Psikoanaliz Ve Cinsellik / Psikolojik Sorunlar
?Cinsel doyum, gerçek dünyada hiçbir engelle karşılaşmasaydı eşcinsellik ve diğer tabu dışı eğilimler çok daha güçlü olarak ortaya çıkabilirdi. Ancak baskılama nedeniyledir ki bu eğilimler yeterince açığa çıkmamakta ve sanki istisnai durumlarmış yanılsamasını yaratmaktadır. Dahası cinsel doyum engellendiğinden nevrozun, toplumda yaygın olmasına sebep olmaktadır.? KAOS GL
Sigmund Freud, psikonevrozların ve psikozların mekanizmalarını aydınlatmak amacıyla giriştiği araştırmada 'psikanaliz' yöntemini geliştirmiş, bundan da kimi önemli bulgular ve tüm dünyayı etkileyen kuramsal hipotezler elde etmiştir. Ürettiği bulgular, özellikle yaşadığı dönemde ve kısmen de günümüzde, kolayca kabullenmelerine elvermeyecek ölçüde derinlik içeriyordu. Freud için çağdaş düşüncenin devrimci kurucularından biri olarak bahsetmek bu bakımdan abartma olmayacaktır. O, her zaman için, ahlâk olarak tanımlanan şeyin, değerinden fazla özveri gerektiren, yaptırımları dürüstlüğe dayanmayan ve akılcı olmayan bir yapıda olduğunu ifade etmiş ve bunun topluma gösterilmesi gerektiğini savunmuştur.1 İşte bu yüzden, toplumsal yaptırımların ağırlığı altında ezilen eşcinsellerin, Freud'un kuramlarını mutlaka bilmeleri ve tartışma sürecinde kullanmaları gerektiği görüşündeyim.
Freud'un cinsellik kuramı, bizi, eşcinselliğin insan doğasında bulunduğu iddiasına götürebilecek kapasitededir, ama onun bulguları sadece bununla sınırlı olmayıp, bizi daha geniş ve çarpıcı sonuçlara götürmektedir. Özellikle yetişkinlerin cinsel yaşantısını çözümlemek amacıyla incelediği çocukluk cinselliğinde Freud, ilginç bulgulara varmıştır. Şöyle ki; çocuklarda en baştan beri, pek çok yönden normal sayılandan farklılık gösteren zengin bir cinsel yaşam mevcuttur. Çocuğun cinsel yaşantısında, cinsel nesne olarak karşı cins kadar kendi cinsinden insanlar, hatta yakın kan akrabaları ve hayvanlar da eşit konumdadır. Yani bu dört grupta saydıklarımız, çocuk için cinsel nesne olma özelliğine sahiptir. Pratikte bu her zaman doğrulanmıştır. 'Tiksinme' duygusuna doğuştan sahip olmayan çocuk, buna bağlı olarak yetişkinlerin 'tabu' saydıklarına hiçbir tiksinme duymamaktadırlar (Freud'a göre, uygar dünyadaki tabu kavramının temellerinden birisi de tiksinti duygusudur. Tiksinme ise eğitimle sonradan edinilen bir duygudur.). Freud bu yüzden -yetişkinlerin "saflığın timsali" olarak nitelendirdiği- çocukları "çok yönlü sapık"2 olarak tanımlamaktan çekinmemiş ama dönemin tutucu kesimlerince, kendisi hakkında bir karalama kampanyası başlatılmasına da engel olamamıştır. Ne var ki, kitleleri şoke eden bu görüşler, zamanla ortalığın durulmasıyla soğukkanlı değerlendirmelere konu olmuş ve batı dünyasında bir dönüşüm başlatmıştır. Çocukların kendi başlarına bırakılmaları halinde veya baştan çıkarıcı etkilere maruz kaldıklarında şaşılacak ölçüde tabu dışı eğilimlere yöneldiklerini tespit eden Freud, ama yetişkinlerin, çocukların cinsel sergilemelerinin bir kesimini abartmaya diğer kesimini ise yadsıyabilsinler diye gizlemeye çalıştıklarını söyler. Öyle ki var olan bu baskılama, sanki bir kuram biçiminde yayılmıştır. Halbuki bunlar bir çocuğun doğuştan yapısının göstergeleri olarak ve onun sonraki gelişiminin nedenleri olarak son derece önemlidir. Çocukların cinsel yaşamları ve genelde insan cinsel yaşamı hakkında bize bilgi verirler. Çocukluktaki cinsel yaşantı incelemesinden cinselliğin önceden belirlenmiş tek bir nesnesi olmadığını, bunun eğitimle edinilen bir dayatma olduğu sonucuna varan Freud, ayrıca tabu dışı cinsel eğilimlerin normal insanların cinsel yaşamından da ender olarak eksik olduğunu3 ve kendilerini açıkça eşcinsel olarak adlandıranların sayısının da gizli eşcinseller yanında bir hiç olduğunu belirtmektedir.4 Tabu dışı cinsel ilişkilere toplumun gösterdiği nefrete de değinen Freud şu ilginç değerlendirmeyi yapmaktadır: "Sanki insanlar onları baştan çıkarıcı buluyorlarmış ve en derinden bunlardan hoşlananlara karşı gizli bir kıskançlığı bastırmak zorundaymışlar gibi."5
Tabu dışı cinsel eğilimlerin nevrotik olarak değerlendirilmesinin doğru olmayacağını belirten Freud; "Eğer bu eğilim egoda hiçbir karşı çıkış uyandırmazsa hiçbir nevroz da doğmaz ve libido gerçek bir doyuma ulaşır" demektedir.6 Fakat eğer ego bu eğilimleri kabullenmezse, bunu çatışma izleyecektir. Bu değerlendirme eşcinseller açısından 'kendisiyle barışık' olmanın önemine işaret etmektedir.
Nevrozun kökeninde cinsel doyumun engellenmesi olduğunu söyleyen Freud'a göre, ancak, eşcinsel güdülerin bastırılması, doyumun engellenmesi eşcinsellerde nevroza yol açacaktır. Bu, Türkiye'de eşcinsellerin neden çoğunlukla nevrotik özellikler sergilediğini de sanırım açıklamaktadır. Doyumun engellenmesi ender durumlarda psikoza da yol açar. Öyle ki Freud, paranoya hastalığının temelinde, düzenli olarak aşırı güçlü eşcinsel güdülerin savuşturulma çabasının yattığını söyler.7
Özetle psikanalize göre, cinsel doyum, gerçek dünyada hiçbir engelle karşılaşmasaydı eşcinsellik ve diğer tabu dışı eğilimler çok daha güçlü olarak ortaya çıkabilirdi.8 Ancak baskılama nedeniyledir ki bu eğilimler yeterince açığa çıkmamakta ve sanki istisnai durumlarmış yanılsamasını yaratmaktadır. Dahası cinsel doyum engellendiğinden nevrozun, toplumda yaygın olmasına sebep olmaktadır. Bu nedenledir ki Freud, yerleşik değer yargılarının, değerinden fazla özveri gerektirdiğini ve yaptırımların dürüstlüğe dayanmadığının apaçık düşüncelerle topluma gösterilmesi gereğini vurgulamıştır.
Okunma Sayısı: 0 / Yorum Sayısı: 0
Bu yazıya daha önce yorum yapılmamış ?