Bu dünya bize atalarımızdan miras kalmadı. Biz onu çocuklarımızdan ödünç aldık.
Ara

Beynin Sırrı Çözülüyor Mu? / Psikolojik Sorunlar

Beynin Sırrı Çözülüyor Mu?

Bilim insanları, ulusal ve uluslararası çalışmaları ile beynin sırrını çözmek için değişik teknikler deniyorlar. Belki de sırrını çözmeye az kaldı...

Çevrede bir uyarım meydana geliyor ve birey buna bir tepki veriyor. Çok basit gibi görünen bu olay, ?Bilişsel? terimi ile anılan çok karmaşık bir işlemler dizisini içerir. Bilişsel süreçler ise basit olarak, uyarıcıyı tanıma yani algılama, dikkat, öğrenme ve bellek, görsel mekanı algılama, problem çözme, irdeleme ve plan yapmayı içerir. Bu sayılanların da pek çok alttürleri vardır. Örneğin belleğin türleri arasında kısa-süreli ve uzun-süreli bellek, anılara ilişkin bellek ve anlamlara ilişkin bellek, farkında olunmayan, yani örtük bellek ve farkında olunan, yani açık bellek, doğuştan ve kazanılmış bellek bulunmaktadır.

Gündelik hayatımızda sayısız kereler gerçekleşen bilişsel işlemleri biz soyut zihinsel olaylar olarak düşünebiliriz. Zihinde olan biteni kişinin sadece kendisinin bileceğini, yani onun öznel olduğunu kabul ederiz. Böyle olunca da nesnelliği düstur edinen bilimsel çalışmalara zihin ve bilişsel süreçlerin konu olamayacağını düşünebiliriz. Bu elbette ki doğru değildir. Bilişsel süreçleri deneysel yöntemler kullanarak anlamayı amaçlayan bir psikoloji alt dalı vardır ve bunun adı ?Bilişsel Psikoloji?dir.

Peki bu zihinsel olaylar kendi içinde bir bütünlük gösterir mi? Eskilerde kullanılan bir terimle, ruhsal mıdır? Utanınca (zihinsel olay) yüzün kızardığını (bedensel olay); endişelenince (zihinsel olay) kalp atım hızının, solunum hız ve derinliğinin (bedensel olay) arttığını hepimiz biliriz. İlaçlar bedeni etkiler; ağır psikoz tablolarının ilaçla düzeltildiğini gözlemişizdir. Bütün bunlara göre zihin bedenle, daha da ziyade onun bir bölümü olan beyinle yakından ilişkilidir.

Beyin ve Zihin İlişkisini İnceleyen Bilim Alanları
Beyin ve zihin ilişkisini inceleyen dallar uzunca bir süredir bilimsel olarak, yani pozitif bilimler kapsamında incelenmektedir. Beyin/zihin ilişkisini ele alan dallardan bazıları psikofizyoloji, fizyolojik psikoloji, biyopsikoloji ve nöropsikolojidir. Hepsi de temelde beyin ve zihin ilişkisini incelemekle beraber bu dallar arasında yaklaşım farkları vardır. Örneğin psikofizyolojide, bilişsel olayların bedensel ve daha da özel olarak beyindeki temelleri incelenir. Bu çalışmalar daha çok insanlar üzerinde yürütülür. Fizyolojik psikoloji ise bedensel olayların bilişsel olaylara etkisini inceler. Bu alanda yapılan deneysel çalışmalar bedene bir etki yapılmasını gerektirir. Etki, çeşitli kimyasal ajanların uygulanması ya da cerrahi müdahalelerin yapılması şeklinde olabilir. Bütün bunlar çalışmaların, deney koşullarını belirleyen ulusal ve uluslararası etik kural ve yasalar uyarınca, hayvanlar üzerinde yürütülmesi anlamına gelir. Bir diğer dal olan nöropsikolojide ise bilişsel olayların beyin yapı ve süreçleriyle ilişkisi incelenir. Örneğin klinik nöropsikolojide, beyindeki hasarın bilişsel süreç ve davranışlara etkisi araştırılır.

