Mum dibine ışık vermez.
Ara

Deprem Korkusunun Etkileri / Psikolojik Sorunlar

Deprem Korkusunun Etkileri

Çocuklar eve girmek, yaşlılar evden çıkmak istemiyor
Deprem sonrasında çocuklar anne-babalarını, evlerini kaybetme korkusunu yaşadıklarından eve girmek, yalnız kalmak istemezken, yaşlılar gerek fiziksel nedenlerle, gerekse daha önceki deneyimlerini göz önünde bulundurarak, tedbir için dahi evden çıkmak istemiyorlar.

İNSANLARI HER AN TETİKTE TUTAN BELİRSİZLİK, KAYGI YARATIRKEN BUNDAN EN ÇOK ÇOCUKLAR ETKİLENİYOR...

Hepimiz etkilendik depremden, göçük altında kalmasak, yaşam savaşı vermesek de... Gün geçtikçe kaygı ve korkularımız arttı. Çünkü olayın vehameti gün be gün ayyuka çıkarken, yaşanan dram kabul sınırlarını zorlar hale geldi. İnsanların kaygı ve korkularının artmasında, yayınlanan televizyon ve radyo "yorumlarının" da göz ardı edilemeyecek bir rolü oldu. Görüntüler son derece üzücü, yıpratıcı ve kaygı vericiyken, bunu körükleyici yorumlar, hepimizi çok daha hassas bir ruh haline soktu. Tüm bu yaşananlardan ve daha da yaşanacak olanlardan en çok, bir şeylerin farkında olup da tam olarak ne olduğunu kavrayamayan, yaşanan panikle anlayamadığı şeyden korkmaya başlayan çocuklar etkilendiler. Bir de yaşı itibariyle benzer olaylar yaşayıp da tekrar yaşamak zorunda kalan yaşlılar...

Normal çalkantılar!
İnsanBilim Enstitüsü'nden Psikiyatrist Dr. Serdar Corum, insanın, genel yapısı itibariyle böyle ciddi bir felaketten sonra psikolojik sorunlar yaşamasının normal olduğunu söylüyor. "Travma sonrası stres bozukluğu" denen ve bu şekilde bir felaketten sonra ortaya çıkan ruhsal bozuklukların her insanda belli ölçülerde görülebileceğini belirten Corum, bu durumun kalıcı olup olmamasının şu andaki ruh halinden çok daha önemli olduğunun altını çiziyor. Corum, son günlerde herkesin psikolojik bir süreçten geçtiğinin göz önünde bulundurulmasının gerekliliği üzerinde duruyor.


Psikiyatrist Serdar Corum, özellikle çocukların bu olaydan çok etkilendiklerini belirtirken, bunun nedenini ise şöyle açıklıyor: "Çocuklar anne-babalara bağımlı olduklarından, hemen hepsinde anne-babayı ve evlerini kaybetme korkusu vardır. Bu tip olaylar, felaketler, evin gerçekten yok olabilme ve anne-babanın ölmesi ihtimalini algılama, bu kaygıyı daha da pekiştiriyor.

Telkinlerde bulunulmalı
Çocuklarda evlere girememe, anne-babadan ayrılmama, onlarsız bir şey yapamama gibi problemler olabilir. Bu durumda çocuklara sevecen yaklaşılmalı, onlara "seni seviyoruz, bize bir şey olmadı ve olmayacak, hep birlikteyiz" gibi telkinlerde bulunulmalı."


Yetişkinlerin televizyon seyrederken ve kendi aralarında konuşurken ses tonlarını ve davranışlarını ayarlamalarının çocukların psikolojisi üzerinde önemi büyük. Çünkü çocuklar yetişkinler gibi kendi iç dünyalarında sorunları halledip refaha eremediklerinden (ki bunu çoğu zaman yetişkinler bile yapamıyor) onlara durumu açıklamalı ve anne-babaları çocukların korkularını paylaşabilmeliler. Onları kendi dünyalarıyla başbaşa bırakmamalılar.

"Her şey olacağına varır"
Deprem felaketini yaşayan yaşlıların bir kısmı tamamen korku ve panikle hareket edip, hem kendi, hem de sevdiklerinin hayatı için "abartılı" endişe duymaya başladılar. Bir kısmı ise sonsuz bir boyun eğiş ve kabullenmeyle hiçbir şey yapmama ve olacakları bekleme halinde yaşamaya başladılar. "Olacaksa olur, her şey olacağına varır" düşüncesiyle alınacak tedbirlerin gerekliliğini kabul etmeme, hatta reddetme durumuna geldiler.


Psikiyatrist Serdar Corum, bu kabulleniş ve bekleyişin yaşlıların iç dünyalarında artan ölüm fikriyle ortaya çıkan ve bedensel gerilemeyle doruk noktasına çıkan, artık fazla işe yaramadıkları, üretken olmadıkları hissinin olduğu görüşünde. Corum, bu tip olaylarda "olacaksa olsun" düşüncesinin bu duygunun ifadesi olduğunu söylüyor. Ve bu durumda olan yaşlılara hâlâ ihtiyaç duyulduğunun, hayatlarının hayatımız üzerindeki etkilerini anlatmak gerektiğini belirtiyor.

