Çocuklarda HIV İnfeksiyonu / Psikolojik Sorunlar
Kazanılmış (edinsel) bağışıklık yetersizliği hastalığı, (AIDS) erişkinlerde tamamlandıktan bir yıl sonra ilk kez 1982'de çocuklarda da tanımlanmıştır. Başlangıçta, pek çok; çocuğa kan ve kan Ürünleri aracılığıyla bulaşmıştır; ancak 1985 'ten sonra, kan vericilerinin HIV antikor testi ile taranarak etken bulunduranların verici olarak kabul edilmemesiyle, kan yoluyla geçiş hemen hemen ortadan kalkmıştır.
Günümüzde, gelişmiş ülkelerde çocuklarda gelişen hemen her HIV infeksiyonu, annedeki (matemal) hastalık sonucudur. Doğumdan önce ve yeni doğanın ilk günlerinde anneden bebeğe geçerek ölü doğum, bebekte ölüm ya da.hastalığa yol açan, suçiçeği, hepatit B,C,D,E, enterovirüsler (Coxsackie, ECHO), parvovirus B19, toksoplazma, B grubu streptokoklar, Listeria. Kandida, Lyme, kızamıkçık, uçuk virüsü (herpes simpleks) , gonore, Chlamydia, Ureaplasına, papil-lomavirus ve sifiliz gibi doğumsal hastalık etkenleri arasında HIV giderek artan bir önem kazanmakta.
Epidemiyoloji :HIV infeksiyonu ergenlerde, gençlerde ve erişkinlerde yüksek risk alan davranış biçimi ile ilişkili olarak ortaya çıkan ve infekte annelerin çocuklarında oluşabilen bir hastalıktır. Dünya' da HIV infeksiyonunun sıklığı hızla artmaktadır. Bildirilen vakaların %1' i 13 yaşın altındadır.
Gebeler arasında HIV infeksiyonunun sıklığı bölgelere göre değişmektedir. ABD verilerine göre ergenler tarafından askerlik için yapılan başvurularda 1/3000 oranında, iş başvurularında ise 3/1000 oranında HIV antikoru pozitif bulunmuştur. Gebelerde bu sıklık daha fazladır.
ABD'nin Philadelphia kentinde her 1000 gebe kadının 7-8'inin, Afrika ülkelerinde ise 30-70 'inin HIV ile infekte olduğu araştırmalarla belirlenmiştir.
Geçiş / Bulaş yolu: Günümüzde, Dünyada çocuklarda ortaya çıkan HIV infeksiyonlarının % 90' ından çok perinatal (gebelik ve doğum sırasında) geçişle ilişkilidir. HIV (AIDS hastalığı virüsü), anneden gebelik, doğum, emzirme sırasında bebeğe bulaşabilir. Ancak bugün, annenin HIV virüsünü taşıması bebeğini emzirmesi için engel kabul edilmemektedir. HIV ile İnfekte annelerin bebeklerinde, HIV'e karşı oluşan antikorların plasentadan geçişine bağlı olarak HIV antikoru pozitif olur ancak
doğumda çocukların yalnızca % 2S'i HIV ile infektedir.
Öykü: Bulaşmanın gelişmiş ülkelerde giderek artan sıklığı göz önüne alınarak herhangi bir hastalığı olan çocukla ilgili aile öyküsü alınırken, anne-babada yüksek risk taşıyan davranışlar hakkında da bilgi ediniImelidir. Öyküde aşağıdaki özellikler bulunan ailelerle, HIV infeksiyonunu düşündüren ağır beslenme bozukluğu, tekrarlayan fırsatçı enfeksiyonlar gibi bulgulan olan çocukların HIV için test edilmesi düşünülmelidir.
Aile öyküsünde HIV için risk etkenleri şunlardır : Madde bağımlılığı, Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar (özellikle deride YaraIara neden olan herpes, sifiliz) güvenli olmayan cinsel ilişki / karşılıklı olarak hep aynı eşle değil her Cinsel ilişkide prezervatif kullanmama 1978-1988 tarihleri arasında kan verilme öyküsü HIV enfeksiyonu sıklığının yüksek olduğu bölgede yaşama.
Tam Doğumda, HIV ile infekte çocuklarda fizik muayene genellikle normaldir. Bulgular 3-24 aylar arasında gelişir; çocukların % 90'ın- da 24 aya kadar bazı bulgular vardır, En sık rastlanan bulgular şunlar- dır: Yaşa göre tartı ve boyda gerilik (tartı alamama;büyümede yetersizlik), lenf bezlerinde büyüme, mantar enfeksiyonu, karaciğer ve dalakta büyüme (orta derecede), gelişme geriliği
Bebeklerde (süt çocuklarında) HIV enfeksiyonunun tanısı için en sık kullanılan testler HIV için kan kültürleri ve DNA- PCR testidir. Bu testlerin her ikisi de en az % 90 oranında duyarlıdır ve yaşamın ilk ayından sonra, hemen hemen % 100 özgündür. HIV pozitif annelerden doğan tüm çocuklarda yaşamın ilk 48 saatinde ,1-2.aylarda ve 4. ayda DNA-PCR testi önerilmektedir.
Yaşamın ilk 15 ayından sonra pozitif ELlSA ve Westem Blot antikor testleri anneden geçen enfeksiyonun varlığını kanıtlar.
Diğer tanısal testlere ek olarak, serum immunoglobulin düzeylerinin ölçümü de yararlıdır; böylece en erken ortaya çıkabilen bağışıklık işlevi bozukluğu belirlenir. T lenfasit sayılarında azalma yaşa bağlı olarak daha geç ortaya çıkar.
