Kaptanın ustalığı deniz durgunken anlaşılmaz.
Ara

Konuş Konuşabilirsen / Psikolojik Sorunlar

Konuş Konuşabilirsen

Kendinizle hiç yüzleştiniz mi? Duygu ve düşüncelerinizi söylemek istediğiniz gibi mi söylüyorsunuz yoksa tamamen zıt düşünce ve duygular mı çıkıyor ortaya? İşte, evde, sohbet ederken, kısacası hayatın içinde sıkışmışlık yaşıyorsanız, kendinizi iyi ifade etmekte sıkıntı yaşıyorsunuz demektir. Kırmızı lamba yanmadan, kimseyi kırmadan sizin için Enver Seyitoğlu ile aydınlatıcı bir röportaj yaptık. Keyifli okumalar...
- Fonetik diksiyonun tanımı tam olarak nedir?
- Fonetik ve diksiyon davranış bilimleri sanatının ta kendisidir. Fonetik diksiyon ses tonumuzun nasıl kullanması gerektiğini, beden dilinin, mimiklerin ve tavırların ahenkle uyumlu şekilde sunumunu, güzelim şiir dili Türkçemizin yerinde, etkili ve doğru telaffuzuyla kullanılmasını öğretir. Bunların oranlarını yüzde 8 kelimeler yüzde 37 ses tonu yüzde 55 beden dili diye sıralıyoruz. Fonetik diksiyon sadece güzel konuşmakla ilgili değil. Ses tonu ve beden dili bir enstrüman. Kısacası bu ikisini güzel bir şekilde harmanlayarak, tekniklerini öğrenerek Türkçeyi güzel ve doğru telaffuz ederek kendi duygu ve düşüncelerini ifade etme sanatıdır. Fonetik diksiyon heyecan ve sinir sistemimizin kontrolünü dolayısıyla iletişimde özgüvenin kazandırılmasını sağlıyor.
- Konuşurken en çok yaptığımız hatalardan bahseder misiniz?
- Karşımızdakini dinlemeden önyargılı bir şekilde sözünü keserek konuşuyoruz. Haklı olarak karşı tarafta bizi dinlemiyor sözümüzü kesiyor dolayısıyla kavgalar, gürültüler buradan çıkıyor. Günlük yaşantımızda ortalama 150 kelimeyle düşüncelerimizi, duygularımızı ifade ediyoruz. Yani, işte, hani, var ya, şapmış'tık, şeye gitmiştik hani; şeklinde adeta kendimizi aktarmaya çalışıyoruz. Tabi burada televizyonun, 90 civarında dizinin iletişime olumsuz katkılarını da unutmamak lazım. Maalesef konuşurken kelime ve cümle arıyoruz. Konuşurken kelime ve cümle aranır mı aranmaz mı? Eğer kelime hazneniz yoksa konuşurken neyi arayacaksınız. İlk önce kelime haznesinin oluşturulması lazım. İngilizce'de 2000 kelime bildiğiniz taktirde her yerde kendinizi çok rahat aktara bilirsiniz. Düşünün biz 150 kelimeyle kendimizi ifade etmeye çalışıyoruz.
- Üniversiteyi okuyup iş hayatına başlayan bireylerinde tutuk olduğunu görebiliyoruz. Milli Eğitim Müfredatına Okullarda kişisel gelişim ve diksiyon derslerinin girmesi için yaptığınız çalışmalar var mı? Bunun için neler yapılması lazım?
- Bunun için mutlaka 6 sınıftan itibaren ders olarak fonetik diksiyon, beden dili, hitabet ve sunuş teknikleri dersinin verilmesi lazım. Kim verecek bu dersi? Bu konuda bilgi sahibi öğretmenler verecek. Ne yapılması lazım, hiç olmazsa bir an önce öğretmenlere mecburen gidip bu dersin eğitimini, kursunu geçerek katılım belgesini ya da diplomasını almaları konusunda bir fikir oluşması lazım. Yoksa bizlerin yetmesi mümkün değil. Biz lokal olarak yardımcı oluyoruz. Arzu edenler seminerlere ya da kurslara katılıyorlar. Biz katılımcılarımızı bu konuda bilgilendiriyoruz. Öğrencilerimiz her meslek grubundan olması bunun ciddi bir ihtiyaç haline geldiğinin bir başka göstergesi olduğunu da belirte bilirim.
- Başarılı bir toplum olmamız için hayatımızda nelere öncelik vermeliyiz?
