Kaptanın ustalığı deniz durgunken anlaşılmaz.
Ara

Duygusal Zeka Neden Önemli? / Psikolojik Sorunlar

Duygusal Zeka Neden Önemli?

Ahmet o gün çok mutlu idi, çünkü sınıfında ilk okumayı öğrenen kişi olarak kırmızı kurdeleyi hak etmişti. Kurdele sınıfta düzenlenen törenle Ahmt'e takıldı. Törenden sonra Ahmet büyük bir gururla koridorda dolaşıyordu. Derken Ali yanına geldi.
Ali: Ahmet seni tebrik ederim kurdelen çok güzel görünüyor bakabilir miyim?
Ahmet : Hayır olmaz, dokunma ona. Onu çok çalışarak kazandım. Sen de çalış senin de olsun!
Ali üzülmüştü, Ahmet'in bu davranışına ama olsun dedi içinden bende çalışır kurdeleyi hak ederim. O zaman kendi kurdeleme bakarım.

Bu arada size Ahmet ve Ali'nin sınıftaki arkadaş ilişkileri ile ilgili bilgi vermedim sahi değil mi? Unuttuğumu sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Neden vermediğimi soracak olursanız anlatayım; Ahmet sınıfının en başarılı öğrencisi olmasına karşın arkadaşları tarafından pek sevilmez. Arkadaşları ile pek vakit geçirmez, genelde evde ders çalışır ve bilgisayarındaki oyunlarla oynar ? ( Eğer bazı okuyucular burada :Aaa Ahmet aynen benim çocuğum gibi diyorsanız. Bu yazıyı okumanızı özellikle sizin için şiddetle tavsiye ederim )

Ali ise Ahmet kadar başarılı değildir ama onun da kurdele almasına çok az bir zaman kalmıştır. Ali, Ahmet'in aksine sınıftaki en sevilen öğrencidir. Bütün maçları o organize eder. Sınıf takımının kaptanıdır.Ahmet'in dersleri daha iyi olduğu için hep o birincilik kürsüsündedir. Ali ise ilk beş içerisindedir. Yani Ali ile Ahmet'i değerlendirenler; arkadaşları ile olan ilişkilerine bakmazlar sadece ders notlarına bakıp sıralarlar. ( Size bu bakış bir yerlerden tanıdık geliyor mu ? ) Bu nedenle bende ilk başta notlarını söyledim arkadaş ilişkilerini sona bıraktım.
Yıllar geçer Ahmet liseyi birincilikle bitirir. Bununla birlikte bir çok bilgisayar oyununda da ustalaşır. Türkiye'nin en iyi üniversitelerinin birinde bilgisayar mühendisliği bölümünü kazanır. Bilgisayar mühendisliği bölümünü de bitirip büyük bir firmada iyi bir maaşla iş bulur ve çalışmaya başlar. Genelde ekip çalışmalarını sevmez ,bireysel projelerde görev almak ister. Güzel projelere imza atar. Aynı odada birlikte çalıştıkları Ayşe ile evlenir. Hayatları evden işe, işten eve bir tekdüzelikle geçer. Çalıştığı şirket yetkilileri Ahmet'in çalışmalarından memnundur fakat ekip ,çalışması ,iletişim gibi konularda ki eksikliklerinden dolayı onu terfi ettirmezler hep Ar-ge bölümünde kalır. İş arkadaşları ile pek konuşmaz. (bu arada hala yeni çıkan bilgisayar oyunlarını çok kısa sürede bitirebilmektedir.
Ahmet'in yılları geçerken Ali'nin de yılları aynı zamanda geçer ama aralarında fark vardır. Ali de liseyi iyi bir dereceyle bitirir. İyi bir üniversitenin bilgisayar bölümünü kazanır. Okuldan mezun olduktan sonra önce bir firmada birkaç yıl çalışır. Çalıştığı firmada projeleri o koordine eder. Başarılı ekip çalışmaları yapar. Şirket yetkilileri tarafından iletişim becerisi,ekip çalışma becerisi gibi yetilerinden dolayı şirket müdürlüğü teklifi alır fakat o kabul etmez ve kendi şirketini kurar. Başkanlığını yaptığı sivil toplum kuruluşunda tanıştığı Halkla ilişkiler sorumlusu Ayla ile evlenir. Bir taraftan yeni mühendisler işe alır diğer taraftan sivil toplum kuruluşunda etkinlikler düzenler. Bu yıl piyasaya sürdükleri son yazılım çok tutmuştur. ABD'de bir firmadan teklif alırlar.

