşekkür edebileceğiniz şeyler arayın. Bunun aklınıza gelmesini beklemeyin. Bir alışkanlık haline gelinceye kadar yapın.
6-İnsanlara en beklemedikleri anlarda teşekkür edin.
?Teşekkür ederim? sözü, karşınızdakinin en beklemediği veya muhakkak hak ettiğini düşünemediği bir anda daha etkili olur.
Taktir ederken;
1-Taktiri hemen yapın.
2-Kesin bir dille taktir edin.
3-Neyi, niçin, hangi yönden beğendiğinizi anlatın.
En iyi sonuç, karşınızdaki hangi hususta övgü aldığını tam olarak bilirse alınır.
4-Kişiden daha çok davranışı övün, ne veya kim olduğu için değil.
Davranışı övmek, onu yapan kişinin daha çok gayret göstermesiyle sonuçlanır.
Unutmayın, övgü, neye hedeflenmekteyse onu çoğaltma ve arttırma eğilimindedir. Birisini işle ilgili olarak överseniz, daha çok iş yapacaktır. Davranışı konusunda överseniz, davranışı daha iyi olacaktır. Ancak yalnızca kişi olarak överseniz, sadece egoizmini ve kendini beğenmişliğini arttırırsınız.
Doğru: (sekreterine) Son zamanlardaki yazılarınız gerçekten kusursuz.
Yanlış: (sekreterine) Siz iyi bir elemansınız.
5-İltifat ederken olabildiğince samimi olmaya çalışın ? görünmeye değil. Yaltaklanma kolay anlaşılır ve size de karşınızdakine de bir fayda sağlamaz. Büyük bir şey seçip içten olmamaktansa, küçük bir şey seçerek birine övgüde bulunmak ve bunu içten yapmak çok daha iyidir.
8-KIRICI SÖZ VE DAVRANIŞLARDAN KAÇININ, YIKICI TENKİTDE BULUNMAYIN.
?KIYAMET GÜNÜ, ALLAH İNDİNDE MAKAMCA İNSANLARIN EN KÖTÜSÜ; DİL VE DAVRANIŞLARININ KABALIğINDAN KAÇINARAK İNSANLARIN KENDİSİNİ TERKETTİğİ KİMSEDİR.? H.z. MUHAMMET.
KENDİSİ ATEŞE HARAM EDİLEN VE KENDİSİNE DE ATEŞİN HARAM KILINDIğI KİMSEYİ SİZE HABER VEREYİM Mİ? ATEŞ, HALKA HER YAKIN OLANA, YUMUŞAK HUYLU VE İNSANLARA KOLAYLIK GÖSTERENE HARAM KILINMIŞTIR. H.z. MUHAMMET.
?BİR KİMSE YUMUŞAK DAVRANMAKTAN MAHRUM İSE HAYRIN TAMAMINDAN MAHRUMDUR.? H.z. MUHAMMET
? YUMUŞAKLIK VE TATLILIK BİR ŞEYE GİRDİMİ ONU MUTLAKA TEZYİN EDER, BİR ŞEYDEN ÇIKARILDIMI ONU MUTLAKA KUSURLU KILAR.?
H.z. MUHAMMET
?YUMUŞAK KONUŞ Kİ, KALPLERİN KAPILARI AÇILSIN.? F.G.
?GÖNÜLLERİN ANAHTARI YUMUŞAK HUY VE YUMUŞAK KELİMELERDİR.? F.G.
?Sen kaba, hiddetli ve şiddetli olursan işin yürümez. İnsanlara yumuşaklıkla muamele et, yoksa onları kirpi gibi dikenli bulursun.? MEVLANA
?Tamimiyle doğru olsa da set söz insanı yaralar.? SOPHOKLES
?Büyük adam, küçüklere karşı davranışıyla büyüklüğünü gösterir.? CARLYLE
Tenkidin amacı bir hatanın-eksikliğin karşımızdaki kişiye kabul ettirilmesidir.