Doğumsal HIV infeksiyonu bulunan tüm bebeklerde viral yük fazladır. Ancak, yaşamın ilk üç yılında tedavi yapılmasa bile azalmaktadır. 4-6 yaşından sonra eş düzeylerine ulaşır. Bu dönemde azalmamış yük hastalık gidişinin kötü olacağının belirtisi olarak kabul edilmektedir.
Tedavi:
1. Aile desteği ve eğitim -HIV bir aile hastalığıdır; etkilenmiş ailelerin zamana ve duygusal desteğe gereksinimleri vardır.
2. Yeterli beslenme sürdürülmelidir.
3. Tüm enfeksiyonlar yeterli ve etkin olarak tedavi edilmeli, olabileceklerin önlenmesi için çalışılmalıdır.
4. Sık bakteri enfeksiyonu gelişen çocuklara her ay damar yoluyla gamaglobulin verilebilir.
5. Fırsatçı enfeksiyonları olan, tartı alamayan, CD4 lenfosit sayıları düşük olan çocuklar Zidovudine ( ZO\/; AZT ) ve/ya Didanosine (ddI) ile tedavi edilir.
6. Yeni araştırmalar HIV ile enfekte annelere gebelikte ve doğum sırasında verilen AZT'nin anneden bebeğe HIV geçişini-% 25'ten % 6- 8'e indirdiğini göstermiştir. Ek olarak, yeni doğanın sezaryan kesisi ile doğumu yoluyla risk % 2-3'e indirilebilmektedir. Bu nedenle, her gebe kadının HIV antikorları açısından taranması ve pozitif olduğunda tedavisi önerilmektedir (örneğin, Amerikan Pediyatri Akademisi herkese yazılı olarak HIV eğitimi verilmesini ve tüm gebelerden yazılı onay alınarak test edilmelerini önermektedir.
Yaşam Süresi: Bebeklerde ve çocuklarda HIV infeksiyounun seyri genellikle erişkindekinden daha ağırdır. Anneden kazanılmış HIV infeksiyonu olan çocuklarda ortalama yaş süresi 7-10 yıldır. Bu çocuklar, henüz bir yaşından önce fırsatçı enfeksiyonlarla savaşırlar. İlerleyici bilinç değişikliği sonucun ölümcül olduğunu gösteren temel bulgudur.
Çocuklarda AIDS'in Önlenmesi
Doğumsal infeksıyonun önlenmesi üç basamaktan oluşmaktadır:
1 Tüm gebe kadınların bilgilendirilmiş onayla test edilmesi
2.HIV ile enfekte gebe kadınların tedavi edilmesi
3.Yeni doğanın tedavisi
Ülkemizde bu ilaç Sağlık BakanIığınca ücretsiz olarak sağlanır.
Anneden geçen ve ergenlerdeki (adolesanlardaki) HIV enkesiyonu tamamen önlenebilir. Dünya çocuklarının sağlık, barış, onur içinde yaşamaları ve büyümeleri için yapılması gerekenler arasında HIV/AIDS'e karşı savaş da yer almalıdır. fuhuşunu engellemek ve çocukların refah düzeyini ve olanaklarını artırmak için evinden kaçmış çocuklar için yasal düzenlemeler ve danışmanlık yapılması bu savaın önemli bir parçasıdır.
Dünya'da HIV/AlDS bulaşmaIarının üçte biri 15-24 yaşlardaki gençleri etkilemiş durumdadır. Yeni HIV infeksiyonlarının yarısından çoğu 25 yaş altında görülmektedir. Bu nedenle, güvenli cinsel davranışı geliştirme eğitiminde gençlik önemli bir hedef grubu oluşturur.
Türkiye'de AIDS konusunda ilk sivil örgütlerden olan,1992 yılında Istanbul'da kurulan AIDS Savaşım Demeği'nin etkinlikleri arasında ailelerin eğitimi gençlerin eğitimi ve cinsel sağlı eğitimi, katılımlı (interaktif) eğitim, akran eğitimi de yer almaktadır. 20 ilde şubesi olan Dernek 11- 14 Kasım 'da düzenlediği 5. AIDS Kongresinde de etkinliklerini yayma ortamı bulmuştur.
Bu konuda çalışan diğer gönüllü kuruluşlarla işbirligi içinde yürütülen etkinliklerle HIV bulaşmasından korunmak için güvenli cinsel yaşam ve kondom kullanılması ile kontrolsüz kan - kan ürünü nak- linin önlenmesi konuları her eğitimde vurgulanmaktadır. Ailelerin düşünebileceğinin aksine, Dünya Sağlık Örgütü ve Birleşmiş Milletler AIDS programı tarafından yapılan araştırmalarda çocuklara ve gençlere doğru yöntemlerle cinsel eğitim verilmesinin cinsel yaşamın erken başlamasına ve cinsel aktivitenin artmasına yol açmadığı anlaşılmıştır.
AIDS ile savaşımın sembolü olan kırmızı kurdele "AIDS'i tanıyor biliyor ve korunuyorum. AIDS' e karşı savaşa katkı veriyorum. HIV/AIDS' li bireylerin insan haklarına saygı duyuyorum" anlamını taşımak- tadır. Hepimiz, bu kurdeleye sahip çıkarak, hastalarımızı, toplumumuzu, ailelerimizi ve kendimizi HIV infeksiyonunun risklerini azaltmak, ortadan kaldırmak üzere bilinçlendirmek ve bu bilinci yaymak için çaba göstermeliyiz.
Hazırlayan: Prof. Dr Serpil Uğur Baysal
İstanbul Üniv. Çocuk Sağlığı Enst. Aile Sağlığı Anabilim Dalı
Okunma Sayısı: 5652 / Yorum Sayısı: 0
Bu yazıya daha önce yorum yapılmamış ?