Tabi ki çocuklarımızın hepsi Ahmet ya da Ali gibi değiller ama ben yıllardır hep 144 ün karekökünü bir çırpıda söyleyen ama arkadaşları ile iyi geçinemeyen öğrencilerin başarılı sayılmasından dolayı böyle bir hikaye anlattım. Belki hikaye bazılarınıza göre abartılı gelebilir bazılarınız, hikayede ki kahramanlarda kendilerini/çocuklarını bulacaklardır. Eğitim sistemimizde hep 2+2 = 4 doğru cevabı aranır ama gerçek hayat/iş yaşamı öğrencilerden 2+2=4 ten daha fazlasını ister. Peki nerde yanlış yaptık ? Öğrencilerimiz( ve tabi biz de ) 2+2 ?nin 4 olduğunu bir çırpıda söyleyebildiğimiz halde neden hala iletişim problemleri yaşıyoruz ? Oysa öğretmenlerimizin verdiği ödevleri günü gününe yapmıştık. Acaba öğretmenlerimizin vermediği ödevleri de mi yapmamız gerekirdi? İlkokulda küme çalışmaları vb gibi grup etkinlikleri yapılsa da;
1. Kendini tanımak
2. Duygularını idare edebilmek
3. Kendini harekete geçirebilmek
4. Başkalarının duygularını anlamak
5. İlişkileri yürütebilmek gibi yetiler üzerinde durulmamaktadır.

Duygusal zekanın alt başlıkları olan bu yetiler programlı bir şekilde öğretilmediği için sadece 2+2=4 diyen öğrenciler( ve dahi bizler) gerçek hayatta çeşitli problemlerle karşılaşıyor.
Şimdilerde insan kaynakları şirketleri çeşitli testlerle iş başvurusunda bulunan kişilerin duygusal zeka düzeylerini ölçüp ona göre işe alıyorlar. Bir çok büyük şirket artık ekip çalışmasının önemini kavradı ve bütün elamanlarının duygusal zeka düzeylerinin yüksek olmasını istiyor. Eskiden insanlar IQ seviyelerine göre sınıflandırılırlardı ama artık sadece IQ değil bunun yanında duygusal zekanın (EQ) da çok önemli olduğunu anlayıp ona göre sınıflandırılıyorlar.Hatta bir çok şirket çalışanlarına iletişim becerisi, etkili ekip çalışması, etkili liderlik vb gibi duygusal zekanın alt dalları sayılabilecek konularda eğitimler vermektedirler.
Bütün hayatımız boyunca kullanacağımız yetileri ilkokul yıllarında öğrenmememiz çok acı bir durum olsa da en azından bundan sonraki yıllarımız için kendimizi /çocuklarımızı geliştirmeye çalışırız. Ne de olsa zararın neresinden dönersek kardır.

Not: Eeee! güzel hikaye anlatıyorsun ama ben duygusal zekayı tam olarak anlamadım! diyor bazıları okurken. Evet bende tam olarak anlatmadım zaten J Bir sonraki yazıda duygusal zekayı daha ayrıntılı işlemeye çalışacağım bu yazı sadece giriş niteliğindeydi şimdilik hoşça kalın.

KAYNAK : PERSONAL EXCELLENCE,MAYIS 2002
Lütfü Özdemir / Psikolojik Danışman
Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi
lutfu@uludag.edu.tr

Okunma Sayısı: 0  / Yorum Sayısı: 0
Bu yazıya daha önce yorum yapılmamış ?
Yorum
Üye olmak için tıklayınız...