Mum dibine ışık vermez.
Ara

Cocuklara Neler Oluyor? / Psikolojik Sorunlar

Cocuklara Neler Oluyor?

Son günlerde çocuklar, işledikleri suçlarla Türkiye kamuoyunun gündemindeler. Tüm anne-babaların dudaklarında hep aynı soru: Çocuklarımıza neler oluyor? Uzmanlara göre çocuklarımıza birşey olduğu yok. Asıl suçlu şiddeti içselleştiren ve özendiren toplum. Anlaşılmamak, engellenmişlik duygusu, ekonomik yetersizlik, haksızlığa uğradığını düşünmek, kaale alınmamak, sürekli eleştirilmek ve aşağılanmak çocukları suça iten diğer faktörler.

İzmir'de bir çocuk, oyun arkadaşını kalbinden bıçaklayarak öldürdü. Sakarya'da 10 yaşındaki kız çocuğu mağazada müşterinin çantasını alıp kaçarken yakalandı. Eskişehir'de 8 yaşındaki kız çocuğu soygun yaptı. Bankadan 48 milyar bulunan çantayı çalan kız daha sonra yakalandı. Bursa'da 9 yaşındaki bir kız çocuğu, alışveriş merkezinde kapkaç yapıp kaçtı. Türkiye son günlerde yoğun şekilde suç işleyen, uzmanların deyişiyle suça yönlendirilen çocukları konuşuyor. Tüm anne-babaların dudaklarında hep aynı soru: Çocuklarımıza neler oluyor? Zira anne babalar haksız da değil. Çünkü anne babaların kaygıları yapılan araştırmalara da yansımış durumda.

3 bin 500 denek üzerinde yapılan bir araştırma çocukların yüzde 15'nin çeşitli suçlara bulaştığını gösteriyor. Daha kaygı verici olan gelişme ise suç işleme yaşının 7 yaşa kadar düşmüş olması. Çocuk Mahkemeleri'nin verilerine göre, 1994-2003 yılları arasında ceza mahkemelerinde açılan davalardaki çocuk sanıkların sayısı çok yakın bir tehlikenin işareti adeta. 10 yıl önce çeşitli ceza mahkemelerinde toplam 67 bin 240 çocuk yargılandı. Ancak aradan geçen yıllarda suç işleyen çocukların sayısı tam iki kat artış gösterdi.

Şiddet özendiriliyor

İstanbul Bilgi Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serdar Değirmencioğlu'na göre, şiddet 5 yıldır Türkiye'nin bir numaralı gündemi. Çocukların şiddete yönelmesini doğuran faktörlerin, toplumsal normlardan kaynağını aldığını ifade eden Değirmencioğlu, toplumsal yaşamın her alanında görülen şiddetin ara ara gerçekleştiğini söylüyor. Değirmencioğlu, sistemin işleyişi, ordunun elindeki gücün denetlenememesi, hala silahlı çatışmanın çözüm olduğuna inanan grupların varlığı, emniyetin sert yöntemlere inanması, Çiller döneminde kurulan derin devlet olgusu gibi faktörlerin genel çerçevede toplumda şiddeti özendirdiğini kaydediyor. Değirmencioğlu, yoksul ve aşırı göç alan mahallelerde çocukların şiddete daha fazla yöneldiğinin altını çiziyor.

Uzman Psikolog Saynur Kaya ise, anlaşılmamak, engellenmişlik duygusu, ekonomik yetersizlik, haksızlığa uğradığını düşünmek, kaale alınmamak, sürekli eleştirilmek ve aşağılanmak gibi davranışsal ve zihinsel süreçlerin çocukları öfkelendirdiğine dikkat çekti. Kaya, "Öfke temel insani duygu, ancak öfkenin ifadesinde sorun yaşıyoruz toplum olarak" diyor.

Medyanın etkisi ne?

Kaya'ya göre, şiddetin yer yer ödüllendirildiği durumlar da var. Çocuklar bunları gerek TV'lerde, gerek sokakta, gerek aile içinde gözlemliyorlar ve kendilerine model alıyorlar. Kaya, "TV dizilerine bakın, şiddetin kurumsallaşması ve şiddetin 'ulaşılmak istenen şeylere ulaşma aracı' olarak kullanılması ile karşılaşırsınız" diye konuşuyor.

Doç. Dr. Değirmencioğlu, medya çocukları şiddete özendiriyor görüşünü dile getiren Kaya gibi düşünmüyor. Değirmencioğlu'na göre, medya tetikleyen faktör gibi görünür ama etkisi ikincil planda. Değirmencioğlu, medya çocukları suça itiyor olsaydı şiddete bulaşan çocuk sayısının daha fazla olacağını dile getiriyor.

Ne yapılmalı?

