Kaptanın ustalığı deniz durgunken anlaşılmaz.
Ara

Obsesif Kompulsif Bozukluğunun Psikodinamik Yönleri / Psikolojik Sorunlar

Obsesif Kompulsif Bozukluğunun Psikodinamik Yönleri

Obsesif-kompulsif semptomların ve karakter özelliklerinin şeklini ve niteliğini belirleyen başlıca üç savunma mekanizması vardır:
(1) İzolasyon (yalıtma),
(2) Yapma-bozma ve
(3) Reaksiyon formasyon (karşıt tepki kurma).

(1) İzolasyon (yalıtma): Yalıtma, kişiyi kaygı doğuran duygulanımlardan ve dürtülerden koruyan bir savunma mekanizmasıdır. Yalıtma kullanıldığında, ortaya çıkan duygulanım, kaynağını aldı­ğı düşünce içeriğinden ayrılır ve bilinçdışına itilir.
Yalıtma tam anlamıyla başarılı olursa, dürtü ve buna eşlik eden duygulanım tümüyle bastırılır ve hasta bununla ilişkili olarak sadece duygulanımı olmayan düşüncenin bilinçli olarak farkında olur.
Bazen yalıtma daha az etkili olur ve dürtünün taşıdığı bütün enerji­nin ve buna eşlik eden duygulanımın hastanın bilincine girmesi, bastırıcı güçler tarafından tümüyle baskılanamaz. Hastalar, böylece, anlamını ya da önemini tam kavramaksızın dürtünün kısmen farkına varırlar. Sözgelimi yabancılara ya da bir rastlantı sonucu tanıdıklarına karşı öldür­me isteği taşıyor olabilirler. Burada dürtü kendisini şiddet eylemine katıl­maya zorlama biçiminde hissettirmiştir ancak kışkırtmanın yönü hastanın saldırganlığının olduğu gerçek kişiden çevresindeki diğer insanlara doğru yer değiştirmiştir.
Yalıtma, aynı zamanda, hastaların kısmen de olsa öfkelerinin farkına varmamalarına yol açar; böylece hastalar zorlantılarına şaşırırlar, bunların anlaşılması güçleşir ve bunlardan rahatsızlık duyarlar. Şiddete başvurma ve zarar verme düşlem­leri ve düşünceleri hastaların kafalarını meşgul eder (takıntılar); bura­da da yine kısmen bastırılmış dürtünün enerjisi, düşüncelere zorlayıcı bir nitelik verir. Ancak yalıtma mekanizmasının sürmekte olan kısmi işlevselliği hastaların yüzeyin altında barındırdıkları yoğun agresyonlarının farkına varmalarını önler.

(2) Yapma-bozma: Dürtünün birincil savunma olan yalıtmadan kaçma ve serbestleşme tehdidi karşısında bununla savaş­mak ve dürtünün bilince çıkabilme ihtimalinin hastada doğurduğu kaygıyı gidermek için ikincil savunucu işlemler gerekir.
Zorlantıların kaygıyı yatıştırıcı bir işlevi vardır. Zorlantı kaygıyı azaltmaya yöneliktir ve yalıtma savunma mekanizma­sı ile yeterince kontrol altına alınamayan dürtünün kontrol altı­na alınması amacını taşır. Yapma-bozma, hastanın korku verici takıntılarından ya da dürtüsünden kaynaklanacağını beklediği sonuçlardan korunma ya da bunları bozma amacıyla yaptığı zorlantılardır.

(3) Reaksiyon formasyon (karşıt tepki kurma): Yalıtma ve yapma-bozma, klinik semp­tomların oluşumu ile yakından ilgilidir. Karşıt tepki kurma ise semptomların oluşumundan çok karakter özelliklerinin oluşumunda rol oynar. Karşıt tepki kurma, altta yatan dürtülerin tam tersi davranışlar ve tutumlar sergileme durumudur. Bunların aşırı abartılı, hatta uygunsuz olduğu gözlenebilir.

GERİLEME (REGRESYON)
Klasik analitik kuramda gerileme, obse­sif-kompulsif bozukluğun oluşumunda temel mekanizmadır. Obsesif-kompulsif hastalarda genital dürtüler tümüyle bırakılır ve psiko-seksüel gelişme­nin daha önceki anal-sadistik evresine gerilenir. Çocukluk gelişimi sırasında ortaya çıkan çarpıklıklardan kalma saplanmaların olması bu evreye geri dönmeyi kolaylaştırır. Hastalar genital dürtülerini bırakarak bu dürtülerden kaynaklanan çatışmalar ve sorunlarla artık karşılaşmaz olurlar.