- Önce duygu ve düşüncelerimizi sağlıklı bir biçimde ifade edebilmeliyiz. Sürekli yapamayacağımız şeyler vardır mesela her zaman her yerde yemek yiyemezsiniz, araba kullanamazsınız. Fakat hayatımızda son nefesimize kadar sürekli konuşuruz. Sürekli bakarız. Etki ve tepki gerçekleşir. Ses tonumuzu sürekli kullanırız. Burada önemli olan nasıl kullandığımızdır. Söylemek ve davranmak vardır bir de ben bunu nasıl söyleyeceğim ve nasıl davranacağım sorusu vardır. İşte burada hitabet ve sunuş teknikleri, fonetik diksiyon gibi önemli dersler kişileri bilgilendiriyor. Bu derslerin okullara konulması çok büyük önem taşıyor. Bu ders not ortalamasını da etkileyecek. Bir konuyu çok daha kolay ve iyi anlamalarını özgüvenlerinin artmasını ve sosyalleşmelerini sağlayacaktır. Kültürlü ve birikimli olmak okumak ve geniş bir kelime hazinemizin olmasında yatar. Bazen birikimimiz vardır fakat maalesef aktarım gücümüz yoktur. Aktarırken dikkat edilmesi gereken en önemli şey üsluptur. Dilin kemiği yok. Tatlı dil yılanı deliğinden bile çıkartıyor. Bu söz sanatı, hitabet sanatı, beden dili, ses tonu öyle güçlü bir sanat ki atom bombasından daha tesirli. Olumsuz bir durumu olumlu hale getirebilirsiniz.
- Pelteklik ve pepelik iletişimi zorlaştırıyor. Kurslarla bu sorunların giderilmesi mümkün mü?
- Pelteklik ya da pepelik durumunu arada bir tutukluk olarak düşünebiliriz. Katılımcılardan pelteklik ve pepelik problemi olanlar özgüvenlerini bilgiyle kazandıkları ve kazanacakları için bunlar ortadan kalkacaktır. Katılımcılar kurs da ses tonu kullanma tekniklerini öğrenmek, yuvarlamamak, yutmamak ve pepelememek istiyorlar. Bunların tekniği var. Herhangi konuda siz bilgisizseniz uygulama becerisini de gerçekleştiremezsiniz. Eğer konuda bilgiliyseniz, uygulama yaptıysanız, pratik ve tekrarlarla öğrendiklerinizi pekiştirdiyseniz o konuya artık hâkimsinizdir. O konu artık sizi tedirgin etmez.
- Yazdığınız yazılarda popüler kültüre karşı tutumunuz hemen göze çarpıyor. Televizyonun iletişimin kopmasında ya da yanlış iletişim kurmamızda önemli bir rolü var mı?
- Çok önemli bir rolü var. İlk önce bilinçli televizyon izleyicisi değiliz. Televizyon arz ve talep yüzünden yıllar önce yayın hayatına başlamıştır. Televizyon da para kazanmak için reyting ve rant sağlayacak. Dünyada böyle bu. Televizyonda hoşlandığımız ve hoşlanmadığımız programlar olabilir. O halde bilinçli ve seçici olmamız lazım. En azından günlük gazetemizi okurken televizyon sayfasına göz gezdirebiliyor muyuz? Televizyonda ne seyredeceğimize karar veriyor muyuz? Vermiyoruz. Hemen televizyonu açıp sürekli zaplıyoruz. Beyin bu şekilde işgal ediliyor ve çöküyor. Yapılan istatistiklere göre en çok televizyon izlemekte Amerika'yı geçmişiz. 90 küsurluk diziyle de birinciyiz. Akşam eve gidince ilk önce bugün televizyon izleyip izlemeyeceğinize karar verin. Kişi televizyon izlemeyi düşünüyorsa gazeteye göz atarak bunu bilinçli bir şekilde gerçekleştirmeli. Aktif izleyici olmalıyız tıpkı internetin, telefonun bilinçli kullanılması gibi. Televizyonda Türkçeyi katlediyor ve yanlış kullanıyorlar diye biliriz. Özellikle çocuklar televizyonlardaki kötü Türkçeyi taklitle modelliyor ve günlük yaşantısında bunu uyguluyor.

yasamgazetesi

Okunma Sayısı: 5528  / Yorum Sayısı: 0
Bu yazıya daha önce yorum yapılmamış ?
Yorum
Üye olmak için tıklayınız...