Tenkit etmeyin. Çünkü tenkit; insanı savunma vaziyeti almaya kendini haklı göstermek için uğraşmaya sevk ettiğinden, zararlıdır. Hatta tehlikelidir. Çünkü insanın hayatta en çok kıymet verdiği izzet-i nefsine(onuruna) dokunur, hiddetini körükler.
İnsanlar hata yaptıklarında, hatasını yüzüne çarpmayın. Onu toplum içinde kesinlikle mahcup etmeyin. Hatalarını düzelteyim derken bir hata da siz yapmış olursunuz. Onu sindirerek, cevap hakkı tanımayarak, suçlu olduğu duygusunu aşılayarak, üzerine yürüyerek uslandırmaya çalışmayın. Haklı olduğunuz zaman insanlara bu haklılığınızı incelik ve nezaketle kabul ettirin, yanıldığınız zaman ise yanlışınızı hemen kabul edin.
Hiddetlendiğiniz zaman, sizi hiddetlendiren kişiye ağır konuşmakla içinizi döküp rahatlamış olursunuz. Fakat karşınızdakinin ne hale geldiğini bir düşünür müsünüz?
?Yumruklarınızı sıkarak bana geldiğiniz takdirde, benim yumruklatırımı iki misli sıkacağıma inanabilirsiniz. Fakat bana gelir de; ?Gelin şu meseleyi birlikte konuşalım, anlaşmazlığın sebebini anlayalım? derseniz, çok geçmeden aramızda ciddi bir ayrılık bulunmadığını hatta anlaştığımız noktaların, ayrıldığımız noktalardan çok daha fazla olduğu belirir ve birlikte hareket etmemize hiçbir mani bulunmadığı derhal anlaşılır.?
WILSON
Eğer tenkit edilecekse ;
1-Başkalarının hatalarını tenkit etmeden önce kendi hatalarınızdan söz edin, her insanın hata yapabileceğinden bahsedin. Böylece onun kendi hatalarını kabul etmesini sağlamış olursunuz.
2-Toplum içinde hiç kimseyi tenkit etmeyin Bu tarz konuşmaları baş başa yapın.
?Herkesin önünde öv. Tenkitlerini bir kenara çekerek söyle.? H. Jackson BROWN
3-Şikayet ve tenkidi doğrudan ilgili şahsa yapınız, aracı kullanmayınız.
4-Tenkit ve şikayetin sebepleri açıkça anlatılmalıdır. Hem gerekçe hem de niyet ortaya konulmalıdır. Amaç da belirtilmelidir.
5-Tenkitte kıyaslama yapmak en büyük hatadır. ?sen böyle yaptın., yanlıştı. Halbuki Erol hiç böyle yapmıyor...."?çıkışı hem gereksiz, hem tahrip edicidir. Kişi yok edilmek istendiğini, varlığından hiç memnuniyet duyulmadığını, olumlu yönlerini göz ardı edildiğini düşünür.
6-Biriktirerek yapılacak tenkit görüntünün net olmasını engeller. Savunma isteğini arttırır. Konunun kabul edilme ihtimalini azaltır. Her tenkitin tek konusunun bulunması doğru olur.
7-Tenkit zaman geçirilmeden yapılmalı.
Başkalarını kötüleyeceğimize onları anlamaya çalışalım. Onların yaptıkları işleri niçin yaptıklarını gözlemleyelim ve inceleyelim. Böyle bir davranış eleştiriden daha çok değerli ve verimlidir. ?Her şeyi bilmek, her şeyi bağışlamaktır.?
Doktor johnson' un dediği gibi : ?Tanrı bile insanların yaşamını son bulmadan, insanları yargılamıyor.? Öyleyse bu iş bize düşmez.