Biliş ve beden ilişkisini inceleyen yukarıdaki dallar ?disiplinler-arası? uzmanlık alanları niteliğindedir. Örneğin psikofizyoloji, psikoloji ve fizyolojinin birleşiminden oluşur. Nöropsikoloji ise nöroloji ve psikolojinin birleşiminden oluşur. Beyin ve biliş arasında yakın bir ilişki olduğu yukarıda açıklanmıştı. Böyle olunca bilişi beyinden bağımsız olarak anlamak mümkün değildir. Aynı şekilde, beynin bilişsel süreçler sırasındaki faaliyetini kavrayabilmek için de bilişsel süreçler konusunda bilgi sahibi olmak gerekir. Diğer bir deyişle, beyin süreçlerinin anlaşılması için, bilişsel süreçlerin oluşturduğu çerçeve ve referansa gerek vardır. Dolayısıyla, beyin-biliş ilişkisini inceleyen yukarıdaki disiplinler-arası dallar büyük önem taşımaktadır.

Ancak farklı bilim alanlarının bir araya gelmesini gerektiren bu dallarda etkinlikte bulunabilmek için, ilgili dalların veri tabanı, ilke ve kuramları, teknik ve yaklaşımları konularında bilgi sahibi olmak gerekir. Fazladan emek ve zaman gerektiren bu dalların etkinlik kazanması ya da temsil edilmesi zaman alır. Bu nedenle, ülkemizde bu dallar son 15 yılda sistematik olarak temsil edilmeye başlanabilmiştir. Örneğin 15 yıl öncesine kadar nöropsikoloji alanı hakkında, dar bir çevre dışında pek az kimse bilgi sahibi idi. Nöropsikolojiye ilişkin çabalar, bireysel girişimler niteliğinde bulunuyordu. Ben ve çalışma arkadaşlarımın bir TÜBİTAK projesi olarak gerçekleştirdiği nöropsikolojik testlerin standardizasyon projesi ile nöropsikoloji ve nöropsikolojik test kullanımı ülkemizde geniş bir alana yayıldı. Günümüzde, standardizasyonu yapılmış olan bu testler ve diğerleri bilimsel araştırmalarda, klinik çalışmalarla eğitim-öğretimi içeren uygulama alanlarında kullanılmakta, pek çok kişi nöropsikoloji alanına büyük ilgi duymaktadır.

Nöropsikolojiye göre temel bilim tarafı daha ağır basan fizyolojik psikoloji çalışmaları ise daha çok üniversitelerde yapılmaktadır. Sistematik araştırmaların yürütüldüğü üniversite birimleri arasında biyoloji, farmakoloji ve kısıtlı sayıda psikoloji bölümü bulunmaktadır. Bu tür birim ve etkinliklere örnek olarak Gülhane Askeri Tıp Akademisi Psikofarmakoloji Araştırma Birimi ve Boğaziçi Üniversitesi'nde yürütülen laboratuvar çalışmaları verilebilir. Hacettepe Üniversitesi Psikoloji Bölümü Deneysel Psikoloji Uzmanlık Alanında yer alan Bilişsel Psikofizyoloji Araştırma Birimi ise, psikofizyoloji çalışmalarının sistematik olarak yürütüldüğü bir kurum niteliğindedir.

Beyin-Biliş İlişkisi Konusunda Yapılan Psikofizyoloji ve Nöropsikoloji Çalışmaları

Hacettepe Üniversitesi Bilişsel Psikofizyoloji Araştırma Biriminde öncelikle, beynin elektrofizyolojisi üzerinde çalışmalar yapılmaktadır. Sağlıklı insanlar üzerinde yürütülen bu çalışmalarda, bilişsel faaliyetler sırasında beyinde ne gibi elektrofizyolojik değişikliklerin meydana geldiği araştırılmaktadır. Bir saniyenin binde biri ve bir voltun milyonda biri büyüklüğünde olan bu değişiklikler, hassas aletlerle ve bu işe uygun bir laboratuvar mekanında incelenmektedir.

