Bu dünya bize atalarımızdan miras kalmadı. Biz onu çocuklarımızdan ödünç aldık.
Ara

Yazar Ve Şairlerden Hazır Cevaplar / Psikolojik Sorunlar

Yazar Ve Şairlerden Hazır Cevaplar

AğIRLIğINCA ALTIN EDER
İngiliz şairlerinden Oscar Wilde, yazdığı bir şiiri, ressam arkadaşı Whistler'e getirmiş:
"Bak bakalım, demiş, nasıl bulacaksın?"
Ressam, şiiri okumuş, hiç bir şey demeden geri vermiş.
Oscar Wilde:
"Düşünceni söylemedin, demiş. Sence bu şiirin değeri nedir?"
Ressam:
Evet değerli buluyorum, diye karşılamış. Şiirin yazılı olduğu ince pelür kâğıdı göstererek. "Ağırlığınca altın eder.."

AKŞAM YEMEğİ
Yahya Kemâl, dostlarından birine rastlar:
- Bu akşam yemeğini benimle yer misin?
- Hay hay! Çok memnun olurum. Hiçbir mazeretim yok!
Y. Kemâl gülümseyerek cevap verir:
- İyi öyleyse bu akşam size geliyorum.

ANLADIğININ İSPATI
Tanıdıklardan biri, yazdığı romanın müsveddelerini Neyzen Tevfike göstererek fikrini sorar:
Neyzen beğenmediğini ifade edince, adam:
-İyi ama, der. Siz hiç roman yazmadınız ki!
Neyzen Tevfik şu cevabı verir:
-Ben yumurtanın tazesini bayatını iyi anlarım. Ama bu güne kadar hiç yumurtlamadım

ARKAMI DÖNEYİM
Necip Fazıl Kısakürek, sakal bırakmaya karar verir ve bırakır. Sakallı halini görenler şaşırırlar. Hatta bazıları hakaret etmek bile ister. Fakat üstad bu. Hiç lafın altında kalır mı? Adama layık olduğu cevabı verir. Üstadın sakallı halini gören biri, üstada hakaret etmek için karşısına geçip sakallı halini kastederek;

-"Yahu Maymuna dönmüşsün!" der.
Bu söz üzerine üstad adama haddini bildirir:
-"Öyle miii, peki o zaman arkamı döneyim!.."

BRAVO!..
Genç bir şair, saçma sapan şiirlerini Victor Hugoya okuduktan sonra:
-Üstad, diye sormuş. Şiirlerimi nasıl buldunuz?
Victor Hugo:
-Vezinsiz, kafiyesiz ve manasız bir şey yazmak istemiş ve tam muvaffak olmuşsunuz, demiş. Bravo doğrusu

BÜLBÜL
M. Akif yapmacıklı jest ve mimiklerle şiir okuyanlarda hoşlanmazdı. Bir gün böyle biri, Taceddin Dergâhında Akif'in bülbül şiirini okur. Bu okuyuşa canı sıkılan Akif, şöyle söylenir:
- Bu bülbül bizim Bülbül'e benziyordu ama, adam ne kanadını bıraktı, ne kuyruğunu!..

ÇIKMAYAN MANA
Mehmet Akif, Baytar Mektebinde müdür muavini olarak çalıştığı bir dönemde, muhasebeden gelen bir yazıyı anlayamaz. Yazıyı kaleme alan Salih Efendiyi aratarak yazıda ne demek istediğini sorar:.:

-Salih Efendi İki türlü mana çıksın diye böyle yazdık efendim cevabını verince, Akif dayanamaz ve:
-Hayret doğrusu, der. Biz birini bile çıkartamadık da

ÇİVİ GİBİDİR
Tanınmış nüktedanlardan merhum Sakallı Celâl, bir arkadaşı için "çivi gibidir" dediğinde, yanındakiler onun bu sözünü biraz garip karşılamışlar.
Sakallı Celâl, açıklama yapmış:
- Efendim, galiba yanlış anlaşıldı. Çivi demekle onun demir gibi sağlam olduğunu kastetmedim. Kafasına vurmadıkça vazifesini yapmaz da...

