Bu dünya bize atalarımızdan miras kalmadı. Biz onu çocuklarımızdan ödünç aldık.
Ara

Psiko Mekan/ Mimaride Temel Kaygılar I / Psikolojik Sorunlar

Psiko Mekan/ Mimaride Temel Kaygılar I

Psiko Mekan ve Mimaride Temel Kaygılar
Mimaride İşlevsellik, Estetik ve Farklılık

“İnşaatçılar işlerini bitirseler de bir an önce bir an önce mekâna taşınsak diye sabırsızlıkla bekleyenlerle alay ediyor
sanki Eski Uygarlıklara ait harabeler. Pompeii’nin sakinleri de bir zamanlar içinde yaşadıkları evlerle gurur duyuyordu kuşkusuz…”
  
Alain De Botton
 
Mimarlık yapay mekânlar yaratır. …Bizler farklı yerlerde yaşayan, iyi ya da kötü, birbirinden tamamen farklı insanlarız.
Mimarinin görevi bizlere ideal yaşantımızın nasıl olabileceğine dair fikir vermektir… (1)

Binalar bir taraftan bizi sıcak tutar, mekanik işlevlerini yerine getirirken, bir taraftan da bizi şöyle ya da böyle bir insan olmaya davet ederler. Bize mutluluğa ilişkin farklı olasılıklar sunarlar… Bir binayı güzel bulmak demek, iyi bir yaşamın nasıl olması gerektiğine ilişkin düşüncelerimizin bir nesne üzerinde somutlaştığını görmektir.

Her mimari üslup aslında bir mutluluk anlayışını dile getirir… (1)
 
Mimari ahlaki mesajlar verebilir ama bu mesajların algılanamaması halinde herhangi bir yaptırım uygulamaktan acizdir.
Mimari kanun yapmaz, yalnızca öneriler sunar… (1)
 
Dolayısı ile asıl mesele mimarinin hangi değerleri temsil etmesi gerektiğine ilişkin görüşlerin mimarini tartışmaların temeline koyulması gerekliliğidir.
 
Eski Yunandan bu yana baktığımızda, çeşitli dönemlerde mimarinin gelişiminde farklılık, estetik ve işlevsellik ile ilgili kaygıların mimari tasarımların çerçevesini belirlediğini ve değiştirdiğini gözlemleriz. Hayattaki hiçbir güzel ve faydalı süreç, hiçbir güzel ve faydalı oluşum birden bire olmaz… Her türlü olumlu sürecin ve oluşumun başı zahmetlidir. Her olumlu süreç ve oluşum çıraklık ve kalfalık aşamalarından geçerek ustalığa ulaşır. Çıraklık aşaması çok çaba ister ve aslında da en çok hata yapılan aşamadır. Her mimarın, her inşaatçının, her başarılı olmuş insanın meslek hayatının başlangıcı çok bedellidir. Mimari anlamda başarılı bulduğumuz her kent oluşumunun geçmişinde ağır bedeller gizlidir. Her başarı sağlanan işin ilk etapları çok sorunlu olur. Çok emek harcanır ve çok az olumlu sonuç alınır. Mesele sonuç değerlendirme yaparak gerekli ilkelere ulaşabilmek ve bu ilkeleri otomatikleştirebilmektir. Çıraklık aşaması o konu ve tasarım ile ilgili becerilerin kazanıldığı, öğrenmenin maksimum olduğu süreçtir. Kişinin ya da toplumun bilinçsiz ve yetersiz olduğu aşamadır. Öğrenme hakimdir ve modelleme yolu ile olur. Nasıl ki bir çocuk halinde ve tavrında ebeveynlerini modelliyor ise bir meslek erbabın da çıraklığında kendinden önce yaşamış ve kendine yakın hissettiği başka meslek erbaplarına öykünmesi hali normaldir... Aslında modellemeye çalışıyordur… Şehirler başka şehirleri, ülkeler başka ülkeleri modeller… Çıraklık, bir şeylerin modellendiği, model alındığı aşamadır. Uçak imal edeceksek, daha önce uçak imal etmiş insanları modelleriz. Kayığı keşfetmeden önce insanoğlu ördeği modellemiştir. Dolayısı ile çıraklık aşamasında yapay olunur. Ustalık yolculuğunun bu ilk etabında, becerilerin kazanılması ve otomatikleşmesi için nedenselliklere odaklanmak önemlidir. Seçilen hedefin ve bu hedefi ortaya koyacak amacın doğrultusunda gerekli sebeplerin oluşturulabilmesi için emek harcanır.  O konu ve tasarım ile ilgili işe yarar kalıcı çözümlere yönelik adımların atılması açısından çok önemli bir süreçtir. Azim ve sabır ister. Sonuç odaklı, sabırsız kişi ve toplumların, estetik kaygı, beğenilme arzusu ve farklı olma çabaları ile çabuk elendiği ya da kalıcılıktan uzaklaştığı aşamadır. Dolayısı ile bu aşamada işlevselliğe odaklanıldığında en etkili sonuç alınır.