9- MUTLULUK VE ÜZÜNTÜLERİNİ PAYLAŞIN :
Nişan, evlenme, doğum gibi mutlu günlerde çiçek ya da tebrik kartı göndermeyi ve tebrik ederek mutluluklarına katılmayı, hastalık ? kaza gibi durumlarda ?geçmiş olsun'' dileklerini sunmayı, ölüm hallerinde de yakınlarına taziyede bulunmayı hiçbir zaman ihmal etmeyin. Dini ve milli bayramlarda tebrikleşmeyi unutmayın.
Manisa da birlikte görev yaptığımız müzik öğretmeni arkadaşımızın Bursa'da yapılan düğününe gitmiştik. Düğün sonrası bir gün ?Sizin düğünüme gelmeniz beni çok etkiledi. Gelen olmaz diye düşünüyordum. Benim için sizin apayrı bir yeriniz var? demişti.
?Bir kişinin başarısı karşısında onu kutlama ve üzüntülü durumlarında taziyelerini bildirme fırsatlarını hiçbir zaman kaçırma.''
LYNDON JOHNSON
10-HEDİYE ALIN : Hediye vermek : karşıdaki kişiyi önemsediğinizi, ona değer verdiğinizi gösterir. Kalpleri birbirine yakınlaştırır. Onun için eşinize, anne ? babanıza, çocuklarınıza, dostlarınıza hediye almayı ihmal etmeyin.
?MUSAFAHA EDİN Kİ KALPLERDEKİ KİN GİTSİN, HEDİYELEŞİN Kİ, BİRBİRİNİZE SEVGİ DOğSUN VE ARADAKİ DÜŞMANLIK GİTSİN.? H.z Muhammet (S.A.V.)
?Küçük hediyeler dostluk, büyük hediyeler sevgi meydana getirir.''
LICHTERBERG
?BAŞKALARINI ZİYARET VE ONLARA HEDİYE VERMEK KALPLERİN KİLİTLERİNİ AÇAN İKİ ALTIN ANAHTARDIR. F.G.
HEDİYELEŞİN, ÇÜNKÜ HEDİYE SEVGİYİ ARTTIRIR, KALPTEKİ KÖTÜ HİSLERİ GİDERİR. H.z Muhammet (S.A.V.)
HEDİYELEŞİN, ÇÜNKÜ HEDİYE KALPTE KARALIK OLAN (KİN, BUğZ VE DÜŞMANLIK) DUYGULARINI GİDERİR.
11-ONU ARAYIN, ZİYARET EDİN :
ZİYARETLEŞİN, ÇÜNKÜ ZİYARET SEVGİYİ PERÇİNLER. H.z Muhammet (S.A.V.)
Bunun bir büyük avantajı şudur ki; siz onların yanına geldiğinizde söyledikleri her şey daha samimi, daha gerçek, daha ?derin? olacaktır. Kendilerini daha rahat ifade edeceklerdir. Bir insanın problemini gerçekten anlamak için onun ?evine? gitmeniz, çağırmanızdan daha etkilidir.
Aramayan insanlar sizi sevmiyor demek değildir. Ama onların aramaları sizi daha çok memnun eder. Arayan insanların sizin için apayrı yerleri olur. Siz de dostlarınızı arayıp ziyaret etmeyi ihmal etmeyin.
?Gerçek dostlar iyi günlerinizde davet edince sizi ziyaret ederler, kara günlerinizde davetsiz gelirler.'' ŞEOPMRASTUS
12-YARDIM SEVER (DİYERGAM) OLUN, ONLARIN YARDIM ETMELERİNE DE OLANAK SAğLAYIN:
?İYİLİğİN MÜKAFATI İYİLİKTEN BAŞKA BİR ŞEY OLUR MU?? Rahman 60
?ALLAH SANA NASIL İHSANDA BULUNDUYSA SEN DE BAŞKALARINA İHSANDA BULUN.? Kasas 77
İNSAN NEFSİ, KENDİNE İYİLİK YAPANI SEVME FITRATI ÜZERİNE YARATILMIŞTIR. H.z Muhammet (S.A.V.)