Bilişsel Psikofizyoloji Araştırma Biriminde yürütülen çalışmalar ulusal ve uluslararası yazına orijinal katkıda bulunmaktadır. 110 katılımcı üzerinde yürütülen çalışmalarda, dikkatin ve belleğin değişik türleri sırasında beyin elektrofizyolojisinin nasıl değiştiği belirlenmiştir. Beynin bu işlevleri saniyede 1 ile 50 salınım hızındaki tepkilerle temsil ettiği belirlenmiştir. Çok sayıda deney düzeninin bir arada kullanıldığı çalışmaların sonucunda yazındaki tartışmalı bir konuya da açıklık getirilmiştir. Yakın zamana kadar saniyede yaklaşık 40 salınım ya da osilasyon gösteren gamma tepkisinin duyusal süreçleri mi, uyarıcıları tanıma süreçleri yani algılamayı mı, yoksa yüksek bilişsel süreçleri mi temsil ettiği konusunda farklı görüşler bulunmaktaydı. Yapılan çalışmalar, uyarıcıdan hemen sonra ortaya çıkan gamma tepkisinin duyumlarla ilgili olduğunu, daha sonra ortaya çıkan gamma tepkisinin ise daha karmaşık bilişsel süreçleri temsil ettiğini göstermiştir.

Bilişsel Psikofizyoloji Araştırma Biriminde halen yürütülen çalışmalarda beklenti, muhakeme etme, karar verme, verilen talimat uyarınca davranabilme ve diğer davranış eğilimlerini bastırabilme ve üst-bilişe ilişkin ileri bilişsel süreçlerin elektrofizyolojisi araştırılmaktadır. Devlet Planlama Teşkilatı tarafından desteklenmiş olan bu çalışmaların bulguları, daha önce standardizasyonu yapılmış olan testlerin beyinsel temelleri konusunda önemli bilgiler sağlamıştır.

Hacettepe Üniversitesi Deneysel Psikolojide yürüttüğümüz bir diğer çalışma grubu da, beyin elektriksel faaliyetini incelemede kullanılacak sinyal işleme tekniklerinin geliştirilmesini içermiştir. Beyin elektriksel aktivitesi zaman içinde meydana gelen voltaj değişiklikleri şeklinde kendini gösterir. Bu faaliyeti incelemede kullanılan tekniklerin bir kısmı, voltajın zaman içinde nasıl değiştiğini incelemektedir. Tekniklerin bir kısmı da elektriksel faaliyeti oluşturan salınımları ve bunların sıklığını incelemektedir. Söz konusu teknikler kullanılarak salınımların zaman içinde nasıl değiştiğini göstermek ise mümkün olamamaktadır. Doğru olan, salınımların zamanda nasıl değiştiğini göstermektir. Zaman-frekans alanında analizin gerekliliği yazında da anlaşılmaya başlanmış, ulaşılan bilgi düzeyi, bu tür yüksek düzey tekniklerin geliştirilebilmesini gerekli kılmıştır. Elektronik mühendisliğinin sinyal işleme alanında uzman öğretim üyeleriyle böyle iki teknik geliştirmiş bulunuyoruz. Orijinal katkı niteliğindeki bu teknikler uluslararası yazında da yer almıştır. Birimimizde kaydettiğimiz beyin elektriksel aktivitesini artık sadece geleneksel yöntemlerle değil aynı zamanda da bu yeni yöntemlerle analiz etmekteyiz...

www.populerbilim.com.tr

Okunma Sayısı: 0  / Yorum Sayısı: 0
Bu yazıya daha önce yorum yapılmamış ?
Yorum
Üye olmak için tıklayınız...