ÇOK YÜZLÜLER
Mehmed Âkif, iki yüzlü insanlara çok kızardı. Bir gün bir arkadaşına şöyle dedi:
- İki yüzlüleri artık sever hale geldim. Çünkü yaşadıkça yirmi yüzlü insanlar görmeye başladım.

DOKTOR HATASI
Fransa'nın meşhur muharrir ve terbiyecilerinden Michel Montaigne'ye "Dünyanın en bahtiyar insanları kimlerdir?" diye sorduklarında:
- Doktorlardır, cevabını vermiş. Çünkü başarıları, güneş gibi parıldar, hataları ise toprak tarafından örtülür.

DOST
Bâkî'ye kaç çeşit dost olduğu sorulduğunda şöyle cevap vermiş:
- Üç çeşit dost vardır: Bir dost vardır ki, gıda gibidir, sen onu her gün ararsın. Bir dost vardır ki, ilaç gibidir; gerektiğinde ararsın. Bir dost vardır ki, hastalık gibidir, o seni arar.

DÜNYANIN YÜZÜ
Hastalıktan ötürü gözleri kapanmış olan bir adam, halk şairi Seyrani ye:
- Bende dünyayı görecek göz mü kaldı? diye şikayette bulununca, söz eri Seyrani:
- Hiç üzülme dostum demiş. Zaten dünyada da bakılacak surat kalmadı.

DÜŞMANIN CANI
Şair Nefi bir toplantıda konuşurken, düşmanlarından biri içeri girmiş, fakat herkese selam verdiği halde kendisine:
-Merhaba canım! demiş.
Nefi durur mu? Hemen cevabı yapıştırmış:
-Derhal çıkıyorum.

ELDİVENİM YOKTU
"Şu edepsize neden bir tokat vurmadın" derler Cenap Şehabettine. O da, "eldivenim yoktu iğrendim" der...

ELİMİ YENİ YIKADIM
Mehmet Akif, elini yıkadıktan sonra Neyzen Tevfik'in kendisine uzattığı havlunun kirini görünce, ister istemez.
- Hayır, demiş. Elimi daha yeni yıkadım.

FAZİLET
Nihad Sami Banarlının anlattığına göre Yahya Kemal bir dönemdeki sohbetlerinde sık sık şöyle dermiş:
'Çocuklarımıza dediler ki:
- Selçuklu ve Osmanlı medeniyetin bilmemek fazilettir.
- Osmanlı devri Türkçe'sini bilmemek fazilettir.
- Fuzuli'yi, Nedim'i, Namık Kemal'i, Hamid'i, Fikret'i bilmemek bir fazilettir.
- Hasılı, ... bilmemek bir fazilettir.
Çocuklarımız bir de baktılar ki meğer ne çok faziletleri varmış.'

<FİKİR YAKALAMAK
Şahabettin Süleyman, bir gün Ahmet Haşim'e:
-Üç günden beri zihnimde önemli bir fikir saklıyorum, dediğinde, Ahmet Haşim, onun fikir üretmedeki kısırlığını ima ederek şöyle demiş:
-Günahtır yahu, salıver gitsin şu fikri. Zavallıcık günlerden beri tek başına kim bilir ne kadar sıkılmıştır?

GENÇ İHTİYARLAR
Yazar Hekimoğlu İsmail'e:
-Yaşlılık nedir? diye sorduklarında:
-Bence yaşlılık, ne saçın ağarması, ne de belin bükülmesidir demiş, gayesi biten ve ümidi sönen herkes yaşlıdır.