?İYİLİK GÖRMENİN YOLU İYİLİK YAPMADAN GEÇER.? F.G.
?ŞERRİNDEN ENDİŞE ETTİğİN KİMSEYİ, BİR DE İYİLİKLERİNLE YUMUŞATMAYI DENE!? F.G
?İNSAN ALMADAN ÖNCE VERMESİNİ BİLMELİ Kİ, ALMA MEVSİMİNDE KAT-KAT ALABİLSİN.? F.G.
Kendinizi unutarak başkalarını düşünün. Kendisi için her türlü fedakarlığa kanlandığınızı gören bir kimse sizi mutlaka takdir edecektir.
?İyilik hiçbir zaman boşa gitmeyen yatırımdır.? ŞOREAU
?Hizmet etmeksizin hiç kimse büyük olmayı başaramaz. Hizmet büyüklüğün gereğidir.? GOEŞE
?Dostuna da düşmanına da yardım et, çünkü o zaman dostunla daha yakın dost, düşmanınla da dost olursun.? CLEDBUL
Yardıma gereksinimi olan kişilere yardım etmenin yollarını arayın ve kendi tarzınızla yardım edin. Bunu, sonradan alacağınız karşılık için değil, insanlar zor durumda olduğu ve desteğe gereksinimleri olduğu için yapın.
Ayrıca size yapılan küçük büyük her iyiliği takdir ettiğinizi gösterin. Size her hangi bir şekilde yardım eden ya da etmeye çalışan kişilere yalnız teşekkür etmekle kalmayın. Onlarla sürekli bağlantıda olun. Size verdikleri yardımı, düşünceyi ve araçları gelişmenizde kullanın. Birine gerçekten yardımınız dokunduğunu bilmek, çok tatmin edicidir; bu tatmin duygusunu başkalarına da tattırın
13-ŞAKA YAPMAYIN (TAKILMACILIğI BIRAKIN)
?KARDEŞİNİ ALAYA ALRAK ONUNLA ŞAKALAŞMA? H.z Muhammet (S.A.V.)
Takılmak ve şaka yapmak, karşınızdakinin kendi gözündeki değerini hedeflemektedir. Kişilerin kendi gözündeki değerini tehdit eden şeyler zevkli olduğu zaman bile tehlikelidir. Alaycılığın bünyesinde her zaman acımasız bir yan bulunur ve diğer insana kendisini küçülmüş hissettir.
Pek çoğumuz diğer insanların bundan hoşlanacağını düşünerek onlara takılırız. Karşımızdakinin zekamızı fark etmesini, alaycılıktaki mizahı görmesini ve söyleneni üzerine almamasını umarak iğneleyici sözler söyleriz.
Kamuoyu araştırmaları göstermiştir ki, insanlar yakın arkadaşları tarafından bile yapılsa şakalara maruz kalmaktan hoşlanmamaktadır. Yine de arkadaşlarınızın şakadan hoşlanmadığınızı bilmelerini istemeyiz; oyun bozan olduğumuzu düşünmelerinden endişe ederiz. Bu nedenle en iyi arkadaşlarınız dahi şakadan hiç hoşlanmadığını söyleyemeyecektir.
ESPRİLİ OLUN: Espri anlaşmazlıkları çözer, kızgınlığın önünü keser, kayıtsız davranışları önler ve endişeyi giderir. Böylece baskı veren durumları yapıcı bir şekilde düşünmenize yardımcı olur.
Neşeli ve mutlu bir mizacınız olmalı. Hiç bir şey donuk bir ?Lider? den daha
kötü değildir. Neşe bulaşıcı, motive edici ve moral yükseltici bir şeydir.
?Yükselecek tansiyonu düşürebilmek için esprili olun.?
Sang H. KIM
Gülmek bize iyi gelir, çünkü:
1-Vücudun rahatlaması için beynin salgıladığı endorphini arttırır.
2-Vücudun strese tepkisi olan kortizonu azaltır ve sakinleşmemizi sağlar.