Ancak böylece çatışmaları ve sorunları bir kat daha arar. Enerjilerin gerilemesiyle anal-sadistlik dürtüler desteklenmiş, güçlendirilmiş olur. Gerileme orta­ya çıkmadan önce, karşıt tepki kurmalar kişilik yapısında belirli miktarda anal sadistik enerjiyi kontrol altına almaya ve değişikliğe uğrat­maya yeterli olur. Ancak anal sadistik davranışa yönelik olarak artmış dürtüleri kontrol altına almak için acil önlemler alınmasını gerekli kılar. Bu acil önlemler arasında önde gelenleri yalıtma, yapma-bozma ve yer değiştirmedir. Sürekli olarak baskı yapan dürtülerle birlikte bu savunmalar obsesif-kompulsif semptomların ortaya çıkmasına yol açar.

Gerilemenin bir sonucu olarak ruhsal işlevsellikte diğer birtakım değişik­likler daha ortaya çıkar:
(1) Ambivalans (ikircikli duygular),
(2) Büyüsel düşüncenin ortaya çıkması ve
(3) Üstbenlik değişiklikleri.

(1) Ambivalans (ikircikli duygular): Çocukların anal-sadistik gelişme evresi sırasında görülen önemli bir özelliğidir. Çocuklar, aynı nesneye karşı hem sevgi, hem de nefret duyabilirler ve bu durum bazen eşzamanlı olarak görülür ya da bu duygulardan birinden diğerine öyle hızlı geçişler olur ki geçici olarak bu duygular yan yanaymışlar gibi görünür. Normal gelişme sürecinde saldırganlığın çoğu yüksüzleştirilir ve başkalarına zarar vermek yerine onları yenmek biçiminde kalır. Sonuç olarak, olgun bir kişide sevgi egemendir ve saldırganlığın önemi azdır. Ama gerileme ortaya çıkınca ikircikli duyguların karakteristik duygu olduğu evre baskınlaşır. Bu yüzden obsesif-kompulsif hastalar çoğu kez, aynı nesnelere karşı hem sevgi, hem de nefret duyguları duyarlar. Bu birbirine karşıt duyguların getirdiği çatışma, hastaların yapma-bozma davranışlarında ve seçim yapma durumunda kaldıkları zaman gösterdikleri kararsız tutumlarında görülebilir.

(2) Büyüsel düşünce: Büyüsel düşünme olgusunda, gerileme, dürtülerden çok daha önceki düşünce kalıplarını açığa çıkartır. Yani, altbenlik fonksiyonları gibi ego fonksiyonları da gerilemeden etkilenir. Büyüsel düşüncede düşünce tümgüçlülüğü olgusu vardır. Bu kişiler dış dünyada, herhangi bir fizik eylemin yardımı olmaksızın sadece düşünerek bir olayın olmasına neden olabilecekleri duygusunu taşırlar. Obsesif-kompulsif hastaların saldırganca düşünceler taşıyor olmalarından korku duymalarının nedeni budur.

(3) Süperego değişikleri: Olgun kişilerin standartları ve idealleri genellikle başarabileceklerinin sınırları içindedir ve böyle kişiler genelde vicdanlarıyla barışık yaşarlar. Ancak ahlâki değerleri açıkça sarsılınca vicdan azabı çekerler. Obsesif-kompulsif bozukluğu olan hastalarda bu durum oldukça değişiktir. Tabu saydıkları zihinsel ve davranışsal etkinlik­lerin sayısı ve çeşidi çok fazladır, hastalar yapıp ettiklerinin çok farkında­dırlar, aşırı öz-eleştiricidirler ve kendi kendilerini yargılamalarında çok acımasızdırlar. Bu durum, başkalarına zarar verecek ya da kötülük yapa­cak olma ile ilişkili takıntılı düşüncelerinde, başkalarına zarar vermiş ya da kötülük yapmış olduklarına ilişkin olarak sürekli duydukları suçlu­luklarında açıkça görülür. Yasak düşünce ve dürtülerinin etkilerini bozmak, bunları denetim altına almak ve bunlardan korunmak için sürekli ritüel ve kompulsif eylem yapma gereksinimi duyarlar. Gerilemiş üstbenliklerinin acımasız, mükemmeliyetçi ve cezalandırıcı özellikleri nevrotik hastaların zihinsel işlevselliğinde yeniden ortaya çıkar.

www.bursapsikiyatri.com

Okunma Sayısı: 6024  / Yorum Sayısı: 0
Bu yazıya daha önce yorum yapılmamış ?
Yorum
Üye olmak için tıklayınız...