GÖNÜLSÜZ GÖNÜL
Abdülhak Hâmidin evindeki sohbette, konu gençlik ve ihtiyarlıktan açılır. Yaşı geçmiş bir hanım, Abdülhak Hamide döner ve:
-Efendim, gönül kocamaz! der.
Hamid cevap verir:
-Kocamaz ama, kocamış bir vücut içinde oturmak da istemez.

HANGİ KİTAPLARI OKUR?
Eski kitapçılardan Arif Polat'ın dükkanına gelen bir tanıdığı, çeşitli kitapları inceleyip:
- "Bazı kitaplara bakıyorum da; bunları kim okur, diye merak ediyorum" deyince, Arif Polat başını kaldırmadan şu cevap vermiş:
- Ben de bazı insanlara bakıyorum da, bunlar hangi kitapları okur, diye merak ediyorum.

HAYATI SEYRETMEK
Yazar Kazancakis, bir ihtiyara "neye bakıyorsun?" diye sorduğunda,ihtiyar adam gözlerini akan sudan ayırmadan şu cevabı verir:
- Hayatıma oğlum, akıp giden hayatıma.

İÇERİ ALAMADIğIMIZ GÜNLER OLDU
Mehmet Akif görevli olarak Berlin'e gitmişti. Orada tanıştığı bir Alman kadını:
- Affedersiniz, sizin şair olduğunuzu duydum. O halde merhametli bir kalbiniz olması lazım. Diyorlar ki, memleketinizde kadınları içeri kilitler, sokağa çıkmalarını engellermişsiniz. Onlara acımıyor musunuz?
Mehmet Akif şu cevabı verir:
- Yalanınız yok yanlışınız var madam. Biz kadınlarımızı içeriden dışarıya çıkarmıyor değiliz. Fakat dışarıdan içeriye alamadığımız günler çoktur.

İğNE DELİğİ
Necip Fazıl'a, ?Allah, deveyi iğnenin deliğinden geçirebilir mi?? diye sormuşlar. ?Evet geçirir? demiş. Bunun üzerine ?deveyi mi küçültür, yoksa iğneyi mi büyültür?? demişler.
Necip Fazıl, İlahi kudretin sonsuzluğunu ifade babında, şu cevabı vermiş:
- Ne deveyi küçültür, ne iğneyi büyültür. Gökteki yıldızları senin gözbebeğine sığdırdığı gibi, vızır vızır geçirir.

İNSANIN MAHARETİ
Bir sohbet sırasında, Ârif Nihat Asya ya:
-Eğilir, bükülür, katlanır ve istenilen şekle kolayca sokulur bir cam keşfedilmiş, derler.
Ârif Nihat Asya, şöyle cevap verir:
- Desenize, eninde sonunda camı da kendimize benzettik!

İSTANBUL'A DÖNÜŞ
Yahya Kemal'a "Ankara'nın en çok hangi tarafını seviyorsunuz" diye sorduklarında şu cevabı vermiş:
-İstanbul'a dönüşünü.

KADINLAR
Bir Fransız yazar,Mehmet Akif'e:
--Kadınlarınızı evden çıkartmadığınız doğru mu? diye sorduğunda Akif:
--Daha önceleri öyleydi, karşılığını vermiş. Fakat şimdi dışarı çıkarttık ve bir türlü içeri sokamıyoruz.

KALEMİN İŞİ ZOR
Ünlü gazeteci ve yazarlardan Velid Ebüzziya, İstiklâl Mahkemesi nde yargılanıp beraat ettikten sonra, genç meslektaşlarına nasihat etmiş:
- Şu sıralarda sakın fincancı katırlarını ürkütmeyin...
Yusuf Ziya Ortaç, başını sallayarak:
- Bu söylediğin imkansız üstadım, demiş. Zira ortalıkta o kadar çok katır var ki!..

