Kendi kusurlarını affetmeyen adamın bütün kusurları affedilebilir.
Ara

İnsanın Anlaşılması / Psikolojik Sorunlar

İnsanın Anlaşılması

İnsanın anlaşılması konusu, insanlık tarihi kadar eski olmalıdır. Her insanın kendisi ve münasebet içinde bulunduğu insanlarla ilgili olarak tanıma ve tanımlama faaliyetine iradi veya gayriiradi olarak girdiğini kabul etmemize engel bir durum bulunmamaktadır. Fakat sistematik çerçevede insan ile ilgili çalışmaların, insanları öldürmek için gerekli olan araç-gereçlerle ilgili olarak yapılan çalışmalardan daha az olduğu ve sonra başladığı vakadır. İnsanları yaşatmak için gerekli olan şartların ve imkanların üretilmesine dönük çalışmalardan daha fazlasının öldürmek için yapılmış olması garip karşılanacak bir durumdur.
İnsanın idrak etmeden ?yapabilme? mahareti olmasının faydası ve zararları olduğunun en iyi misalidir bu... İdrak etmeden yapmaya başlayan insan türü, yaşatmak için gösterdiği çabadan daha fazlasını maalesef öldürmek için gösterebilmektedir. Oysa insanın tanınması için gösterilecek çabanın neticesinde muhtemelen öldürme mecburiyeti kalkacak veya daha az öldürme mecburiyeti hasıl olabilecektir.
İnsanın kendini tanıma faaliyetinin temel zorluğu, bilen (idrak eden) ile bilinen (idrak edilen) varlığın aynı vücutta birleşmesidir. Bilen ile bilinen varlıkları farklı ve ayrı varlıklar olması halinde ?bilme? faaliyetinin teknik olarak daha kolay olacağı malumdur. Bilen varlığın bilme faaliyetini kendine dönük olarak gerçekleştirmeye başladığında alan daralması meydana gelmekte ve bilme faaliyeti akamete uğramaktadır.
İnsanın kendi türüne dönük tanıma-tanımlama faaliyetindeki ikinci handikap, bu konuda faaliyet gösteren insanın başka insanları ?denek? olarak görmesi ve onlar üzerinde çalışmasıdır. Özellikle batı kaynaklı psikoloji, psikiyatri ve sosyoloji bilimlerinde bu problem daha da derinleşmiş haldedir. Bir türlü anlaşılmayan nokta, bir insanın başka bir insanı tanıma faaliyetinin ?insan tanıma? faaliyeti olmadığıdır. Çünkü bir insan başka bir insanı tanıma faaliyetine başladığında onu insan olmaktan çıkarmakta ve obje olarak görmeye başlamaktadır. En iyimser tahminle ?obje insan? olarak kabul etmektedir. ?Denek? ifadesi veya uygulamasının temel mantığı budur. İnsan tanıma faaliyetine konu olan insan, obje olarak görülmeye başlandığında elde edilen verilerin ?insan terkibine? dair bilgiler ihtiva etmeyeceği anlaşılmamaktadır.
İnsanı tanımak ve tanımlamak isteyen insanın kendine yönelmesi halinde meydana gelen durum ise daha kolay bir çalışma alanı değildir. İnsanın kendi kendini tanıma faaliyetindeki alan daralması ve sübjektivite problemi, konu ile ilgili olarak mesafe almaya engel olabilmektedir.
Hakikaten zor bir konudan bahsedildiği açıktır. Bu sebeple olmalıdır ki, tarih boyunca insana dönük çalışmalar kısır kalmıştır.
Bu problemler ve zorluklar karşısında ne yapılmalı ve nasıl bir yol izlenmelidir?
Bu soruya cevap vermeden önce problemin kaynaklarına dair bazı tespitlerin daha yapılması şarttır. İnsanın hayat ve varlık konularından müstakil olarak incelenmesi problem kaynaklarından biridir. İnsan, varlık ve hayat toplamının içinde kendi varlığını (özelliklerini) ortaya çıkarabilmekte ve kompoze olabilmektedir. Varlık ve hayattan tecrit (soyutlanan) edilen insanın yaşayabilmesi mümkün olmadığı gibi ?insan? tanımlamasına dair hiçbir özelliğini izhar edemeyeceği zor anlaşılabilecek bir hadise değildir.
Bu çerçeveden bakıldığında verilecek eserlerin temel tasnifi ortaya çıkmaktadır. Bu tasnif aynı zamanda ?bilimlerin tasnifidir?. ?İnsan bilimleri?, ?varlık bilimleri? ve ?hayat bilimleri?... Dinleri referans alan insanların veya kültürlerin bunlara bir de ?ilahiyat bilimlerini? eklemesi gerekir. Her ana mecranın kendi içinde bilim disiplinlerine sahip olabileceğini ve bunun sınırlı ve sayılı olmak mecburiyetinde olmadığını söylemeye lüzum yoktur.
Bu tür bir bilim tasnifi, kainattaki her varlık ve vakayı ihtiva edecek hacimdedir. Zira kainatta varolan ve cereyan eden her oluş ve hareket, nihayetinde bu tasnifte yerini bulabilir.
Fikir ve bilimi bunun gibi ana mecralarda toplayamadığımız takdirde teferruatta boğulacağımız artık anlaşılmış olmalıdır. Bilimlerdeki teferruat ise her bilimin kendi ana mecrasını tanımadan müstakil bilim hüviyetiyle çaba göstermesinden dolayı ?koca teferruat? olarak ortaya çıkmaktadır. Yalnız başına bir işe yarıyormuş hissini veren bilimlerin ana mecralara dökülmek konusunda isteksiz olması ayrıca bir problem olarak karşımızda durmaktadır.

Okunma Sayısı: 0  / Yorum Sayısı: 1
 

yasinyarar 12.05.2008 07:12:17 Tarihinde yorumlamış

bu yazıyı çok beğen dim verdiğiniz hizmet ve görüşleriniz karşınızda saygıyla eğiliyorum bu tür bilgileri paylaştığınız için size sonsuz teşekkür ve minettar kaldığımı söylemek istiyorum
Yöneticiye Bildir
Yorum
Üye olmak için tıklayınız...