3-Beynin yaratıcılık merkezini harekete geçirir ve böylece,
a-)Yeniliklere, belirsizliklere, değişikliklere karşı hoşgörülü yaklaşır.
b-)Geniş fikirli olur.
c-)Sorunları çözümlemede ilerleme kaydeder.
d-)Risk almaya yatkınlaşır.
Yöneticiler İçin Espri Kullanımı Eğitimcisi ; C. W.Metcalf ; Esprinin etkilerini şöyle dile getiriyor.
1- Fiziksel enerji seviyesini destekleyen hevese yol açar.
2- Atikliği ve zihinsel randımanı arttırır.
3- Kişisel ilişkileri geliştirir.
4- Anlamı netleştirir ve kavramayı arttırır.
5- Buzu kırar, fikir ayrılığını değiştirerek iş birliğini, dostluk hissini ve ekip çalışmasını geliştirir.
6- Konsantrasyonu geliştirir. Stres altındaki zihinler yavaş işler ve zor konsantre olurlar.
? Espri anlayışı başarılı kişilerin niteliğidir.?
A.B.D. İşletmesinin Yeni Kahramanları Kitabının Yazarı Charles Garfıeld
Espri yapma yeteneği altı unsura bağlıdır;
1- Araştırmacı olma
2- İlişkin kılma Dinleyiciler anlattığınız malzeme ile ilişkili olmalıdır.
3- Ritim giriş, orta ve son arası uyum
4- Prova Daha önce birilerine anlatın. Anlatım temposunu yakalama adına bu gereklidir. Doğru sözcüğü uygun yerde vurgulamak, doğru noktada duraksamak, can alıcı noktayı tam zamanında anlatmak .
5- Rahat olma
6- Riske girme Etkili olur yada olmaz siz anlatın.
Anlattığınızı imkanınız varsa bir videoya alıp seyredin neden güldürdüğünüzü ya da güldürmediğinizi gözlemleyin.
KENDİNİZİ GELİŞTİRMEYE ZAMAN AYIRIN, UFKUNU GENİŞLETİN:
Sahip olduğu şeylerle yetinmeyin, daha iyiye ve kusursuza ulaşma gayreti gösterin. Bir insanın yaşamındaki olumlu gelişmeler, her zaman kişisel gelişmeyi gerektirir. Görüşünüzü gerçekleştirmek için nasıl bir gelişme içinde olmanız gerektiğini düşünün. Sonra da arzu ettiğiniz kişi olabilmek için neler öğrenmeniz gerektiğini belirleyin. Öğrenmeyi ve gelişmeyi hep sürdürün, okumaya aşık olun.
?NE YAZIK Kİ, BU GÜNKÜ İNSANIMIZIN EN KAREKTERİSLİK BİR YANI, OKUMAMAK VE DÜŞÜNMEMEK. ZANNEDİYORUM BİZİ VERİMSİZ HALE GETİREN DE İŞTE BU. İSTİSNALAR OLSA DA, BU BİR GERÇEK.? F.G.
?ÇOK KİTAP OKUMALI, MESELA BİNLERCE SAYFALIK KİTAPLAR ÇOK KISA ZAMANA SIKIŞTIRILARAK OKUNMALI VE HAZMEDİLMELİ. KİTAP OKURKEN DE DİKKATİMİZİ ÇEKEN ORİJİNAL YERLER NOT ALINMALI VE GEÇMİŞ MALUMATIMIZA DAYANARAK GÖRDÜğÜMÜZ EKSİKLİKLER TAMAMLANMALIDIR. F.G.
? Bulunduğunuz yerin en iyi süngeri siz olun.?
?En büyük ve karlı yatırım, kendine yapılan yatırımdır.?
David J. SCHWARTZ
1-Başkalarının fikirlerine kulak verin.
