Bu dünya bize atalarımızdan miras kalmadı. Biz onu çocuklarımızdan ödünç aldık.
Ara

Doktorun Torna Tezgahında Başlayan Başarı Öyküsü / Psikolojik Sorunlar

Doktorun Torna Tezgahında Başlayan Başarı Öyküsü

Tıbbi malzeme üretimine bir doktorun torna tezgahındaki girişimiyle başlayan Hipokrat Tıbbi Malzemeler A.Ş'nin, kendi geliştirdiği ileri teknoloji ürünlerle dünya çapında bilinen markalar arasına girdi.

Türkiye'de ortopedi kürsüsünün ilk dönem mezunlarından Cevdet Alptekin, 1972 yılında doktorluk yaptığı sırada işalatın yetersiz olması nedeniyle çaresiz kalması sonucu bir hastası için tornacıya malzeme ısmarlamasıyla, sektöründe dünya çapında iddialı hale gelen bir firmanın da temellerini attı.

Alptekin ve ortaklarının kurduğu Hipokrat, kısa sürede büyüyerek Türkiye'de ortopedik tıbbi malzemeler sektörünü de doğuran şirket haline geldi. 1998 yılında büyükler dalında TÜBİTAK Teknoloji Geliştirme Vakfının KOBİ dalındaki teknoloji ödülünü alan firma, son olarak Türk Patent Enstitüsünden 2005 Patent Ligi ödülüne de sahip oldu. Kendi geliştirdiği teknolojilerle 24 patent alarak ''En fazla patente sahip KOBİ olma'' unvanını kazanan firma, kendi markasıyla ürettiği 8 bin çeşit ortopedi malzemesini Guatemala'dan Japonya'ya kadar 40 ülkeye ihraç ediyor.

Hipokrat Genel Müdürü Mehmet Çaylı, ortopedi hekimlerine yönelik atroplastik protez, spinal ve travma ürünleri üretimiyle geçen yıl 14 milyon dolar ciro gerçekleştirdiklerini ve 3 milyon dolarlık ihracat yaptıklarını belirtti.

HIZLI TESLİMAT
Tasarımları ve üretim kalitesiyle tüm dünyada bilinir bir marka haline geldiklerini ifade eden Çaylı, 5 yıl içinde ciroyu 50 milyon dolara çıkararak dünya markası olma hedefini koyduklarını dile getirdi.
Çoğu dev cirolarla faaliyet gösteren rakiplerine karşı önemli başarılar elde ettiklerine işaret eden Çaylı, bu firmalar arasında tasarım yeteneği, esneklik ve talebe en hızlı cevap verme bakımından çok iddialı konumda olduklarını bildirdi.
Kendilerine gelen özel ürün siparişini 3 günde teslim etme iddialarının bulunduğunu ve bu özelliğe büyük şirketlerin sahip olmadığını belirten Çaylı, bu avantajı kullanarak büyüyeceklerini dile getirdi.
Güney Kore'den Latin Amerika ülkelerine kadar geniş bir alanda satış ağı oluşturduklarını, teknolojide dışa bağımlı olmadıklarını vurgulayan Çaylı, ABD ve Japonya'daki Ar-Ge merkezleriyle sürekli iletişim halinde olduklarına dikkat çekti.
8 yıldır faaliyet gösterdikleri Çin'de, rakiplerine ve Çinli üreticilere karşı başarılar elde ettiklerini ifade eden Çaylı, şunları söyledi:
''Sektörde dünyanın en sert rekabeti, en kalabalık nüfusa sahip Çin'de geçiyor. 8 yıldır faaliyet gösterdiğimiz bu pazarda kendimizi, hepsi dünya devi olan rakiplerimize karşı kanıtladık. Önümüzdeki dönemde bu ülkede bir ortaklık oluşturabiliriz. Ancak teknolojimizi koruma konusunda da dikkatli olmalıyız. Hindistan ve Güney Amerika ülkelerinde de faaliyetlerimizi yoğunlaştıracağız.'' Bütçenin yüzde 5'ini Ar-Ge faaliyetlerine ayırdıklarını dile getiren Çaylı, ''Son olarak 8 yeni patent için de başvurumuzu yaptık. 2 milyon dolarlık yatırımla kapasitemizi artırıyoruz. Yeni Ar-Ge mühendisleri alımına başladık. Avrupa'daki rakiplerimizin büyüklük olarak 10 yıl önceki durumuyla aynıyız. Yeni patentlerle dünya devi olma yolunda ilerliyoruz'' diye konuştu.

İŞALAT ELEŞTİRİSİ
Yaptıkları üretimle yüzde 85 gibi çok yüksek oranlarda katma değer yaratabildiklerini aktaran Çaylı, yerli üretimin olması sayesinde işalatçıların fiyatları indirmek zorunda kaldığını ileri sürdü.
Buna rağmen devletin bazı kurumlarının işal ürünleri tercih etmeye devam ettiğini ve bu nedenle sağlık bütçesinde önemli gedikler açıldığını belirten Çaylı, şöyle dedi:
''Yeşil kart nedeniyle sağlık bütçesinin yetersiz kaldığı belirtiliyor. Bu alanda harcanan paranın yüzde 80'i yurt dışına gider. Yerli üretimin önü açılırsa, hem sağlığa ayırdığınız bütçede sorun yaşamazsınız hem de bu ürünlere verdiğiniz paranın yurt dışına aktarılmasına engel olursunuz. Artık devletin yerli üretimi teşvik etmekten başka çaresi yok.'' Türkiye'deki gelişmeleri izlediklerini, büyük kaza ve afetlerde talep gelmeden alet ve ekipmanlarını hastanelere ulaştırdıklarını anlatan Çaylı, sözlerini şöyle sürdürdü:
''1999 depreminde bu şirket 300 bin mark seviyesinde hibe yaptı. Gece gündüz oraya servis verdik. İşalatçı firmaların çoğu o gün neredeydi? Geçen yıl iki tren kazası yaşadık. Kazalardan bir saat sonra tüm ekipmanımız bölge hastanelerine dağılmış durumdaydı. Lübnan'da savaş çıktı, oradaki bayimiz teyakkuza geçti. Dünya ve Türkiye gündemini oluşturduğumuz bir birim yakından takip ediyor. 24 saat nöbetçi araç bulunduruyoruz.
Ülke güvenliği ve afet konularında son derece stratejik bir öneme sahibiz. Savaş çıksa askerinize bir diz protezini 5 bin dolara almak zorunda kalırsınız. Ambargo yerseniz ne yapacaksınız?''

ORTAKLIK TEKLİFLERİ
Geçmişte bazı gruplardan şirketin satılmasıyla ilgili teklifler geldiğini, ancak prensip olarak çoğunluk hisselerinin satışına karşı olduklarını dile getiren Çaylı, ''Türkiye'de böyle bir şirketi tekrar oluşturmak çok zor. Bu bilgi birikimi parayla karşılanamaz. Bu ülke için stratejik öneme sahibiz, bu nedenle Hipokrat'ın yabancıların eline geçtiğini görmek istemeyiz. Sadece şirket ve ülke menfaatine olan teklifleri değerlendirebiliriz'' görüşünü dile getirdi.

Okunma Sayısı: 0  / Yorum Sayısı: 0
Bu yazıya daha önce yorum yapılmamış ?
Yorum
Üye olmak için tıklayınız...