Kaptanın ustalığı deniz durgunken anlaşılmaz.
Ara

İletişimin Önündeki Engeller / Psikolojik Sorunlar

İletişimin Önündeki Engeller

Doğru iletişim için, öncelikle iletişim kurmayı zorlaştıran engellerin farkında olmak gerekiyor. Acaba günlük hayatınızda bu engellerin hangilerini yaşıyorsunuz?
Hem özel hem de sosyal yaşantımızda başkalarıyla çatışmaya girdiğimiz veya anlaşmazlığa düştüğümüz zamanlar hiç de az değildir. Elbette bir genelleme yapmak ve bunların tümüne ?iletişim sorunu? demek doğru olmaz. Bazı anlaşmazlıkların kökleri çok daha derinde olabilir.
İletişim kurma becerilerimizi geliştirebilmek için, öncelikle etkin iletişimin önündeki engellerin farkında olmalıyız. Ayşe Bilge Dicleli tarafından yazılan ve Serra Akkaya tarafından bilimsel redaksiyonu yapılan, MESS Yayınları tarafından yayımlanan "Konuşa Konuşa" adlı kitap iyi iletişim kurmanın ipuçlarını anlatıyor.
Bu kitapta detaylı olarak yer alan, ?iletişim kurmanın önündeki engelleri? sizler için derledik.
Korkular: Yeni durum ve insanlardan, yanlış şeyler söylemekten, alaya alınmaktan, başkasının gözüne aptal görünmekten, duygularımızı ifade etmekten ya da kontrol edememekten korkmak, iletişim korkuları arasında sayılabilir. Yanlış anlaşılmaktan korktuğumuz için bazen hiçbir şey söylemeyiz. Kontrol etmekten korktuğumuz için duygularımızı bastırırız. Eleştirilmekten korktuğumuz için düşündüğümüzü söyleyemez, bulunduğumuz ortamdaki kişilerin görüşlerini benimsemiş gibi yaparız. Böylece bu korkular başka insanlarla iletişim kurmamızı zorlaştırır.
Ön kabuller: Bir şeyin nasıl olduğu ve nasıl olması gerektiği hakkındaki inançlarımız, değerlerimiz ve tutumlarımızın toplamına ?ön kabul' deniyor. Ön kabuller iletişim aksaklıklarında çok önemli bir rol oynar. Çünkü ister istemez, karşımızdaki kişinin de bizimle aynı şekilde düşündüğünü, aynı tutumu alacağını ve aynı değerleri taşıdığını düşünürüz. Özellikle de bir müzakere ya da bir görüşme halindeyken, karşımızdakinin farklı bir kişi olduğunu ve bu nedenle farklı bir yaklaşım taşıyabileceğini dikkate almayabiliriz. Bizim ön kabullerimiz karşı tarafın onayını almadığında sinirleniriz. Bu da iletişim kazalarına yol açar.
Duyarsızlık: Her şeye duyarlılık göstermek mümkün değildir. Günlük hayatın temposu içinde, kimi zaman kendimizi kaptırmamız da gerekebilir. Oysa sürekli kendi yaptıklarımız, kendi durumumuz ya da kendi duygularımızla ilgilendiğimizde insanlarla olan iletişimimiz aksamaya başlar.
Kararsızlık: Konuşurken zaman zaman, "Şey, eee, yani, hımm, ne diyordum" gibi ifadeler kullanırız. Ancak bu ifadeleri çok sık kullanan kişilerle sohbet etmeyi de hiç sevmeyiz. Bu sözcüklere bazen bir şeyi tam olarak bilmediğimizde kendimiz de başvururuz. Bunları kullanmayı alışkanlık haline getirmiş bir kişi, ya karar vermekten ya da söylediklerinin dinlenmeyeceğinden korkuyor demektir. Veya düşünce tembelidir. Bu nedenle iletişim kurarken mesajımızı hazırlamak çok önemlidir. Hazırlanmış bir mesaj hem yeterli bir içeriğe, hem de uygun bir sürece dayandığı için bizleri sık sık "Eee, şey" vb. demekten kurtarır.
Alınganlık: Alınganlık, ruhun kendi kendini deşen yarasıdır. Alıngan kişi karşısındaki insanların her söylediğinde mutlaka kendisine yönelik bir olumsuzluk arar ve bulduğunu sanır. Kendisiyle öteki insanlar arasında duvar ördüğü için de genellikle kimseyle düzgün bir iletişim kuramaz. Başkaları da alıngan kişilerle konuşmayı tercih etmez.
Ben-merkezcilik: Her konuda kendini öne çıkarma, sürekli kendinden söz etme ve öteki insanlardan daha önemli olduğuna inanma haline ?ben-merkezciklik?' deniliyor. Sürekli kendisinden söz eden bir kişi başka bir insanla iletişim kurabilir mi? Ben-merkezcilik, kişinin öteki insanlara değil kendisine yöneliktir. Karşısında bir insan değil adeta bir ayna vardır. Bu nedenle de ben-merkezci biriyle konuşmakta olan kişi kendini önemsiz, hatta varlığı dikkate alınmıyormuş gibi hisseder. Böylece iletişim gerçekleşmez.