?KİMDEN GELİRSE GELSİN İNSAN, KENDİ SİSTEMİNE, KENDİ DÜŞÜNCELERİNE, KENDİ DÜNYASINA VE KENDİ MENFAATİNE OLACAK BİLGİ VE MÜLEHAZALARDAN FAYDALANMAYI BİLMELİ VE HELE TECRÜBE SAHİPLERİNİN TECRÜBELERİNDEN YARARLANMAYI DA, ASLA İHMAL ETMEMELİDİR.? F.G.
?AKILLI İNSAN YANILMAYACAğINI İDDİA EDEN VE BAŞKALARININ FİKİRLERİNE KARŞI MÜSTAğNİ KALAN İNSAN DEğİLDİR. AKILLI İNSAN YANILMASININ BEŞERİ OLDUğUNU KABULLENEREK, İŞLEDİğİ HATALARI DÜZELTEN VE DEğİŞİK DÜŞÜNCELERİ DEğERLENDİRİP ONLARDAN İSTİFADE ETMESİNİ BİLEN İNSANDIR. F.G.
Yeni fikir ve önerilere açık olun. İşe yaramaz, yapılamaz, hiçbir değeri yok, aptalca gibi kelimeler ağzınızdan hiçbir zaman çıkmasın.
Farklılık çeşitlilik, zenginlik demektir. Şöyle bir düşünün çevrenizde bilgilerinden, tecrübelerinden, zekalarından faydalanılacak kim bilir kaç insan var.
Yeni fikir ve görüşlere açık olduğunuzu karşı tarafa hissettirin. Çalışanların fikirlerinden ve düşüncelerinden istifade etmesini bilin. Farklı düşüncelerin toplandığı bir havuz olun.
Hiçbir müdür ; kendisini emri altında çalışan personelin tamamından daha akıllı
saymamalıdır. Yüzlerce personelin çalıştığı bir işyerinde bilgilerinden, tecrübelerinden, zekalarından faydalanılacak kim bilir kaç insan vardır?
Japonlar bunu çok iyi yapıyorlar. Çalışanların her türlü teklif, tavsiye ve uygulamalarına kapıları açıktır. Herkesin düşündüğünü söyleyebildiği bir ortamda ortaya çok güzel şeyler çıkar.
Nerede hür düşünmek ve düşündüğünü söylemek kısıtlanmışsa, orası geri kalmıştır.
Ayrıca bize fikir de vermesine olanak tanımadığımız sürece, bir insanın kas gücünün yüzde yüzünü elde etmeniz psikolojik yönden olanaksızdır. A.B.D.' de Endüstri işçileri üzerinde tutulan kayıtlarla bu husus şüpheye yer vermeyecek şekilde kanıtlanmıştır. Yönetimde kesinlikle söz sahibi olmayan, öneri ve fikir katkısında bulunmayan, kendi düşüncelerini ifade etmelerine izin verilmeyen işçiler, tavsiyelerde bulunmaya teşvik edilenlere kıyasla daha az iş yapmaktadırlar.
Kalımcı Yönetim Robert C. Hood' un her alanda kullandığı yöntem. Bu sistem ailede de uygulanılabilir. Haftalık toplantılarla çocuklar dinlenir, onların da fikirleri alınır.
?İNSANLAR OLUŞTURMASINA YARDIMCI OLDUKLARI ŞEYLERİ DESTEKLERLER.?
?Hayatta başarılı olmanın sırrının başkalarının tecrübelerinden yararlanmayı bilmek, verilen öğütleri can kulağıyla dinlemek, ilgili yayınları dikkatle okumak ve kazanılan bilgileri değerlendirmek olduğuna inanırım. Dolayısıyla iş hayatındaki başarımı, mesai arkadaşlarımla kurduğumuz; uzun yıllar süren yakın iş birliği sağlamıştır.? Vehbi KOÇ
2-Beyin takımınızı kurun
?GÜNDEM BELİRLEMEK VE HADİSELERİN NABZINI ELDE TUTABİLMEK İÇİN DEVAMLI FİKİR VE DÜŞÜNCE ÜRETEN BİR ?BEYİN KADROYA' VE DÜŞÜNCELERİ PRATİğE DÖKECEK ?DİNAMİK İNSANLARA' İHTİYAÇ VARDIR. TABİİ BÜTÜN BUNLAR, BİRER PLAN VE PROGRAM GEREKTİREN İŞLERDİR.? F.G.