Yaşlılar için de durum aynı
Gerek çocuklarda, gerek yetişkinlerde gerekse yaşlılarda yaşanan psikolojik çalkantıların bu dönemde normal olduğu tüm uzmanlarca kabul gören bir gerçek.


Uzmanlar, bu yaşanan akut dönemden sonra ruh halinin kronikleşmesi ihtimali üzerinde durarak, uyarıyorlar: "Şu an için yaşanan psikolojik çalkantı gayet normal. Ancak olayın atlatılmasından sonraki 3 ay içinde normale dönüş söz konusu olmazsa mutlaka bir uzmandan yardım alınmalı ve psikolojik bir tedaviye başvurulmalıdır." Pedagog Nur Dinçer, yaşadığımız gibi büyük felaketlerde çocuklarda ortaya çıkan davranış ve psikolojik bozukluklarının çok normal olduğunu söylüyor. Her şeyden önce yetişkinlerin de aynı durumda olduklarını, çocukların anlamasalar bile yetişkinlerden etkilenerek çalkantılı bir ruh haline girdiğini söylüyor.

Dinçer, "Yetişkinler kendi kaygı ve korkularını o kadar yoğun yaşıyorlar ki çocuk bir kenara itilmiş durumda.

Yetişkinler çocuklarının fiziksel olarak yanındalar, hatta gövdelerini, çocuklarının gövdelerine siper etmiş durumdalar. Ama psikolojik olarak bunu unutuyorlar.

Anne ve babanın, çocuklarıyla mutlaka bir iletişim içinde olmaları gerekiyor. Çünkü çocuklar ne olduğunu tam olarak anlayamıyorlar. Çocuklara karşı açıklayıcı bir tutum içinde olunması gerekiyor," diyor.

Şu an süregelen düzensiz yaşantının çocukların psikolojik durumlarını daha da etkileyebileceğini belirten Nur Dinçer, çocukların bu durum karşısında anne-babadan ayrılmak istememe, sevdiği bir şeyi kaybetmekten korkma (bu bir nesne de olabilir), huzursuzluk, iştahsızlık ya da uykusuzluk gibi değişik korku ve kaygılar taşıyabileceklerini söylüyor.

Nur Dinçer, bunların yaşanılan koşullar göz önüne alınırsa normal olduğunu, ancak bu ruh halinin hayatın normale dönmesinden sonra devam etmesi halinde destekleyici psikolojik bir yardım almanın zorunlu olduğunu söylüyor.

Yaşlılardan iki tepki...
Depremden sonra yaşlılarda gözlenen iki ruh halinin tam bir kabulleniş ve ölümü bekleme ile büyük bir korku ve paniğin olduğunu söyleyen Psikolog Oya Fidanoğlu, yaşlılar kategorisine girip de olası bir depreme karşı tüm önlemlere kendini kapatıp, evinden çıkmayanların ruh haline eşlik eden fiziksel problemlerini neden olarak kullanabileceklerini belirtiyor. Malzm, yaşlılarda görülen felç, kemik erimesi gibi hastalıklar hareket özgürlüğünü kısıtlaması, onların psikolojik durumlarını da etkileyebiliyor. Yaşamdan umut kesme ya da etrafa yük olmama düşüncesiyle evlerine kapanabiliyorlar.


Oya Fidanoğlu'na göre, eğer yaşlıların yanında yakınları varsa onların her türlü önlem ve aktiviteye katıldıklarını söylüyor.

Yaşlılar, böyle durumlarda "Ben bunları yaşadım ve atlattım. Şimdiye kadar olmadıysa şimdi de olmaz," düşüncesini de taşıyorlar. Bundan dolayı da kendilerinin yıllardır edindikleri deneyimleri kullanmayı tercih ediyorlar. Ancak onların deneyimleri modern bilimle çatıştığı zaman yaptıkları da garip karşılanıyor.

Fidanoğlu, daha önce de deprem yaşayanlarda bir paniğin söz konusu olduğunu, bu korkuyu çoğu zaman sevdikleri genlere yönlendirdiklerini belirtiyor. Ancak herkesin yaşadığı temel sorunun, felaketi yaşamaktansa felaketi beklemek olduğunu, yaşlıların bu durumu hayatı gözden geçirmek için bir vesile olarak da kullandıklarını söylüyor.

Cesur davranan, soğukkanlılığını kaybetmeyen yaşlılar da olduğunu söyleyen Psikolog Oya Fidanoğlu, bu kişilerin algıladıkları durumu sorgulayan, korku ve kaygısını kendini ve yatkınlarını korumaya yönlendiren kişiler olduğunu belirtiyor.

Fidanoğlu, yaşananlardan etkilenen ve sürekli, en ince ayrıntısına kadar bu konuda konuşmak isteyen ihtiyarları, sabırsızlığa kapılmadan (tabii kişinin kendisini sıkıntıya sokmaması da gerekiyor) dinlemenin ve onlarla konuşmanın, kişinin hem kendi için, hem de yaşlı insan için rahatlatıcı olabileceğini söylüyor.

Yasemin K. ŞAHİNKAYA

Okunma Sayısı: 0  / Yorum Sayısı: 0
Bu yazıya daha önce yorum yapılmamış ?
Yorum
Üye olmak için tıklayınız...