Anasayfa
Hakkımızda
Danışmanlıklarımız
Bireysel Danışmanlıklarımız
Kurumsal Danışmanlıklarımız
Eğitimlerimiz
Bireysel Eğitimlerimiz
Kurumsal Eğitimlerimiz
İletişim
Mail
:
Şifre
:
Giriş Yap
|
Şifremi Unuttum
|
Üye Ol
Bütün insanlar üç sınıfa ayrılmıştır: Hareket ettirilemeyenler, hareket ettirilebilenler ve hareket edenler.
Seçiniz
Merak Ettiklerinizde
Psiko Keyf | Psiko Bilgite
Köşe Yazılarında
Haberlerde
Psiko Faydande
Psikolojik Sorunlarda
Ara
Menopoz Sonrasında Kadınlar İçin Önerilen Egzersiz Çeşitleri / Psikolojik Sorunlar
Tüm Gövdeyi Etkileyen Egzersizler. Kolları da hareket et¬tirerek yürüme, aerobik, yüzme, dans etme, tenis ve golf, (lütfen golf arabalarına binmeyin), ağırlık ve vücut geliştirme çalışmaları. Gövdenin Alt Bölümünü Etkileyen Egzersizler: Yürüyüş,koşu, trekking, bisiklet.
Gövdenin Üst Bölümünü Etkileyen Egzersizler. Tenis, bad-
mington veya, squash.
Ağırlık çalışmalarının faydalarını unutmayın. Ağırlık ve güç geliştirme çalışmalarının kemik yoğunluğunu nasıl artırdığını gösteren son araştırmalarla ilgili Osteoropoz ve Menopoz bölümüne (Üçüncü Bölüm) bakınız.
Şe New York Times gazetesi yazarlarından Jane E. Brody 1995 yılı Ocak ayında kaleme aldığı bir makalede çeşitli hormon takviyesi tedavileriyle, menopoz sonrasında kadınların kalp hastalığına yakalanma riskini azaltıldığına dair bulgulardan söz etti. Üç yıllık çalışma sonucunda progesteron olsun olmasın, hormon takviyesinin kalp hastalıkları riskini azalttığı belirlendi. Kalbe en faydalı olan, östro-jenin tek başına almmasıydı. Kalp için en yararlı ikinci seçenek, hakkında pek az şey bilinen ve progesteronun doğal hali olan mikronize progesteronun günlük düşük doz östrojenle birlikte her ay 12 gün kullanımı oluyordu. Her gün düşük dozlu östrojen (Premarin)'le sentetik progesteron, medroksiprogesteron asetat (Provera)'nın birlikte kul¬lanıldığı durumlarda pek fazla yarar sağlanmadı. Bu çalışma Ulusal Sağlık Enstitüsü'nün katkılarıyla yapıldı.
Ulusal Sağlık Enstitüsünün eski başkanı Dr. Bemadine Healy şu yorumu yaptı. ?Bugüne kadar doğru bildiğimiz gerçeklerin aksine, hormon takviyesi tedavilerinin kan ba¬sıncını yükseltmediği veya, kanı pıhtılaştırıp felç veya kalp krizi riskini artırmadığı gözlenmiştir. Ayrıca, hormon takvi¬yesi tedavisinin vücuttaki şekeri olumsuz etkilediği de be¬lirlenememiştir.?
Çelişki burada: Her ne kadar bu son araştırmada göğüs kanseri riskinin arttığına dair bir bulguya rasatlanmamışsa da, araştırmacılar böyle bir riskin değerlendirilmesi için üç yıllık bir süreyi yetersiz buluyorlar. Şu sıralar Ulusal Sağlık Enstitüsü'nün kontrolünde yapılan incelemeler beş yıl sonra bu konuda daha çok bilgi sağlayabilecektir. Bu sırada ikisi arasında seçim yapmak zor. Ailenizde kalp hastalığı varsa, her ne kadar meme kanseri riski olsa da, hormon takviyesi tedavisi sizin için çözüm olabilir. Kalp hastalıkları riski meme kanseri tehlikesiyle kıyaslanınca çok daha önemlidir.