Artık ?Tek Adam? ? One Man Show? devri geçti. Başarılı olmak istiyorsanız takımınızı kurun. Sermayede, çalışmada ve düşüncede kolektif hareket edenler için karın sınırı yoktur. Vehbi KOÇ
3-Kendinizi başarılı insanlarla karşı karşıya getirin
Başarılı insanları gözlemleyin. Onlara sorular sorun. Onları taklit edin. Göreceksiniz zamanla onlar gibi düşünmeye başlayacaksınız.
4-Olumsuz düşünenleri yakın arkadaş olmaktan çıkarın.
Kendilerine ait hiçbir hayali olmayan insanlar, sizinkileri göremezler. Bu tarz insanlar gelişiminizi engeller, sizin duyduğunuz aşk ve şevki öldürürler.
GÖRÜŞ (Vizyon) SAHİBİ OLUN.
?Göz bozukluğu gördüklerimizi sınırlar, görüş bozukluğu ise yaptıklarımızı.?
Franklin FIELD
Webster Sözlüğü'nde görüş(vision) kelimesi şöyle tanımlanmaktadır. ?normal görme dışında görüldüğü varsayılan nesne;...gerçekte görünmediği halde bir şeyi algılama yeteneği, örneğin zihinsel yetenek, güçlü önsezi....hayal etme gücü
Kelime anlamından uzaklaşıp, mecazi anlamda kullandığımızda ise; GÖRÜŞ: Önümüzde bulunandan daha fazlasını görebilme yeteneğidir. Başkaları tarafından kolayca fark edilmeyen özellikleri görebilmek demektir. Fırsatı görebilmek demektir.
?Şans, hazırlıklı olarak fırsatlarla karşılaşmaktır.?
Anşony Robbins
? Gelecek daima; olabilecekleri açıklığa kavuşmadan uzun süre önce görenlerin olacaktır.?
Geleceği gözler önünde canlandırabilme yeteneği için de kullanılır. (Walt Disney görüş sahibiydi.)
?Görüş, önümüzdeki günlerde nasıl ve neler olabileceği veya olması gerektiği hakkında zihnimizde canlanan resimdir.? Yazar George BARNA
Görüş büyük yararlar getirir ve muazzam fırsat kapıları açar. Bir insanın gücünü arttırır. Görüş büyüdükçe, verdiği güç de artar.
GÖRÜŞÜN SAğLADIğI FAYDALAR:
1-Görüş işimize değer katar. Her görevin bir değeri vardır. En sıradan görev bile, daha büyük bir amaca hizmet ettiğinizi gördüğünüzde size bir tatmin hissi verebilir.
Bir binada tuğla örmekte olan üç ustayla konuşan adamın hikayesi gibidir. Adam ilk ustaya ?Ne yapıyorsun?? diye sormuş. Usta; ?Ekmeğimi kazanıyorum? demiş. Aynı soruyu ikinci ustaya yönelttiğinde, ?Tuğla örüyorum? yanıtını almış. Sıra üçüncü adama geldiğinde ise, tuğlacı şevkle; ?Katedral inşa ediyorum? demiş. Bu insanların üçü de aynı işi yapmaktaydı. Ancak sadece üçüncüsü, bir görüşle güdülenmişti. Büyük resmi görmesi, işine değer katmaktaydı.
2-Görüş, geleceğinizi önceden haber verir. Görüşünüz olduğunda, geleceğiniz muhtemelen o vizyonun gerçekleşmesi olarak ortaya çıkacaktır.
Okunma Sayısı: 0 / Yorum Sayısı: 0
Bu yazıya daha önce yorum yapılmamış ?