KENDİMİZE BENZETTİK
Bir sohbet sırasında Arif Nihat'a;
- Eğilir, bükülür, katlanır, istenilen şekle kolayca sokulur bir cam keşfedilmiş, derler.
Arif Nihat buna şöyle cevap verir:
- Desenize eninde sonunda camı da kendimize benzettik.

KİRALIK EV
Bir toplantıda bazı büyük adamların ölümünden sonra onlara yaşadıkları evlerin bir müze haline getirildiği ve üzerine levhalar asıldığı konu edilirken, toplantıya katılan şair Nazım, Süleyman Nazif'e dönerek:
-Üstad ben ölünce kapımın üzerindeki levhaya ne yazarlar.
Süleyman Nazif gayet ciddi:
-Kiralık Ev.

MANAV OLSA GEREK
Garip halleri ile ünlü olan şair Ruhi, serbest nazım usulüyle şiir yazmanın moda olduğu dönemlerde bir gün eline geçen bir şiir mecmuasında genç şairlerden birisinin irili ufaklı mısralarla bütün bir sahifeyi dolduran mısralarına uzun uzun baktıktan sonra:
- Garip, demiş. Bunlar üzüm salkımı, yazan da şair değil manav olsa gerek.

MUTLULUK
Tolstoy a "nasıl mutlu oluyorsunuz?" diye sorduklarında şu cevabı vermiş:
- Sahip olduğum şeylere sevinerek, sahip olmadıklarımı ise hiç düşünmeyerek.

NE ALIRSINIZ?
Yahya Kemal, çok şişman olduğu için, bir yokuşun sonundaki dükkanın önünde dinlenirken, içeriden çıkan tezgâhtar:
-Buyrun beyim, diye atılmış, ne alırsınız?
Yahya Kemal tebessüm ederek:
-Evladım müsaade edersen bir nefes alacağım.

NE DİYE BİNDİN?
Necip Fazıl Kısakürek vapurla Karaköy'e geçerken yanına biri yaklaşıp:
- Üstad, diye sormuş. Peygamberlere ne diye gerek duyuldu, biz kendimiz yolumuzu bulabilirdik.
Necip Fazıl, okuduğu kitaptan başını kaldırmadan:
- Ne diye vapura bindin ki, cevabını vermiş. Yüzerek geçsene karşıya.

NE KADAR DA FUZULİ
Fuzuli ile Ruhi beraberce yürürlerken bir köpek görürler. Ruhi köpeği göstererek;
'Bu köpek de ne kadar Fuzuli' der. Fuzuli hemen cevabı yapıştırır:
?Vur kıçına da çıksın Ruhi....?

NİYET
Ömer Seyfettin, kız lisesine Edebiyat öğretmeni olduğu zaman, bazı arkadaşları şaka yollu: "Senin kadar genç bir adamı kız lisesine nasıl tayin ettiler?" diye takılmışlardı. Ömer Seyfettin, gözlerini açarak:
- Aman cancağazım, dedi. Benim karşımda genç kızlar yok ki.. Yarının anneleri var.

ORUÇ NASIL ŞİŞMANLATIR?
Hekimoğlu İsmail e, "Ramazan olmasına rağmen biraz kilo almışsınız?" dediklerinde:
- Maalesef öyle oldu, demiş. Çünkü iki kişilik yemek yiyor, bir kişilik oruç
tutuyorum.

SAğLAM İŞ
Mehmed Âkif, Berlin den döndüğünde sormuşlar:
- Berlin de ne var ne yok üstad!
Şöyle cevap vermiş:
- Gördüğüm kadarıyla işleri dinimiz gibi sağlam; dinleri ise işlerimiz kadar çürük.

SUSTURUCU TEDAVİ
Zamane gençlerinden biri, bir toplantıda Mehmed Âkif i küçük düşürmeye çalışıp:
- "Affedersiniz, demiş. Siz baytar mısınız?"
Mehmed Âkif, hiç istifini bozmadan şu cevabı vermiş:
- Evet, bir yeriniz mi ağrıyordu?