Kalp damar hastalığı çok ciddi bir sağlık sorunudur. Hormon takviyesi tedavisinin tam olarak etkili olup olma-yayacağı ancak 2007 yılında belirlenecektir. Kadınları rahim kanserinden korumak için özellikle, östrojenin etkileri pro-gesteron alarak azaltıldığında, hormon takviyesi teda¬visinin tam anlamıyla faydalı olup olmadığı tartışmaya açık bir konudur. Bulunduğumuz günde de bu soruya kesin bir cevap verilememektedir.
Beslenmesine özen gösteren, düzenli spor yapan, sigara kullanmayan ve temelde sağlıklı bir yaşam biçimi benim¬seyen kadınların osteoropozu ve kalp hastalıklarını önle¬mek için hormon takviyesi tedavisi gören kadınlara kıyasla ne kadar yol aldığını ancak 2007 yılında öğreneceğiz. Bu arada hepimiz kendimiz için en iyisi olduğuna inandığımız şeyi yapmalıyız. Seçeneklerimizi değerlendirmeden önce bedenimizi tanımalıyız. En önemlisi, en iyi kararı kendimizin vereceğine inanmamızdır. Anahtar şu: Kararı kendiniz verin.
Sonuçta 2007 yılında araştırma sonuçlanana dek iyi beslenme, egzersiz ve yeterli miktarda lifli gıdalarla bes¬lenmenin sağlıklı bir bedene sahip olmamıza yardım ede¬ceğini ancak tahmin edebiliriz. Bizi en çok hırpalayacak etken sigara içmektir. Hepimiz kendi bedenimizi tanımalı ve sorumluluğunu almalıyız. Vücudumuzdan gelen uyarılara kulak vermeli ve kendimiz için en iyi olanı seçeceğimizden bir an bile şüphe duymamalıyız.
Okunma Sayısı:
0
/ Yorum Sayısı:
0
Bu yazıya daha önce yorum yapılmamış ?
Yorum
Yorum yapabilmek için lütfen üye girişi yapınız!
Üye olmak için tıklayınız...
Buluşun Öncüleri
Psiko - Sağlık
İlişki Problemleri
Merak Ettikleriniz
Psiko Kefy
Sosyal Fobi
Kadın - Erkek
Başarı Hikayeleri
Seçkin Öyküler
Kişisel Gelişim
Depresyon
Sağlık Psikolojisi
Psikolojik Sorunlar
Okul Problemleri
Business Psikoloji
Kaliteli Sözler
Bilişsel Terapi
Tebessüm
Psiko - Siyaset
Panik Atak
Diger Fobiler
Psiko - Eğitim
Paradokslar
Gestalt Terapi
Neuro Psikoloji
İlginç Bilgiler
Psiko - Spor
Psiko - Aile
Hiper Aktivite
Hazır Cevaplar
Psiko - Analiz
Davranışsal Terapi
Psiko - Kitaplık
Obsesif - Kompulsif
Psiko - Çocuk
Kilo Sorunlari
Psiko - Kitap
Psikoloji Nedir?
Çocuk Psikolojisi
Dikkat Eksikligi
Psikoloji Tarihi
Kognetif Terapi
Psiko - Dinamik
Psikoterapi Nedir?
Bagimlilik Problemleri
Konusma Bozuklugu
Psikiyatri İlaçları
Sinema Terapisi
Duygusal Zeka
Psiko Biyografi
Ergen Psikolojisi
Kompleksler
Psikoloji Ekolleri
Psikolojinin Alt Dalları
Psikoloji Etiği
IQ
Araştırma Yöntemleri
Savunma Mekanizması
Psiko - Drama
Ruhsal Zeka
Andropoz Psikolojisi
Asabiyet
Beden Dili
Bilinçaltı
Değişim
Diksiyon
Empati
İkna
İletişim
İnsan Tanıma
Karar Vermek
Korku
Menopoz Psikolojisi
Mutluluk
Özgüven
Sabır
Stres
Şiddet
© donusumkonagi.net Psikoloji Portalı
Tüm Hakları Saklıdır - Dönüşüm Konağı Psikoloji Enstitüsü - Kullanım Sözleşmesi