Fonksiyonları tam olarak ihtiyaca cevap veren bir binanın kötü olma şansı yoktur. Ancak çirkin ve kaba olabilir. Fonksiyonları tam olarak yerine getirilmesine odaklanılan bir bina çevre ile ilişkisinde de başarılı olabilecektir. Fonksiyonları doğru işleyen binaların ve ilişkilerin çevrelediği bir sokak çevre bilincini içinde barındırır. Ama çok sıkıcı olabilir…
 
İnsanların ve toplumların hayatlarına baktığımızda, çıraklıkta gösterilen sabır ve azim ile beceriler edinildiğinde, kalfalık aşamasına gelinir ki bu aşama harcanan çabalara yönelik artık olumlu sonuçların alındığı bilinçli ve yeterli olunan aşamadır. Emek harcanıyordur ama sonuçlar da etkili olur. Artık hatanın minimize olduğu aşamadır. Fayda ve işlevselliğe yönelik çözüm becerileri gelişmiştir. Karşılaşılan durumlara pratik ve hızlı çözümler geliştirebildikçe kalfalık aşamasında estetik kendini hissettirmeye başlar. Zira artık temel nedenleri ortaya koymada beceri sahibi olan kalfa estetiğini devreye sokacaktır. İşte bu aşamada kişi artık estetik kaygıları ile devreye girdiğinde faydalı ve güzel olanı ortaya koyabilecektir. Bu da ürünlerin kalıcılığını sağlayan sebeplerin oluşturuluyor olması anlamına gelmektedir.

Bir şeyi güzel bulduğumuzda ona duyduğumuz hayranlığın hep sürüp gideceğini sanırız. Ama tasarım ve mimari tarihine bakıldığında durumun hiç böyle olmadığı aşikârdır.
Güzellik anlayışımız, sadelik ile canlılık, rustik ile kentsel, feminen ile maskülen gibi farklı tasarım kutupları arasında sürekli gidip geliyor… (1)

Dünya tarihine baktığımızda, insanoğlunun güzellik bağlamında, yaşadığı toplumda eksik olduğunu düşündüğü nitelikleri üzerinde barındıran nesneleri güzel bulmaya eğilimli olduğu gözlemlenir.  Bir toplum kendinde ne eksik ise sanatında da onu yansıtmaya başlar. Sahip olamadıklarımızı görür ve sürekli onlara sahip olmak isteriz. Ancak eksik olana sahip olunabilmesi onu somut olarak ortaya koyuyor olmak ile ilgili değil onu oluşturan işlevlerin ve ilişkilerin varlığının fayda sağlayabilecek bir şekilde temellendiriyor olmak ile ilgilidir.
 
Kalfalıkta estetiğin de başarı ile uygulanabilir olması ile kalıcı ürünler kendini göztermeye başlar. Akabinde de bilinçsiz ve yeterli olunan ustalık aşamasına, temel ilkelerin otomatikleşerek daha geniş sistemlerin oluşturulmaya başlandığı sürece gelinir. Ustalık aşamasında usta şoförün aracı nasıl kullanıyor olduğunu anlatamıyor olması gibi mesleki işlevsel bilgilerinde artık soyutlaştığı ve bilinçsiz bir şekilde uygulanmaya başladığı aşamadır. Bu soyutluk bilinçsiz yeterli olunması ile ilgilidir ve farklılığın ortaya koyulabilmesi imkânını sağlayacaktır. Faklı kılınabilen ürünler hem kendi toplumunun hem de dünya tarihinin temel taşları haline gelmeye başlarlar.