Dinlemenin Önündeki Engeller
İletişim kurmada karşımıza çıkan bir diğer engel de ?dinlememektir?. İtiraf edelim ki her zaman dinlemeyiz. Bunun sonucu kimi zaman "Ben ne diyorum sen ne diyorsun" diye başlayan atışmalara kadar gidebilir. Bunun yanında karşımızdakinin hoşuna gitmek için dinliyormuş izlenimi yaratma yolunu da seçebiliriz.
Dinlemek hiç de kolay bir şey değildir, önünde birçok engel vardır. Bunların başında fiziksel engeller gelir. Ortalama hızla konuşan bir insan bir dakika içinde en fazla 150-200 kelime söyleyebilir. Oysa beynimiz bir dakika içinde yaklaşık 400 kelimeyi anlayacak kadar hızlı çalışır. Bir başka ifadeyle, beynimiz konuşanın söylediklerinin yaklaşık 3 katı kadar sözü işleyebilecek kapasitededir. Bu durumda karşımızdaki konuşurken beynimiz söylenen sözcükleri çoktan yutmuştur ve boş kalmamak için de bir sonraki randevuyu hayal etmek, çevreyi araştırmak, yarınki geziyi planlamak gibi başka şeyler düşünmeye koyulur. Hele karşınızdaki kişi sıkıcı ya da ilginç olmayan bir konuda ya da tonda konuşuyorsa, beynimiz başka düşüncelere kaymaya daha da eğimli olur. Bu durumda, fiziksel engelin yanı sıra tutum ve davranışlarımızla ilgili engellerle de sözkonusudur. Örneğin çerçeve içine aldığımız tutum ve davranışlar dikkatimizi dağıtabilir.
Can Kulağıyla Dinleme
İletişim karşılıklı bir ilişki olduğuna göre gerçekten dinlemek için mutlaka ağzımızı kapatmak, susup oturmak gerekmiyor. Can kulağıyla dinlemek için bu sürece katılmalı, aktif olmalıyız. Bunu da söylenenleri anlayıp anlamadığımızı karşımızdakine göstermek üzere kısa sorular sorarak ya da onun söylediklerini kendi kelimelerimizle tekrarlayarak yapabiliriz. Kısa sorular ve anlatımlar, konuyu kendi kelimelerinizle tekrarlamanızı, dikkatinizi söylenenlere vermenizi sağlar.
Aynı zamanda karşınızdaki insana şu mesajı verir: ?Ben seni dinliyorum, sana değer veriyorum ve seni anlamaya çalışıyorum.? Can kulağıyla dinlemek için kendimizi konuşanın yerine koymalı, empati kurmalıyız. Bunun için konuştuğumuz kişinin görüşlerini paylaşmamız veya söylediklerini mutlaka doğru bulmamız da gerekmez. Empatiyle dinlemek yalnızca konuşan kişiyi olduğu gibi kabul etmek ve dinlerken kendimize şunu sormaktır: ?Onun yerinde ben olsaydım ne düşünürdüm ne yapardım? Ya da öfkesinin ardında acaba ne olabilir??
Bunun yanında, dinlerken, konuşan kişinin gözlerine bakın, hatta ona doğru biraz eğilin. Başınızı sallayarak veya anlattıklarını kendi kelimelerinizle tekrar ederek konuşanı cesaretlendirin. Soru sorarak konuya açıklık kazandırın. Biri birşey anlatırken başka bir şeyle meşgul olmayın, başka şeyler düşünmemeye çalışın. Çok kızdığınız ya da şaşkınlığa uğradığınız durumlarda bile önce gerçekten ne söylediğini anlamaya çalışın. Karşınızdakini peşinen yargılamayın. Can kulağıyla dinlemek için kulaklarınızın yanı sıra gözlerinizi de kullanın.
İletişimin Önündeki Engeller
* Korkular

* Ön kabuller

* Duyarsızlık

* Lakap takma merakı

* Kendine güvensizlik

* Alınganlık

* Sürekli kendini öne çıkartma
Dinlemenin Önündeki Engeller
* Karşımızdakini kendimizle karıştırmak.

* Karşımızdakinin düşüncelerini okumaya kalkışmak.

* Kendi söyleyeceklerimize hazırlanmak.

* Söylenenleri filtreden geçirmek.

* Söylenenlerin bitmesini beklemeden hüküm vermek.

* Karşımızdaki konuşurken hayal kurmak.

* Karşımızdakinin anlattıklarında yaşadıklarımıza benzer bir şey olduğunda kendi başımızdan geçeni düşünmeye koyulmak.

* Kendi yaptığımız her şeyin doğru olduğunu kabul etmek ve eleştirilere kulak kapamak.

* İşimize gelmediğinde konuyu değiştirmek.

* Sürekli, "Evet haklısın, ben de öyle düşünüyorum? diyerek hoşa gitmeye çalışmak.

Kaynak:isguc.org

Okunma Sayısı: 0  / Yorum Sayısı: 0
Bu yazıya daha önce yorum yapılmamış ?
Yorum
Üye olmak için tıklayınız...