ŞEMSİYE
Bir şemsiye tamircisi yazmış olduğu şiirlerini incelemesi için Shakespeare'e gönderir. Ünlü yazarın cevabı şu olur:
?Dostum: Siz şemsiye yapın ,hep şemsiye yapın, sadece şemsiye yapın!!.?

UÇAN TABAK
Gökyüzünde birtakım uçan cisimlerin görüldüğü iddia edildiğinde, bunlara ilk önce "uçan tabak" adı veriliyormuş. Nizamettin Nazif, bu esrarengiz olay hakkında Prof. Salih Murad'ın fikrini sorarak: - Ne dersiniz, hocam? demiş. Bu uçan tabaklar sizce gerçek midir? Ve daha önce görülmüş müdür? Profesör:
- Elbette gerçektir, diye gülümsemiş. Karı koca arasında sık sık görülür.

ÜSTÜNE ETME!
Bir gün, Necip Fazıl hoşlanmadığı birisiyle yemek yemek zorunda kalmış.Yemek için bir lokantaya gidip, normal bir masaya oturmuşlar. Garson siparişleri almak üzere masalarına gelip;
-Hoş geldiniz efendim, ne alırsınız, ne arzu etmiştiniz? diye sorar.
Necip Fazıl ile yemeğe gelen adam siparişini verir;
-Pilavın üstüne et!
Bunun üzerine garson Necip Fazıl dönerek siparişini sorar; Üstad da şöyle der;
-Benim, pilavın üstüne etme!

VAKİT
"Musiki derneğinde ne çalıyordunuz?" diye soran arkadaşına, musikişinas yazar Selim Gündüzalp şu cevabı vermiş:
- Vakit efendim, sadece vakit.

YANLIŞINIZ VAR
Bir Alman kadın, görevli olarak Berlin'e giden M. Akif'e:
- Memleketinizde kadınları içeri kilitler, sokağa çıkmalarını engellermişsiniz. Onlara acımıyor musunuz? deyince, M. Akif şu cevabı vermiş:
- Yalanınız yok, yanlışınız var madam. Biz kadınlarımızı dışarı çıkarmıyor değiliz. Fakat dışarıdan içeriye alamadığımız günler çoktur.

YIKA DA GETİR
Süleyman Nazif ve Abdülhak Şinasi birlikte yemek yerken, Şinasi garsonu çağırır ve su ister. Şinasinin kirden ve mikroptan, eldivenle el sıkacak derecede korktuğunu bilen Süleyman Nazif garsona seslenmeden edemez:
-Oğlum, beyefendinin suyunu yıka da öyle getir.

Okunma Sayısı: 0  / Yorum Sayısı: 3
 

gayrimesru 17.07.2009 08:18:50 Tarihinde yorumlamış

gözümden yaş geldi
Yöneticiye Bildir

hedu 18.02.2009 04:00:23 Tarihinde yorumlamış

Bir yandan okurken gulduren bir yandan dusunduren ve o guzel insanlarin yasamlarinin mizah yonunu bize yansitan aslinda bir nevi onlarida tanimamiza vesile olan yazilar bu yaziyi burda bizlere sunan kisilere icten tesekkurler
Yöneticiye Bildir

enis 18.05.2007 09:58:14 Tarihinde yorumlamış

Bu yukarıda okuduklarımızın bir çoğu şüphesiz yaşanmış anılar, ve ne kadar ilginçtir ki sadelikleriyle bizleri O yaşanmış oldukları günlere okullardan tanıdğımız şairlerin özellikleriyle beraber taşıdılar...Gerçekten çok sade hoş ve vurdusuz, kırdısız yalın bir dil ile içimizde sıcak bir duygu uyandırıp bizleri gülümseten ve ders alınması gereken konular...
Yöneticiye Bildir
Yorum
Üye olmak için tıklayınız...