Dünyanın var oluşundan bu yana çeşitli yaşam süreçlerinde bu oluşum evreleri evrensel bir ilke gibi kendini göstermektedir. İnşaat ve mimari süreçler de kendi içinde bu ilkeleri barındırır. İşlevsellik, Estetik, Farklılık, her ne kadar değişik dönemlerde farklı kaygılar ile ortaya çıkmış olsa da bu üç kavram mimari tasarımların bir evrensel mesleki etiği çerçevesinde var olan yapısını oluştururlar. Ancak bu çerçevede fayda, estetik ve farklılık sıralamasının nasıl yapıldığı önemlidir. Mimari ile ahlak arasında bir analoji kurmak bizi şu sonuca vardırabilir: nasıl ki insanın tek bir özelliği onu kusursuz yapmaya yetmiyorsa, bir binayı faydalı, güzel ve farklı kılan da onun tek bir özelliği değildir. Özelliklerin insan üzerinde olumlu bir etki yaratması, bunların uygun zamanda ve uygun kombinasyonlar biçiminde ortaya çıkmasına bağlıdır.

Doğru oranlar ama yanlış malzemeler kullanarak inşa edilmiş bir binanın, cesur ama sabırsız, kavrayışı kıt bir insandan farkı yoktur…(1)
Bir mimari yapıtı güzel bulmak demek onun, ideallerimizin maddeleşmiş hali olduğunu ve gelişimimiz için gerekli olan bütün değerleri üzerinde topladığını düşünmek demektir…(1)

Kendi yetersizliklerimizi telafi edecek gibi algıladığımız katedraller, gökdelenler, hangarlar, tüneller, kuleler, yürüyerek asla kat edemeyeceğimiz mesafeleri aşan köprüler, bizi fırtınalardan koruyan dalga kıranlar karşısında heyecanlanırız. Ustanın işinde estetik ve farklılık seyredenlerde, “o güç işin, hiç de zor olmadığı” hissini uyandırır. Bir ustanın yapısında teknik ve doğal zorluklara bulunan zekice çözümler sayesinde böyle bir basitliğe ulaşıldığına ikna edici bir hal vardır. Dolayısı ile mimari yapılara atfettiğimiz estetik ve farklılık ile bu yapıların işlevsellikteki fayda sağlayan gücü arasında direk bir ilişki vardır.

İnsanoğlu kendinden güçlü olan her şeyde bir güzellik bulmaya meyillidir de nedense doğayı görmezden gelir…(1)
 
Doğanın kusursuz güzelliğinin temelinde her şeyin her şey ile fayda sağlamak üzere kurduğu bir ilişkililer ağı yer almaktadır. Düzenin böyle olması doğanın sürekliliğini sağlıyordur. Doğanın sürdürülebilir olmasını… Her yaşam barındıran canlı kendi yaşamını sürdürebilmek için sebepleri oluşturma çabasında yeryüzünden yararlanmaya çalışırken aslında bütüne baktığınızda başka yaşamların destekçileri olduğunu görürsünüz… İlginç olan ise kendisi doğadan ne oranda yarar sağlıyor ise doğaya olan katkısı da o oranda daha büyüktür. Doğada her şey birbiri ile ilişkili ve tutarlıdır; Mimari unsurların kalıcılığı çevre ve kültür ile olan tutarlılığı ile derinden alakalıdır.
 
Mimaride hiçbir şey kendi başına çirkin olmaz, yalnızca yanlış yere konmuş ya da büyüklüğü ayarlanamamış olabilir. Güzellik binanın farkı bölümleri arasındaki uyumdan kaynaklanır. Mimaride tutarsızlık yalnızca tek bir binanın tasarımında görülmez. Bir bina ile o binanın coğrafi ya da kronolojik bağlamı arasındaki ilişki de tutarsız olabilir. Tabii bu en az ilki kadar uyumsuzdur…(1)
 
Kendi sosyal yapılanmasını iyi yansıtamayan bir binanın tropik bir bölgede bulunduğu halde camları açılmayan ya da dağlarda bulunduğu halde camları kapanmayan bir binadan farkı yoktur…(1)
 
(1). Alain De Botton – Mutluluğun Mimarisi – Sel Yayıncılık – Ocak 2007
 Yazan: Devran Bengü
 
 

Okunma Sayısı: 0  / Yorum Sayısı: 0
Bu yazıya daha önce yorum yapılmamış ?
Yorum
Üye olmak için tıklayınız...