Doç. Dr. Değirmencioğlu'na göre, çocuğun hayatında kendisinin de taraf olduğu çözümler üretilmeli. Okullar demokratikleşmeli. Aileler çocuk yetiştirmeye hazır hale getirilmeli. Psikolog Kaya göre ise, çocukları şiddet olgusuna yönlendirmemek için toplumun tüm aktörleri şiddetten arındırılmalı. Yoksa şöyle yapın böyle yapınlarla bir yere varamayız.
CENGİZ KAPMAZ

Okunma Sayısı: 7948  / Yorum Sayısı: 3
 

ahmetnuray 10.06.2008 07:33:23 Tarihinde yorumlamış

ÇOCUKLAR VE PEDAGOJİK EĞİTİMLE SANAT Kuantum felsefesi,Kuantum mekaniği yorumları meraklılarının bu yazı hakkınada mutlak yorumları olabilir yorumlarınızı bekliyoruz. www.ahmetnuray.com ÇOCUKLAR VE SANATTürk asıllı heykeltıraş Ahmet Nuray ABD'de eğitim gördü. Pedagoji uzmanlığıyla, iletişim üzerine araştırmalar yaptı. Sanat alanında, özellikle hayvanları işlediği çalışmalarda belli bir üne ulaşınca, kendi arzusuyla çocuklara eğitim vermek için kendine izin verebildi. Yaudois yöresinin çocukları bundan yararlandı ve Genevois'li küçükler, Nuray'ın stajlarından gelecekte faydalanacaklar.- Eğitimin en büyük sorunu iletişim midir?- Evet, ya da daha çok iletişimin kurulması. Tıpkı bir elektrik devresindeki gibi, aradaki temasın gerçekleşmesi gerekir. Çelişkili olarak video, telefaks çağında bu teması yaratmak üzere şekillenmiş değiliz. Sanatın bir iletişim aracı olabileceğini düşünüyorum. Sanat dediğim zaman geniş kapsamlıdır. Giyinmek, makyaj yapmak, bir yemek hazırlamak da sanatın biçimleridir.- Yazar Georges Haldas, tam tamına ?kalp mutfağı?ndan bahseder...- Evet öyle, başkalarıyla konuşan mutfak, sevgi ve anlayış mesajı ileten. Heykel benim alanımda aynı rolde; bir cismin yaratılması arasında çocukla iletişim kurmak hedefi var.- Size göre, okulda her zaman var olamayan bir temas.- Genellemeyelim, fakat nadiren öğretmenler eğitimlerini zorla kabul ettiriyorlar ve öğrenciler ?zorla? öğreniyorlar. Bu şekilde alınan bilgiler ?geçici? bir hafızaya dolduruluyor. Aksine eğer öğretmen çocukların anlayışına kendisini verebilirse, onları rahatlatmayı bilirse, o zaman çocuğun bilincine doğru yol açılır. Tam bir konsantrasyon bunu izler ve alınan eğitim kalıcı hafızaya hitap edebilir.- Öğrenciyle yakınlaşma nasıl olur?- Kişinin nasıl bir karakter yapısında olduğu bilinmelidir. Bunun için her biriyle biraz konuşmak gereklidir. Çocuğun rahatladığı hemen hissedilir ve sunulan konu üzerine konsantre olmaya hazırdır. Lozan Zooloji Müzesi atölyesi çerçevesinde, 500 Vaudoisli öğrencinin katıdığı (her sınıfa yarım gün) çocuklar, seramik çamurundan şekillendirmek üzere bir hayvan seçiyorlardı. Kendilerini bu işe öylesine verdiler ki, terk etmek istemiyorlardı. Bunu bir matematik ya da coğrafya dersinde de elde etmek mümkün olabilirdi. Her şey başlangıçtaki harekete geçirici ortamı yaratmaktan ibarettir.- Konsantrasyon dışında, sizin eğitim hedefleriniz nelerdir?- Katılanlar bir araştırma yürütmeyi öneriyorlar. (hayvanın şekli, orantıları, hareketi vs.) bir projeyi somutlaştırmayı ve birbirlerine yardım etmeyi öğreniyorlar. Aslında büyüklerle küçükleri, özürlülerle sağlıklıları ve hatta yaşlı kişilerle genç öğrencileri karıştırmayı amaçlıyorum.- Şimdi tecrübelerinize dayanarak bir kitap yayınlıyorsunuz. Hangi yaklaşımları vurguluyorsunuz?- Tüm eğitici teşebbüslere girişmeden, çocuklarla nasıl iletişim kurulabileceğini ve onları başarıya ne şekilde ulaştırmak gerektiğini açıklıyorum. (Çünkü onların öğrenme kapasitesinin yolu bulunursa tüm çocuklar başarabilir) aynı zamanda tüm bir bölümü; bugün oluşturmakta olduğumuz yarının nesli üzerine geliştirdim. Ne ağır bir sorumluluk!Kitap, eğitimciler kadar, aynı zamanda ailelere de seslenecek ve umarım onların aktif pedagoji yöntemleri olan okullar açılması için toplum hizmetlerine baskı yapmalarını teşvik eder.- Gelecek eyleminiz nedir?- Lozan'daki tecrübeyi Cenevre'nin doğa tarihi müzesinde tekrarlamayı diliyorum. Yetkililerden yeşil ışık bekliyorum. Derslerin organizasyonu okulların organizasyonu için zorluklar taşıyor. Ama çocukların gelişmeleri ve bilhassa psikolojik blokajı olanlar, idari çabalara layıktırlar. www.ahmetnuray.com
Yöneticiye Bildir

seda_nur 02.04.2008 08:22:21 Tarihinde yorumlamış

annem ve babam beni sevmiyolar diye hep düşünürüm ama kesin haklıyım kesin beni sevmeyip abilerimi seviyolardır bide evin en küçüğüyüm keşke hiç doğmasaydım
Yöneticiye Bildir

belin 15.08.2007 04:06:37 Tarihinde yorumlamış

cok önemle üzerinde durulması gereken bir drum. Sitenizde bu konuyla ilgili araştırmalara bilir kişi görüşlerine yer verilmesini arzu ederim. teşekkürler
Yöneticiye Bildir
Yorum
Üye olmak için tıklayınız...